31 Temmuz 2008 Perşembe

DEMİR RAYLAR

Bir dergide reklamını gördüğüm bu kitabı, konusu ilgimi çekti ve hemen alışveriş sepetime atıverdim. Bir solukta okuduğum bu romanın konusu beni kendine çok çekti. Umarım sizlerde benim aldığım hazzı alırsınız okurken.

Yazar bu kitabında insanların yaşamış olduğu en büyük acılardan birini anlatıyor. Yahudi soykırımın hiçbir zaman unutulmayan, edebi gücü yüksek ve okuyucuda sarsıcı etkiler yaratan bir roman bu. Savaş bittiğinde roman kahramanı Avusturya topraklarında oldukça uzun süren bir yolculuğa çıkmıştır. Yolculuk için seçtiği araç ise trendir. Trenlerle dostluk kurar, dertleşir. Bu tren yolculuğunun amacı; komünist anne ve babasını toplama kampında infaz eden Nazi subayını bulup öldürmektir.

“Demir Raylar” psikolojik detay zenginliğine sahip bir çalışmadır. Kurgusu ve yazarın kullandığı dil harika. Bir çırpıda okuyacağınız bu romanı herkese kesinlikle tavsiye ediyorum.

Kitabın Arka Sayfasından

Erwin Siegelbaum toplama kampından bırakıldığı günden beri, savaş sonrası Avusturya’sında, takıntılı bir şekilde, trenlerde yolculuk etmektedir. Her durakta ahbaplık ettiği pansiyon sahipleri, geçmişini paylaşabileceği eşi dostu vardır. Komünist anne babasını öldüren Nazi subayının peşine düştüğü bu yolculukta gündüzleri içkiyle, geceleri kısa aşk ilişkileri ve kâbuslarla doludur. Onu çıldırmaktan koruyan şeyse günün birinde o subayı öldürecek gücü kendinde bulma umudu...
"Appelfeld, yapıtları yıllar geçtikçe durulan, saflık kazanan, şaşırtıcı derecede incelikli ve hassas bir yazar. Demir Raylar’ın hemen her cümlesi mücevher parıltısında."The Chicago Tribune.

Yapı Kredi Yayınları, 132 s.

29 Temmuz 2008 Salı

İMKANSIZ AŞK

Can Yayınları tarafından çıkarılan bu kitap bir süre önce yayından kaldırıldı ve uzun bir aradan sonra tekrar raflara geri döndü. Yazarın bir dönem sevgilisi olan ünlü bir yazarla olan ilişkisini anlattığı gerekçesiyle yayınına ara verilmişti. Çok sansasyonel olan bu kitap da, yazar bir kadın ve yazar bir erkeğin 3 yıllık ilişkisini anlatmaktadır. Erkek yazar kadın yazar için eşini ve çocuğunu terk etmiştir. Elda ve S.’nin birbirlerine olan tutkularını çok güzel bir dille anlatmıştır. Ama Elde sık sık ortadan kaybolup başka ilişkiler yaşayıp tekrar S.’ye geri döner. S. Elda’nın dünyasından kendini bir türlü koparamaz. Bence okunması gereken, kadın ve erkek ilişkisini anlatan, oldukça samimi olan, okurken büyük keyif aldığım bu kitabı herkese kesinlikle tavsiye ediyorum.

Kitabın Arka Sayfasından

Beş gündür, hep uzak ve karmaşık olan bir aşk’a, daha da uzak düştüm. Uzaklık çaresizliktir. Bazen hangisinin daha trajik olduğunu bilemezsiniz: Mesafelerin koyduğu uzaklık mı? Sözlerin, duyguların içinde saklı olan mı? Şimdi mesafelerin koyduğu uzaklığın çaresizliğini yaşıyorum. İstemeden söylediğim bir yalanın kurbanı oldum. İlk kez kendi isteğimle ondan uzağa düştüm. Ama yine çaresizim. Yapabileceğim tek şey var, bildiğim üç telefon numarasını da aralıksız olarak çeviriyorum. O buğulu sesi duyuncaya dek daha kim bilir kaç kez elim telefonun soğuk tuşlarına gidecek. Bu bir yakınma değil; tam tersi, bu eylem, düşünmenin, sevmenin, hissetmenin hazzını ve hüznünü bir arada yaşatıyor bana…

Şair kimliği ile tanıdığımız Hasan Öztoprak’ın ilk romanı, İmkânsız Aşk. Yaşanmışla yaşanmamışın, kurmacayla gerçeğin, hüzünle öfkenin iç içe geçtiği, sisli ve bulanık bir düşler dünyasının derinlerinde kaybolan kırık bir aşk hikayesi…Çoğu ilk romanda olduğu gibi İmkânsız Aşk’a da yazarın kimliği damgasını vuruyor. Hasan Öztoprak, imkânsız, hatta hastalıklı bir aşkın peşinde koşan S.’nin öyküsünü son derece duygusal, şiirsel bir dille anlatıyor.

Can Yayınları, 159 s.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

YILDIZLAR ve GENÇLER OKÇULUK YARIŞMASI (Samsun) 26-27 Temmuz 2007

YARIŞMANIN SONUÇLARI :
( Sonuçlar okç. fedrs. sitesinden alınmıştır.)

&- 25-26 Temmuz 2007 tarihlerinde Samsun' da yapılan bu yarışma bence tarihi bir yarışmaydı. Çünkü çok güzel puanlar atıldı, sporcularımız kendi kabuklarını kırdılar.
&- Bu yarışmadaki tüm kardeşlerimiz sıcağa ve yoğun bir rutubet ortamına rağmen kıyasıya mücadele ettiler. Klasik yay genç erkekler,klasik yay yıldız bayanlar,makaralı yay yıldız erkekler,makaralı yay genç bayanlar takım olarak ümid vadettiler. Ama makaralı yay genç erkekler gerçekten Dünya standardında puan attılar; tam yedi sporcumuz bu kategoride tam anlamıyla aferini haketti, tabiki onları yetiştiren antrenörlerini de kutlarız. Makaralı yay yıldız ve genç erkekler kategorisinde iyi sporcular yetiştiren özellikle Kayseri bölgesini sonra Bolu ve Gelibolu bölgelerini de gerçekten tebrik ederim. Ümidim o ki Antalya' daki Dünya Şampiyonasına katılacak bu kardeşlerimiz güzel çalışır ve iyi motive edilirse güzel başarılar gelecek kanaatindeyim. Ancak çocuklarımızı milli takımda çalıştıran antrenörlerimizin çok iyi seçilmesi gerekir. Kendi aralarında kavga eden, anlaşamayan ve birlik, beraberlik içinde olamayan antrenörlerin çocuklarımıza faydası değil zararı olur. Federasyonun en kısa zamanda antrenör sorununa çözüm getirip, çocukarımızı Dünya şampiyanasına hazırlama yoluna gitmesi gerek. Çocuklarımızın emeklerini zayi etmeye kimsenin hakkı yok. Buradaki yıldız ve genç sporcularımız gerçekten Dünya şampiyonu olmayı hakediyorlar bence, bu yarışmada bunu kanıtladılar.

& - Bu yarışmanın dört mesafe toplam puan değerlendirmesinde, güzel puan atan kardeşlerimizi buraya yazmak istiyorum :

- Demir Elmaağaçlı (Mak.Yay Genç Erk.) = 1347 - Puan ( YTR), 30 m. = 357- Puan ( YTR)
- Fatih Erez (Mak.Yay Genç Erk.) = 1346 - Puan
- Melih Ösbostancı (Mak.Yay Genç Erk.) = 1312- Puan
- Salih Balaban (Mak.Yay Genç Erk.) = 1306 - Puan
- Esra Sülün (Mak.Yay Genç Byn.) = 1316 -Puan (YTR)
- Burak Üşenmez (Mak.Yay Yıldız Erk.) = 1309 -Puan
- Berkan Küçükoğlu (Mak. Yay Yıldız Erk.) = 1306 - Puan
- Özge Tozer (Klasik Yay Yıldız Byn.) = 1294 - Puan
-Sermet Çınar (Klasik Yay Genç Erk.) = 1264 - Puan
- Buğra Erbay (Klasik Yay Genç Erk.) = 1254 - Puan

- Yabancıların Okçuluk Yarışmalarına Bakalım ( USA' da Okçuluk Yarışma Fotoğrafları) :

2008 Archery Photos ... >>>

2007 Archery Photos ... >>>

2006 Archery Photos ... >>>

2005 Archery Photos... >>>

ARMUTLU'DAN KARELER




22 Temmuz 2008 Salı

Tommiks 12 - Genc-Silahsor

Tommiks 12 - Genc-Silahsor

linkler:
http://rapidshare.com/Tommiks-12-Genc-Silahsor.cbr

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Tommiks 12 - Genc-Silahsor

Tommiks 12 - Genc-Silahsor

linkler:
http://rapidshare.com/Tommiks-12-Genc-Silahsor.cbr

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Nükleer Darbe - Burak Tuna

Batı'nın Doğu'ya İlan Ettiği Savaş Sürüyor..
Türk Ordusu Fransız Ordusu'nu Vuruyor..
Çin Amerikan Topraklarına İniyor..
Nükleer Silahlar Kınlarından Çıkıyor..
Ve Dünya Nükleer Darbenin Eşiğine Geliyor..
Birkaç Türk Kahramanı Dünyanın Sonunu Engelleyebilir mi?

linkler:
http://rapidshare.com/Burak_Turna_-_Nuekleer_Darbe_.rar

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Nükleer Darbe - Burak Tuna

Batı'nın Doğu'ya İlan Ettiği Savaş Sürüyor..
Türk Ordusu Fransız Ordusu'nu Vuruyor..
Çin Amerikan Topraklarına İniyor..
Nükleer Silahlar Kınlarından Çıkıyor..
Ve Dünya Nükleer Darbenin Eşiğine Geliyor..
Birkaç Türk Kahramanı Dünyanın Sonunu Engelleyebilir mi?

linkler:
http://rapidshare.com/Burak_Turna_-_Nuekleer_Darbe_.rar

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

İpek Ongun - Şimdi Düğün Zamanı

1961 yılında Amerikan Kız koleji. Edebiyat Bölümünden mezun olan İpek Ongun, yazı yaşamına 1980de yayımlanan Mektup Arkadaşlarıyla başladı. Onu kamp Arkadaşları ve Afacanlar Çetesi adlı çocuk kitapları izledi. Bunları izleyen Yaş On Yedi ve Bir Genç kızın Gizli Defteri başlıklı yapıtlarıysa gençlik için yazılmış romanlardır. Gençlik romanlarından sonra, gençlere yaşama kültürü ve kişisel gelişim gibi konularda yardımcı olmasını amaçladığı bir üçlü yazdı. Adları Bir Pırıltıdır Yaşamak, Bu Hayat Sizin ve Lütfen Beni Anla olan bu kitapların ilki 1991 yılında TÜYAP'la "Altın Kitap Ödülü'nü aldı. Ayrıca gençler için yaptığı bu çalışmalar nedeniyle kendisine Rotary Kulübü tarafından "1995-1996 Meslek Hizmetleri Ödülü" verildi. 1998 yılında da Oriflame firmasının 250.000 kişilik bir halk jürisine yaptırdığı anket sonucu yılın en başarılı kadın yazarı seçildi.
Bu çalışmalardan sonra tekrar romana dönen Ongun. Bir Genç Kızın Gizli Defterinin devamı olan Arkadaşlar Arasında, Kendi Ayakları Üstünde. Adım Adım Hayata ve İşte Hayat'ı yazdı. Sabah gazetesindeki yazılarını Yarım Elma Gönül Alma ve Sabah Pırıltıları adlı iki kitapta topladı.
Evli ve iki kız annesi olan İpek Ongun, yazı yaşamını çok sevdiği Mersin'de sürdürmektedir.


linkler:
http://rapidshare.com/files/14846010/ipek_ongin___simdi_dugun_zamani.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

İpek Ongun - Şimdi Düğün Zamanı

1961 yılında Amerikan Kız koleji. Edebiyat Bölümünden mezun olan İpek Ongun, yazı yaşamına 1980de yayımlanan Mektup Arkadaşlarıyla başladı. Onu kamp Arkadaşları ve Afacanlar Çetesi adlı çocuk kitapları izledi. Bunları izleyen Yaş On Yedi ve Bir Genç kızın Gizli Defteri başlıklı yapıtlarıysa gençlik için yazılmış romanlardır. Gençlik romanlarından sonra, gençlere yaşama kültürü ve kişisel gelişim gibi konularda yardımcı olmasını amaçladığı bir üçlü yazdı. Adları Bir Pırıltıdır Yaşamak, Bu Hayat Sizin ve Lütfen Beni Anla olan bu kitapların ilki 1991 yılında TÜYAP'la "Altın Kitap Ödülü'nü aldı. Ayrıca gençler için yaptığı bu çalışmalar nedeniyle kendisine Rotary Kulübü tarafından "1995-1996 Meslek Hizmetleri Ödülü" verildi. 1998 yılında da Oriflame firmasının 250.000 kişilik bir halk jürisine yaptırdığı anket sonucu yılın en başarılı kadın yazarı seçildi.
Bu çalışmalardan sonra tekrar romana dönen Ongun. Bir Genç Kızın Gizli Defterinin devamı olan Arkadaşlar Arasında, Kendi Ayakları Üstünde. Adım Adım Hayata ve İşte Hayat'ı yazdı. Sabah gazetesindeki yazılarını Yarım Elma Gönül Alma ve Sabah Pırıltıları adlı iki kitapta topladı.
Evli ve iki kız annesi olan İpek Ongun, yazı yaşamını çok sevdiği Mersin'de sürdürmektedir.


linkler:
http://rapidshare.com/files/14846010/ipek_ongin___simdi_dugun_zamani.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Helmut Hark - Bilardo Ögretimi

Türkçe Anlatım

linkler:
http://rapidshare.com/files/131698066/Bilardo_e__287_itimi_www.kitap-indir.blogspot.com.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Helmut Hark - Bilardo Ögretimi

Türkçe Anlatım

linkler:
http://rapidshare.com/files/131698066/Bilardo_e__287_itimi_www.kitap-indir.blogspot.com.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

İngilizce Öğrenme Kılavuzu

İngilizce Öğrenme Kılavuzu

Konu Anlatımları - Testler - Tercüme Çalışmaları - Grammer Bilgisi

linkler:
http://rapidshare.com/files/390647/IngilizceGrammer.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

İngilizce Öğrenme Kılavuzu

İngilizce Öğrenme Kılavuzu

Konu Anlatımları - Testler - Tercüme Çalışmaları - Grammer Bilgisi

linkler:
http://rapidshare.com/files/390647/IngilizceGrammer.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

30 Rare but Easy Magic Tricks (Basit Sihirbazlık Bilgileri)

30 Rare but Easy Magic Tricks E-books (Basit Sihirbazlık Bilgileri)

sihirbazlıkta rakip tanımayın hatta en iyisi bile olun tabi ilgilisine..

linkler:
http://rapidshare.com/files/2507060/30.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

30 Rare but Easy Magic Tricks (Basit Sihirbazlık Bilgileri)

30 Rare but Easy Magic Tricks E-books (Basit Sihirbazlık Bilgileri)

sihirbazlıkta rakip tanımayın hatta en iyisi bile olun tabi ilgilisine..

linkler:
http://rapidshare.com/files/2507060/30.rar.html

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

ELS - English Language Studies - English Grammar Inside And Out

Gerçekten zor bulunabilecek fakat güzel bir kitap..

linkler:
http://rapidshare.com/files/112266390/ELS.zip

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

ELS - English Language Studies - English Grammar Inside And Out

Gerçekten zor bulunabilecek fakat güzel bir kitap..

linkler:
http://rapidshare.com/files/112266390/ELS.zip

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

ELS - İngilizce Hazırlık Dergisi - 35 Sayı

Türkçe Anlatım

linkler:
http://rapidshare.com/files/117499602/ELS.rar

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

ELS - İngilizce Hazırlık Dergisi - 35 Sayı

Türkçe Anlatım

linkler:
http://rapidshare.com/files/117499602/ELS.rar

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

18 Temmuz 2008 Cuma

European Junior Cup - Batumi (Gürcistan) 15 - 19 Haziran 2008


- 15-19 Haziran 2008 tarihleri arasında Gürcistan'da yapılan Avrupa Okçuluk Gençler Kupası,
katılımın çok az olduğu bir yarışmaydı. Yarışmaya katılan sporcularımız, istenilen performansa henüz ulaşamamışlardı ama yinede ellerinden geleni yaptılar. Türkiye'de yapılacak olan Dünya şampiyonasına henüz hazır olmadıklarını
gördüğümüz sporcularımızın içinde en yüksek puanlar Makaralı Yay Genç Erkekler' den geldi; iyi hazırlanırsak derece şansımızın olduğu bir kategori bence. Ama o zamana kadar gerçekten sıkı çalışırsak tüm sporcularımzın madalya alma şansı var. Gelecekte Türk okçuluğunu temsil edecek çocuklarımıza planlı çalışma metodları geliştirip, her konuda destek olmalıyız.

- Sonuçlar -( GEO) ... >>>

- Resimler -( GEO) ... >>>

-Ayrıca nisan ayında İspanya'da yapılan Avrupa gençler kupasınında toplam puan sonuçlarına bakmak istersiniz diye iki link koyuyurum :

- Ferdi Toplam Puan -(Esp) ... >>>
- Takım Toplam Puanları - (Esp) ... >>>

SENİ DÜŞÜNMEK

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

NAZIM HİKMET RAN

YALNIZ İNSAN

Yalnız insan merdivendir
Hiçbir yere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan

Yalnız insan deli rüzgar
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir

Yalnız insan yok ki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan

Yalnız insan kayıp mektup
Adresimi yanlış nedir
Sevgiler der fırlatılır
Kimbilir kim tarafından

LOUİS ARAGON

MUTLU AŞK YOKTUR

İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur

Hayatı bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur

Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur

Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur

Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da

LOUİS ARAGON ( Türkçesi :GERTRUDE DURUSOY, Ahmet NECDET )

17 Temmuz 2008 Perşembe

BURSA'DA ZAMAN

Bursa'da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.

Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde... Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

AHMET HAMDİ TANPINAR

15 Temmuz 2008 Salı

7. Dünya Üniversitelerarası Okçuluk Şampiyonası


- Bizim katılmadığımız, daha doğrusu bizim federasyondan kimsenin katılmak için uğraş vermediği çok önemli bir organizasyon yapıldı geçtiğimiz hafta Chinese Taipei' de.
- Bence makaralı yay kategorisinde derece şansımız vardı, özelliklede makaralı yay erkek milli takımımızdaki sporcularımızın hepsi üniversite öğrencisiydi. Artı okçuluk federasyonuna maddi bir külfetide yoktu. Neyse geçti artık, sonuçları ve oradaki yarışmayı merak edenler için bir kaç link koymak istedim.

............................................... Resimler fıta 'dan.

GÖKYÜZÜ HERKESİNDİR


Bir gün
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi
Soluksuz...
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir

ZÜLFÜ LİVANELİ

"BABAMIN BAVULU"DAN



......
Yazarlığın en güzel yanı, eğer yaratıcı bir yazarsanız bir çocuk gibi dünyayı unutabilmek, gönlünüzce oynayıp eğlenirken kendinizi sorumsuz hissedebilmek, bildik dünyanın kurallarıyla oyuncaklarla oynar gibi oynayabilmek ve bütün bunları yaparken de aklımızın bir köşesiyle bu çocuksu ve özgür şenliğin arkasında daha sonra okuyanları bütünüyle bağlayacak derin bir sorumluluğun varlığını hissetmektir. Bütün gün oyun oynarsınız, ama derinden derine herkesten daha ciddi olduğunuzu da hissedersiniz. Hayatın özünü, onunla doğrudan karşılaşmanın gücünü, yalnızca çocukların yapabileceği bir içtenlikle ciddiye almışsınızdır. Özgürce kurup oynadığınız oyunun kurallarını kendiniz cesaretle koydukça, okurların da bu kuralların, dilin, cümlelerinizin, hikayenin çekimine kapılıp sizi takip edeceklerini hissedersiniz. Yazarlık okura "Bunu tam ben de söyleyecektim, ama o kadar çocuksu olamadım." dedirtebilme hüneridir.

......


ORHAN PAMUK

14 Temmuz 2008 Pazartesi

HAYAT DİYE BİRŞEY VAR

Nedir, ne oluyor, unuttunuz mu yoksa yaşadığınızı, günler ,kızgın küller gibi bütün duygularınızı kavurup öldürerek mi geçiyor üzerinizden, arzuyla dudağınızı ısırdığınız olmuyor mu hiç, bir müzik sesiyle söyle bir koltuğunuzda doğrulduğunuz, aniden bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlere inanmıyor musunuz, bir ağaç gölgesinde bir an durmak, bir akşam üstü denize baktığınızda bu sonsuz suların kıpırtısına şaşmak yok mu artık, elele tutuşmak, bir avucun bir başka avuca dokunmasının yarattığı ürperti de hayal hanesinde kendine bir yer bulmuyor mu, bitti mi bu macera, çekildiniz mi hayattan, hayatın sizin bulunmadığınız yerlerde yaşandığına mı inanıyorsunuz, daha bitmeden bitirdiniz mi her şeyi, yorgun ruhunuz yeni coşkular için hazır seyretmiyor mu kendini. Delirdiniz mi siz?

Şu köşebaşında karşınıza ne çıkacağını ne biliyorsunuz, biliyorum genellikle köşe başlarından açlık, acı ve ölüm çıkıyor karşınıza ama kimbilir, belki eski bir dosta, belki güzel bir kadına, belki okunmuş kitaplar satan bir sahafada rastlayabilirsiniz, bir piano sesi duyabilirsiniz yada bir rumeli türküsü açık bir pencereden, bir söğüt ağacı görebilirsiniz çocukken kabuğundan düdük yaptığınız, dans adımlarıyla yürüyen bir çift bacak geçiverir önünüzden, bir oğlan bir ıslık çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiniz.

Ne sevinci, ne hayatı, ne eğlencesi para yok ki diyorsanız eğer ve eğlenmek için paranın gerekliliğine bu kadar inanıyorsanız, emin olun paranız olduğunda da eğlenemezsiniz, para eğlenmeyi çeşitlendirir sadece ama eğlenceyi yaratamaz, öpüşmek parayla değil, şarkı mırıldanmak parayla değil, acaba o şimdi ne yapıyor diye düşünmek parayla değil, tv’de iyi bir film seyretmek parayla değil, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bu benim için yapıldı diye neredeyse gururla alıp bardağı ince belinden sıkıca kavrayıp içmek parayla değil.

Bir bardak semizotunu sevinçle paylaşabilirsiniz ve hiç bir pahalı lokantada bulamayacağınız bir tad alırsınız, eğer bir tabak yemeği paylaştığınız, paylaşmak istediğiniz insansa. Hayat diye bir şey var. Sadece sizin olan, sadece size ait, içinde sadece sizin gördüğünüz çiçekler açan, yalnızca sizin müziklerinizin çaldığı bir bahçe var, sokmayın oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi başkalarının çapalamasını beklemeyin, şarkılarınızı başkalarına söyletmeyin, anladık ahmaklıklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor, hepinizin hayatından birşeyler çalınıyor, hayallerinizi teker teker buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz bırakıyorlar sizi, yenildiniz belki de, yenilginin ağır yaralarını taşıyorsunuz ruhunuzda ama gene de bir hayatınız var sizin, sadece size ait bir bahçeniz, durup soluklanacağınız yaralarınızı yıkayacağınız, çiçeklerini seyredeceğiniz bir bahçe, soğukta bir bira içebilirsiniz ,bir ağacın gölgesinde durabilirsiniz bir an, sabaha karşı uyanıp her ay yeniden doğan hilale bir bakabilirsiniz, çok sevdiğiniz bir kitabı bir daha karıştırabilirsiniz, aşık olabilir yada aşık olmayı düşünebilirsiniz.

Sevdiklerinizi özleyebilir ve bir gün yeniden kavuşabileceğinizi hayal edebilirsiniz, geceleri ağaçların daha değişik koktuğunu fark edebilirsiniz ,yeni bir salata icat edebilirsiniz, sevgilinizi çırılçıplak soyup evde öyle dolaştırabilirsiniz, saçlarınızı her zamankinden daha değişik kestirebilir, evinize bir gün de başka bir yoldan gidebilirsiniz, alışkanlıklarınızı değiştirmek için kendinize karşı bir savaş açabilirsiniz.

Hayat diye birşey var, her zaman size keşfedilecek geniş alanlar bırakan, ne kadar yaşarsanız yaşayın daima bilmediğimiz kuytularına sokulamadığımız bir hayat, sadece size ait bir hayat.

Biliyorum dertler çok, ahmaklıklar yapılıyor, sıkıntılar bitmiyor, günleri birbiri ardına buruşup eskiyor, yorgunsunuz, belki yeniksiniz. Teslim mi olacaksınız peki?

Hayal kurmayacak mısınız, çılgınca sevişmeyecek misiniz, bir daha öpüşmeyecek misiniz, ağaçlara bakmayacak mısınız, denizlere şaşmayacak mısınız, ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak mısınız, bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmeyecek misiniz, sizin için demlenmiş bir bardak çayı bardağı belinden kavrayıp içmeyecek misiniz? Delirdiniz mi siz? Hayat diye birşey var, evet orada, elinin hemen yanında duruyor.
AHMET ALTAN

13 Temmuz 2008 Pazar

Stephen King - Kara Kule e-book serisi

Stephen King - Kara Kule Cilt1 Silahsor
Stephen King - Kara Kule Cilt2 Ucun Cizgileri
Stephen King - Kara Kule Cilt3 Corak Topraklar
Stephen King - Kara Kule Cilt4 Buyucu ve Cam Kure
Stephen King - Kara Kule Cilt5 Calla'nın Kurtları
Stephen King - Kara Kule Cilt6 Susannah'nın Sarkisi
Stephen King - Kara Kule Cilt7 Kule

linkler:
Stephen King - Kara Kule Cilt1 Silahsor İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt2 Ucun Cizgileri İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt3 Corak Topraklar İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt4 Buyucu ve Cam Kure İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt5 Calla'nın Kurtları İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt6 Susannah'nın Sarkisi İNDİR

Stephen King - Kara Kule Cilt7 Kule İNDİR

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Stephen King - Kara Kule e-book serisi

Stephen King - Kara Kule Cilt1 Silahsor
Stephen King - Kara Kule Cilt2 Ucun Cizgileri
Stephen King - Kara Kule Cilt3 Corak Topraklar
Stephen King - Kara Kule Cilt4 Buyucu ve Cam Kure
Stephen King - Kara Kule Cilt5 Calla'nın Kurtları
Stephen King - Kara Kule Cilt6 Susannah'nın Sarkisi
Stephen King - Kara Kule Cilt7 Kule

linkler:


Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

11 Temmuz 2008 Cuma

OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.


Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?


Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.


Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.


Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.


Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?


Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

CAHİT SITKI TARANCI

10 Temmuz 2008 Perşembe

YANLIZ BİR OPERA

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin

Yaz başıydı gittiğinde.
Ardından, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim.
Kimsesiz bir yazdı.
Yoktun.
Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

Yaz başıydı gittiğinde.
Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

Yaz başıydı gittiğinde.
Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,değil miydi?
Bunu o günler kim bilebilirdi?
"Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
Gittin.
Koca bir yaz girdi aramıza.
Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada birşey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
Kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saatin tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
kendimizi hazırlar gibi
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar

Bana Zamandan söz ediyorlar
Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir
gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamlar önemi kavranır.

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir ise yaramadıysa
Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda
Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarda bayındır kentler gibiyim
çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
unuttuklarını hatırlamaktan
uzak uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve iç dökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı.
bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...
Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk... Bitti.
Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum
Operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani çoğalarak
tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim.
Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri... panayır yerleri...
ölü kelebekler... ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN

Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim.
Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey
şimdi her şey dolu dizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren

MURATHAN MUNGAN

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

AHMED ARİF

9 Temmuz 2008 Çarşamba

AŞK ÜSTÜNE

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

NAZIM HİKMET

FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun fahriye abla

Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen fahriye abla

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı erzincanda mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen fahriye abla

AHMET MUHİP DIRANAS

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK


Bülbülü Öldürmek, ırkçılığın yaşandığı küçük bir Amerikan kasabasında, 1930’lu yıllarda, bir zencinin bir beyaz kadına tecavüz etmesinin hikâyesini, 8 yaşındaki bir çocuğun bakışıyla anlatmaktadır. Sanık zenciyi, görevine son derece bağlı, dürüst beyaz bir avukat savunmaktadır. Bu kitap inanılmaz etkiler yaratmış ve üst üste bir çok baskılar yapmıştır. Romanın, bu kadar başarılı olmasının altında bence çocuk ruhuna uygun bir şekilde değerlendirilmesi yatmaktadır. Dili ve anlatımı oldukça güzel, sizi sıkmadan ilerliyor roman. Aynı zamanda bu kitap Amerikan Kütüphaneciler Birliği'nce yüzyılın en iyi romanı seçilmiştir. Yazarın tek romanı olması ve 1961 Pulitzer Ödülüne sahip olması nedeniyle herkese tavsiye ediyorum. Mutlaka okuyun derim bu romanı.

8 Temmuz 2008 Salı

ÖZLEDİM SENİ

Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturu­yor özlemin...
Çok sık birlikte olamasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlı­yorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime sapla­nan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadi bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni ok­şayarak başlamaları akşamları, her işi bir kenara koyup seninle başbaşa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, hırlaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, se­vimli ha­şarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı be­ni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken...

ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz ge­celerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında...

O şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yor­gun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi:
"Yaşayamaz artık bu evde... yüksek binalar ve be­ton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unut­mandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" de­mek...
"Beni ne kadar ça­buk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sa­na ne zor...
Sesimi, kokumu çe­kip alıvermek beynin­den, sesin, kokun hâlâ beynimdeyken...
... seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakma­nı istemek senden...
... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
... ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlik­te güneşlendiğimiz on­ca yazı, yanyana titreş­tiğimiz onca kışı, pay­laştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, ar­kandan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
... ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
... yokluğunu beklemek, ne zor...


Bunları düşündükçe, şu anda uzakta bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engel­leri aşıp terkedilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları.

Yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geçiyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.

Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terketmişlere özgü bir terkedilme korkusunu da yüre­ğimin derinlerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve
"Geri dön bebeğim" demek istiyorum:
"Geri dön... kulüben seni bekliyor..."


CAN DÜNDAR

7 Temmuz 2008 Pazartesi

YAŞAYABİLME İHTİMALİ



Soğuk ve şehirlerarası
Otobüslerde vazgeçtim
Çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda
Otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında (Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı ozaman) özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat birTürkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri...
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)

Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haberbültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım...
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muşovasının yalancı maviliğini...
Otobüs oluyordum birsüre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum yanağım otobüs camının garantisinde...

Otobüs oluyordum...
Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum babam kokuyordum sonunda...

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle birgün Van'daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim...


YILMAZ ERDOĞAN

6 Yillik 7 Gb Lik Matematik Arşivi (dev arşiv)

eklenmiş olanlar

7. SINIF SORU BANKALARI ESKİ YENİ SİSTEM (181 mb)
MATEMATİK KONU ANLATIM SALYTLARI (50 mb)
48 ADET MATEMATİK PROGRAMI (160 mb)
İNGİLİZCE MATEMATİK BELGELERİ (27 mb)
MATEMATIK_RESIMLERI.rar (36 mb)
MATEMATIK_KULUBU_CALISMALARI (0,89 mb)
6._SINIF_YAPRAK_TESTLER (95 mb)
OKS_HAZIRLIK_YAPRAK_TESTLERİ (222 mb)
ÖSS (dev arşiv oss 533 mb)
LISE_SLAYTLARI (21 mb)
KANUNLAR YÖNETMELİKLER YÖNERGELER GENELGELER TÜZÜKLER TEBLİGLER DERGİSİ NE ARARSANIZ (60 mb)idari belgeler
PUZZLE (10 mb)
SUNULAR (82 mb)
ATATÜRK İLE İLGİLİ BELGELER
ATATÜRK_RESİMLERİ (23 mb)
İstiklal_Marşı (24 mb)
METİN (2 mb)
ŞİİR (36 mb)
VİDEO (video 27 mb)
48 ADET KÜÇÜK BÜYÜK MATEMATİK PROGRAMI (160 mb)
OLİMPİYAT SORULARI (3 mb)
KONU ANLATIM SLAYTLARI (52 mb)
7. SINI FSORU BANLARI ESKİ YENİ MÜFREDAT (170 mb)
ORİGAMİ BELGELERİ (150 mb)
ATATÜRK’ÜN YAZDIĞI GEOMETRİ KİTABI (2 mb)
İNTERNET DERLEDİĞİM VE DÜZENLEDİĞİM MATEMATİK ÇALIŞMA KAĞITLARI (30 mb)
MATEMATİK KONU ANLATIMLARI (140 mb)
OKS KONU KONU ÇIKMIŞ SORULAR (6 mb)
ÖSS KONU KONU ÇIKMIŞ SORULAR (13 mb)
REHBERLİK SAATİNDE KULLANILABİLCEK KISA VE ÖZLÜ HİKÂYELER REHBERLİK BELGELERİ (88 mb)
MATEMATİK DERGİLERİ (240 mb)
ORİGAMİ İLE İLGİLİ BELGELER (150 mb)
FLASH İLE HAZIRLANMIŞ ONLARCA FEN SUNULARI KISA AMA ÖZLÜ DERSE GÖRSELLİK KATAR (12 mb)
FEN BİLGİSİ İLE ÇEŞİTLİ KAYNAKLAR (120 mb)
MATEMATİK İLE İLGİLİ FIKRALAR (74 kb)
MATEMATİK İLE İLGİLİ ETKİNLİKLER (12 mb)
MATEMATİK MAKELELERİ 51 ADET (7 mb)
OSS_KONU_KONU_CIKMIS_SORULAR.rar 1980-2007 (13 mb)
OKS_KONU_KONU_CIKMIS_SORULAR.rar 1992-2007 (6 mb)
............................................... de daha birçok şey buyrun reklamlara tıklamayı unutmayın

linkler:
http://rapidshare.com/users/UKTYTM

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

6 Yillik 7 Gb Lik Matematik Arşivi (dev arşiv)

eklenmiş olanlar

7. SINIF SORU BANKALARI ESKİ YENİ SİSTEM (181 mb)
MATEMATİK KONU ANLATIM SALYTLARI (50 mb)
48 ADET MATEMATİK PROGRAMI (160 mb)
İNGİLİZCE MATEMATİK BELGELERİ (27 mb)
MATEMATIK_RESIMLERI.rar (36 mb)
MATEMATIK_KULUBU_CALISMALARI (0,89 mb)
6._SINIF_YAPRAK_TESTLER (95 mb)
OKS_HAZIRLIK_YAPRAK_TESTLERİ (222 mb)
ÖSS (dev arşiv oss 533 mb)
LISE_SLAYTLARI (21 mb)
KANUNLAR YÖNETMELİKLER YÖNERGELER GENELGELER TÜZÜKLER TEBLİGLER DERGİSİ NE ARARSANIZ (60 mb)idari belgeler
PUZZLE (10 mb)
SUNULAR (82 mb)
ATATÜRK İLE İLGİLİ BELGELER
ATATÜRK_RESİMLERİ (23 mb)
İstiklal_Marşı (24 mb)
METİN (2 mb)
ŞİİR (36 mb)
VİDEO (video 27 mb)
48 ADET KÜÇÜK BÜYÜK MATEMATİK PROGRAMI (160 mb)
OLİMPİYAT SORULARI (3 mb)
KONU ANLATIM SLAYTLARI (52 mb)
7. SINI FSORU BANLARI ESKİ YENİ MÜFREDAT (170 mb)
ORİGAMİ BELGELERİ (150 mb)
ATATÜRK’ÜN YAZDIĞI GEOMETRİ KİTABI (2 mb)
İNTERNET DERLEDİĞİM VE DÜZENLEDİĞİM MATEMATİK ÇALIŞMA KAĞITLARI (30 mb)
MATEMATİK KONU ANLATIMLARI (140 mb)
OKS KONU KONU ÇIKMIŞ SORULAR (6 mb)
ÖSS KONU KONU ÇIKMIŞ SORULAR (13 mb)
REHBERLİK SAATİNDE KULLANILABİLCEK KISA VE ÖZLÜ HİKÂYELER REHBERLİK BELGELERİ (88 mb)
MATEMATİK DERGİLERİ (240 mb)
ORİGAMİ İLE İLGİLİ BELGELER (150 mb)
FLASH İLE HAZIRLANMIŞ ONLARCA FEN SUNULARI KISA AMA ÖZLÜ DERSE GÖRSELLİK KATAR (12 mb)
FEN BİLGİSİ İLE ÇEŞİTLİ KAYNAKLAR (120 mb)
MATEMATİK İLE İLGİLİ FIKRALAR (74 kb)
MATEMATİK İLE İLGİLİ ETKİNLİKLER (12 mb)
MATEMATİK MAKELELERİ 51 ADET (7 mb)
OSS_KONU_KONU_CIKMIS_SORULAR.rar 1980-2007 (13 mb)
OKS_KONU_KONU_CIKMIS_SORULAR.rar 1992-2007 (6 mb)
............................................... de daha birçok şey buyrun reklamlara tıklamayı unutmayın

linkler:
http://rapidshare.com/users/UKTYTM

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--