21 Ocak 2009 Çarşamba

BEYAZ GECELER

Okuduğum Dostoyevski kitaplarından en hafif ve en karmaşıksız olanı bence. Zaten bu kitabı o zamanlar bir gazete eki için hazırlamış. Ama kullandığı dil kendisine hayran bırakacak kadar muhteşem kullanılmış. İçinizi ısıtacak 4 günlük bir aşk öyküsü. Kitabın konusuna gelince; 8 yıldan beri aynı şehirde olmasına rağmen hiçbir arkadaşı olmayan yalnız bir adamın iç dünyasını anlatmaktadır. Bir gece vakti köprübaşında ağlayan bir kız görür ve içi parçalanır bu ağlayan kız karşısında. Onunla tanışır, kız ona hikayesini anlatır ama bir şartla “bana aşık olmayacaksın” der. Kitabın kahramanı verdiği sözü tutamaz ve genç kıza âşık olur. Ve hayatı inanılmaz derece değişir. Orhan Pamuk’un önsözünü yazdığı bu harika şaheseri kesinlikle herkese tavsiye diyorum.

Kitabın Arkasındaki Not:

Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle karmaşık ve karışık olmayan bir şeyi kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve çoşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onlara, dile getirdikleri sözlere hemen inanırız. Bir şeye inanan, sonra aynı güçle tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen hafiflik, bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan melodramlardan alabileceğimiz bir mutluluk duygusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder