31 Ocak 2009 Cumartesi

DirectX Nedir?

directx
Oyun ve çokluortam uygulamaları bilgisayarınızın hakkını tam anlamıyla verebilen programlardır, ancak bu programların çalıştırılması genellikle diğer programlar kadar kolay olmaz. Bunun iki sebebi vardır: İlki, PC mimarisinin bir oyun platformu olarak tasarlanmamış olması. İkincisi de, PC'Ierin doğası gereği her kullanıcının bilgisayarının diğerlerinden farklı olması. Oyun konsolları tamamen aynı donanımlardan oluşmasına rağmen PC'Ierde durum böyle değildir. Bu şartlar altında, birbirinden farklı PC'Ierde aynı oyunu oynamaya çalışmak bir kabustan farksız olabilirdi. Bu nedenle, oluşabilecek sorunları en aza indirgemek için bütün oyun ve multimedya uygulamalarının uyacağı bir standart geliştirme ihtiyacı duyulmuştur. İşletim sistemiyle PC'de bulunan donanımlar arasında bir köprü görevi gören bu arabirim DirectX'in ta kendisidir.
DirectX, hem oyun geliştiricilerin programlama işlerini kolaylaştırmak hem de bizlerin en yeni oyunları rahatça oynayabilmemizi sağlamak için tasarlanmış bir arabirimdir. İsterseniz DirectX'in nasıl çalıştığını açıklamadan önce DirectX'in geçmişine biraz göz atalım.
Directx tarihçesi
Bütün oyunlar belli başlı görevleri tekrar tekrar yerine getirmek zorundadır. Bu görevler arasında fareniz, klavyeniz ya da oyun çubuğunuzdan gelen girdileri takip etmek, görüntüleri ekrana yansıtmak ve oyunun sesleriyle müziklerini çalmak sayılabilir. Bunlar en basit oyunların bile yapmak zorunda olduğu işlerdir.
Şimdi Windows'tan önceki PC'Ier için oyun geliştiricilerin işlerinin ne kadar zor olduğunu bir düşünün.
Programcılar, klavye girdilerini okumak ve hatta oyun çubuğunun bağlı olup olmadığını anlamak için kendi yöntemlerini geliştirmek zorundaydılar. En basit görüntülerin ekranda görüntülenmesi veya basit seslerin çalınması için bile karmaşık kodların yazılması gerekiyordu. Aslında oyun programcıları PC'nizin donanımıyla doğrudan konuşmaya çalışıyorlardı ki bunun oldukça karmaşık bir iş olduğu su götürmez bir gerçektir.
Windows'a geçiş başladıktan sonra PC platformunun başarısı için yeni bir umut kapısı aralanmış oldu. Artık hem geliştiriciler hem de oyuncular için bazı şeyler kolaylaşacaktı. En azından yeni bir oyun üzerinde çalışmaya başlayan programcıların "tekerleği yeniden icat etmesine" gerek kalmayacaktı. Düşünülen şey gayet basitti: Programcıların doğrudan donanımla konuşmalarına lüzum bırakmayacak, buna aracı olacak bir araç kiti geliştirecekti, işte böylece DirectX doğmuş oldu.
Nasıl çalışır?
En basit anlamda DirectX, bilgisayarınızdaki donanımlarla Windows'un kendisi arasında iş gören bir arabirimdir. Windows Uygulama Programlama Arabirimi'nin (Windows API) bir parçasıdır. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir oyun geliştirici bir ses dosyasını çalmak isterse doğru kitaplık fonksiyonunu kullanması yeterli olacaktır. Oyun çalıştırıldığında DirectX API çağrılır, DirectX API da ses dosyasını çalar. Geliştiricinin, oyuncunun ne tür bir ses kartı kullandığını bilmesi, kartın özelliklerinden haberdar olması ya da kartla doğrudan iletişim kurması gerekmez. Bu örneğin sağlıklı bir biçimde uygulanabilmesi için DirectX'in varlığı yeterli değildir; ses kartı üreticilerinin de DirectX uyumlu bir sürücü yayınlamış olması gerekir modern sürücüler istisnasız olarak DirectX uyumludur. Böyle bir durumda programcı sesin çalınmasını ister, DirectX de hangi bilgisayarda yüklü olursa olsun aynı sesin çalınmasını sağlar.
DirectX, oyuncular açısından da hayatı kolaylaştırmaktadır. Eski ses kartınızı değiştirip sisteminize yeni bir ses kartı taktığınızda yeni kartınızın DirectX sürücüsü yüklenir.
Sürücü yüklendikten sonra daha önce oynadığınız bir oyunu açarsanız bütün sesleri ve müzikleri duymaya devam edebilirsiniz. Sistem yapılandırmasında karmaşık değişiklikler yapmanıza gerek kalmayacaktır.llk zamanlarda DirectX basit bir araç kiti olarak geliştirilmeye başlanmıştı. Eski donanımların kısıtlı imkanları nedeniyle yalnızca en basit grafik fonksiyonlarına ihtiyaç duyuluyordu. Zaman içinde donanım ve yazılımlar gelişip daha karmaşık bir hal aldıkça DirectX de aynı yönde ilerleyerek gelişti. Bugün DirectX yalnızca bir grafiksel araç kiti olmanın ötesinde, bütün donanımlarla iletişim kurabilen devasa bir rutinler topluluğu halini almıştır. Örneğin Directlnput rutinleri, iki düğmeli basit farelerden karmaşık uçuş kontrol aksesuarlarına değin her türlü veri giriş aygıtıyla birlikte çalışabilir. DirectX'i oluşturan diğer parçalar arasında ses aygıtları için DirectSound ve çevrimiçi / çok oyunculu oyunlar için DirectPIay yer alır.
DırectX sürümleri
Bu yazı yazıldığı sırada en güncel DirectX sürümü DirectX 9.0c idi. Bu sürüm Windows 98'den Windows Server 2003'e kadar olan bütün Windows sürümlerinde çalışır. Ancak DirectX 9, Windows 95'te çalışmaz. Windows 95 yüklü bir bilgisayarınız varsa bir önceki ve daha yetersiz bir sürüm olan 8.0a ile yetinmek zorundasınız. Windows NT 4 için de DirectX 3.0a adlı özel bir sürüm kullanmak gerekir. Vista ise mevcut sürücü modeline göre birçok farklılık ve yenilik içeren Direct3D 10 (Windows Graphics Foundation) adlı yeni sürümü içerecek.
Son yıllarda o kadar çok DirectX sürümü yayınlandı ki hangi sürümü kullandığınızı ve hangisine ihtiyaç duyduğunuzu takip etmek güçleşti. Çok nadir durumlar dışında bütün DirectX sürümleri geriye uyumludur. Yani DirectX 7 isteyen oyunlar en güncel sürümle çalışabilirler 'arpa 7'nin altındaki sürümlerle çalışamazlar. Güncel oyunların çoğu DirectX 9 gerektirir ve en güncel sürüm yüklü olmadıkça çalışmazlar. Bunun sebebi genellikle oyunda bu sürümün getirdiği yeni özelliklerden bazılarının kullanılmasıdır, fakat geliştiriciler bu sürümdeki özellikleri kullanmamalarına rağmen tembellik edip DirectX 9'un yüklenmesini zorunlu kılmaları da görülmemiş bir şey değildir. Genel olarak, bir oyun DirectX 9'u yüklemenizi istiyorsa bu yükseltmeyi yapmadan o oyunu oynayamazsınız. DirectX'in çekirdek kodlarında yapılan iyileştirmeler sonrasında DirectX'in son sürümüne
güncelleme yaptığınız zaman oyun içi görüntülerde de gelişmelerle karşılaşabilirsiniz. DirectX'in indirilmesi ve yüklenmesi zor bir iş değildir. Yüklemeye çalıştığınız oyun ya da uygulama DirectX'in gereken sürümünün yüklü olmadığını tespit ederse muhtemelen bu iş; otomatik olarak halledecektir.
DirectX'i yükseltmek
Piyasadaki bütün Windows sürümlerinde DirectX kaldırılamayan bir sistem bileşeni olarak gelmektedir. Bu nedenle bütün PC'Ierde eski de olsa bir DirectX sürümünün mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Fakat yeni oyunların birçoğu çalışmak için DirectX'in en son sürümünü yüklemenizi isterler.
En güncel DirectX'i edinmenir en kolay yolu www.microsoft.com/windows/directx/ adresindeki DirectX web sitesini ziyaret etmektir. Bu sitede iki yükleme yöntemi bulunur: isterseniz küçük boyutlu indirme aracını yükleyerek yalnızca sisteminiz için gerekli olan dosyaların otomatik indirilmesini sağlayabilir ya da DirectX Redist adlı komple paketi indirerek bütün sistemlerde kurulum yapabilirsiniz.DirectX'i edinmenin bir diğer yolu da oyunların kendisidir. Yüklemeye çalıştığınız oyun belli bir DirectX sürümüne ihtiyaç duyuyorsa o sürüm muhtemelen kurulum CD'sinde yer alıyordur ve hatta oyunun kurulumu sırasında otomatik olarak yüklenebilir.

Pardus 2009

PARDUS ilk duyurulduğundan bu yana (ki o zamanlar ULUsalDAĞıtım adıyla anılırdı) ülkemizdeki bilgisayar kullanıcıları tarafından hep ilgi ve merakla takip edildi. Pardus geliştiricileri de bu kitleyi hep yenilikler ve her yeni sürümde daha iyi bir işletim sistemiyle karşıladı. Elbette görücüye çıkan ilk Pardus sürümüyle henüz buharı tüten 2008 sürümü arasında dağlar kadar fark var. Yani ilk izlenimlerimiz "Pardus oldu, afiyet olsun" şeklinde diyebiliriz. Eski sürümlerde arada sırada da olsa karşılaştığımız PİSİ hataları 2008 sürümünde henüz karşımıza çıkmadı. Çünkü PİSİ 2008 sürümü çalışmaları kapsamında baştan kodlandı. Artık Pardus çok daha güçlü bir paket yöneticisine ve güncelleme aracına sahip. Üstelik PİSİ eski sürümüne göre çok çok daha hızlı. 2007 sürümlerindeki PİSİ'yle 2008'deki PİSİ'yi kıyasladığımız yarı yarıya bir hız farkından bahsedebiliriz. Bu durum özellikle kurulum sonrası yapılandırma ve güncellemelerin yüklenmesi sürecini bir hayli hızlandırıyor.
Janjanlı ama sade bir kurulum
Pardus'un kurulum arabirimini hiçbir sürümünde beğenemedik desek yalan olmaz. Nedeni ise majör ve alışılagelmiş Linux dağıtımlarındaki çoktan seçmeli kurulum arabirimleri diyebiliriz. Bu arabirimlerde (mesela Slackvvare, Süse, Fe-dora ya da Debian) sistemi kurmadan önce özelleştirebilir, dilerseniz geliştirme amaçlı, dilerseniz ofis amaçlı, dilerseniz de sunucu amaçlı bir yazılım kombinasyonu yaparak özelleşmiş bir kurulum yapabilirsiniz. Bu şekilde belki de hiç kullanmayacağınız yazılımları en baştan kurmayarak hem yerden hem de sistem performansınızdan kazanabilirsiniz. Diğer taraftan baktığımızda da Pardus'un sorgusuz sualsiz bir kurulum arabirimine sahip olması özellikle Linux tarafında acemi olan kullanıcıların içini rahatlatan bir yapı gibi görünüyor. Yani daha önce hiç kullanmadığınız bir sistemi kurmaya kalktığınızda, cevaplarınızın sonuçlarını kestiremeyeceğiniz türden sorularla karşı karşıya gelmek size zor anlar yaşatabilir. Bu noktada Linux dünyasına Pardus'la adım atacak olan kullanıcılar sadece "ileri" tuşuna basarak Pardus 2008'e kavuşabilecekler.
Zaten 2008 sürümünde neredeyse baştan kodlanan bir diğer bileşen de YALI. Yani Pardus'un kurulum arabirimi. 2007 sürümlerinden farklı olarak daha canlı bir renkle karşımıza çıkan YALI, özellikle acemi Linux kullanıcılarının kabusu durumunda olan disk bölümleme faaliyetini de bir scroll yardımıyla çocuk oyuncağı formatına getirmiş. Yani 2008 sürümünde sabit diskinizin boş alanlarını kullanabileceğiniz gibi yeni bölümleme yöneticisi sayesinde farenizi kullanarak diskinizde Pardus'a gereken yeri kolaylıkla açabilirsiniz.
Donanım özelliklerinize bağlı olarak yaklaşık 20-30 dakika gibi bir süre içerisinde kurulan Pardus, anlayacağınız üzere PİSİ'nin hızından kurulum sırasında da faydalanıyor.
Eyvah kotam!
Pardus'un 2007 sürümlerinde bizi rahatsız eden bir başka durum da yine PİSİ tarafından yönetilen güncellemelerdi. (PİSİ'ye amma çok yükleniyoruz değil mi? Çünkü başarılı ve kendisinden yana beklentilerimiz her geçen gün daha da artıyor). Bildiğiniz gibi Pardus da diğer Linux dağıtımları gibi kararlı sürümünü çıkartıp yayınladıktan hemen sonra belli başlı güncellemeleri yayınlamaya da başlıyor. Çoğunluğu kernel ve diğer yazılımların sürüm yenilemelerinden oluşan bu güncellemeler eğer dağıtımı duyurulduktan 2-3 hafta sonra edinip kuruyorsanız size yaklaşık olarak 50 ile 100 MB boyutlarında geri dönüyor. Bu boyutlar her geçen gün daha da artıyor. Ama düzenli olarak güncelleme yapıyorsanız bu durum size fazlaca kendisini hissettirmiyor. Ancak PİSİ sizin de iyiliğinizi düşünerek tüm sistemi bir defada güncel-lemek istiyor ve ara vermek durumunda kaldığınızda ufak tefek sorunlarla karşılaşabiliyordunuz. Sonuçta PİSİ sık sık çöküyor ve siz de konsol bilgisine sahip değilseniz ne paket kurup/kaldırabilir ne de güncelleme yapabilir bir halde kalıyordunuz. İşte bu durum 2008'de özleyeceğiniz (şaka tabii ki, bu özlenecek bir şey mi?) bir durum olarak Pardus tarihinin henüz tozlanmaya fırsat bulamamış raflarındaki yerini alıyor. Çünkü yeni PİSİ güncelleme boyutlarını sınırlandırmaktan, güncellenecek yazılımlara öncelik atayabilmeye kadar bir çok farklı özellikle 2008 içerisindeki yerini alıyor. Bu sayede özellikle zorunlu format sonralarında 6 aylık ya da 1 yıllık güncellemeleri bir defada indirip kotanızı aşma korkusu da ortadan da kalkıyor.
Yeni Kaptan'ınız konuşuyor
Pardus 2008'i kurmayı tamamladığınızda sizi yeni sürümle birlikte baştan kodlanan bir başka Pardus bileşeni olan Kaptan karşılayacak. Kaptan geçmiş Pardus sürümlerindeki görevini yine eksiksiz olarak gerçekleştiriyor ve sisteminizi kendinize göre ayarlamanıza olanak veriyor. Bu noktada Kaptan içerisinden-ulaşabileceğiniz TASMA da değişikliklerden nasibini almış durumda. Önceki TASMA sürümünde belli başlı bazı ayarları ancak aktif ederek görüp, müdahale debilirken yeni TASMA'da bu tarz ayarlar (mesela oyun -çubukları) ön tanımlı olarak açık geliyor. Benzer şekifde-Kaptan ile kurulum sonrası gerçekleştirdiğiniz her türden ayarı TASMA aracılığıyla tekrardan düzenleyebilirsiniz.
En sevdiğimiz bileşen: Ağ Programcığı
Biz internete bağımlı yaşayan editör türü kullanıcılar bir sistemde öncelikle sağlıklı bir internet bağlantısı, sonra da ofis yazılımlarını ararlar. Durum bu olunca özellikle Pardus'ta da ilk yaptığımız iş kurulum sonrası Kaptan aracılığıyla ayarladığımız internet ve yerel ağ bağlantılarını kullanmak oldu. Sonuç olarak da Ağ Programcığı adını taktığımız ve Pardus 2007.3 sürümünde öncüllerini gördüğümüz Ağ Yöneticisinin son haliyle tanıştık. Bu küçük araç sayesinde bağlandığınız ağlar sizin için (belki bir gün gene bağlanırsınız diye) otomatik olarak farklı profiller şeklinde kaydediliyor. Elbette ki bu profilleri adlandırabiliyor ve gerekiyorsa ağa bağlanmak için gereken kullanıcı adı ve parolaları da içerisine koyabiliyorsunuz. Bu şekilde evde ev profilini, işte iş profilini, bir alışveriş merkezine uğradığınızda da oraya ait (tabii ki daha önceden kaydettiğiniz) ağ profilini kullanarak internetin tadını çıkartabiliyorsunuz. Bu gerçekten güzel bir özellik olmuş. Umarız ultra-taşınabilir bilgisayarlarda da 2008 sürümünü deneme fırsatımız olur da özgürlüğün ve güvenliğin tadını çıkartabiliriz. Bir diğer olmazsa olmazımız bu arabaşlığa başlarken de belirttiğimiz gibi ofis yazılımları. Pardus'un herhangi bir sürümünü kullanmış olanlar (canlı sürümler de dahil) OpenOffice.org'un neredeyse PİSİ ya da Çomar gibi Pardus'un ayrılmaz demirbaşlarından birisi haline gelmiş olduğunu farkedeceklerdir. MS Office paketleriyle tam uyumlu olan bu ofis otomasyonu Zemberek eklentisi sayesinde doğru Türkçe imla denetimleri gerçekleştirebiliyor. Kullanımı da zaten alışık olduğunuz ofis yazılımlarından farksız.
Eğlence zamanı
Fedora ve Debian gibi sistemlerde ön tanımlı olarak codeclerin gelmemesi, zamanının büyük kısmını şarkı dinleyip, video izleyerek geçiren ev kullanıcılarını oldukça rahatsız eden bir durum. Ancak Pardus her sürümünde olduğu gibi 2008 sürümünde de bizi çoklu ortam alışkanlıklarımızdan mahrum etmiyor. Üstelik hemen her platformda çalışan VLC ve Real Player gibi başarılı yazılımlara da paket deposunda yer vermiş durumda. Oyun tarafındaysa hemen her Linux gibi elinden geleni yapmaya çalışan Pardus 2008, oyun geliştiricileri Linux'u görmezden gelmeyi bırakana kadar vasat kalmaya devam edecek.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Minikler-Yıldızlar Türkiye Salon Okçuluk Şampiyonası ( Ankara-27.28 Ocak 2009)

- Hep söylerim; uluslararası okçuluk yarışmalarında başarılarımızın yoğun olduğu kategori Yıldız ve Gençlerdir. Büyüklerde net bir istikrarı yakalayamadık, neden? Çünkü bu başarılı çocuklarımıza nasıl sahip çıkacağımızı bilemedik.

- Türkiye' nin gelecek senelerde Dünya'nın sayılı ülkelerin arasına gireceğini bir çok ekonomist ve araştırmacılar söylüyor. Biz de okçuluk olarak buna uyalım, yeni nesil okçuluğumuza sahip çıkalımda istikrarlı başarılı olmanın yolunda ilk adımı atalım.Bakın bu yarışmada rekor katılım oldu dediler, sayı ilk defa bir yarışmada 300' ü geçti. Gerçi bu sayıya on beş yıl öncesinden ulaşılması gerekiyordu ama..., biz yinede bir an önce elimizdeki minik sporculardan elit olanlarını seçip olimpiyatlar için hazırlama yoluna gidelim derim.

- Sistemini kurup, sporculara sahip çıkmaya çalışan gelişimlerini takip etmek için uğraşan örnek bir Kayseri okçuluk var. Kayseri okçulukta güzel bir sporcu takibi ve gelişimi var, her kategorinin bir alt kategorisinde sporcuları ve antrenörleri var. Bu nedenlede kesintisiz bir başarı zinciri sürekli devam ediyor. Sporcu başladığı andan itibaren sürekli kontrol altında tutulup, gelişimi takip ediliyor. Bu kadar sporcuya tabi ki maddi kaynak lazım, onuda belli ölçülerde çözmüşler. Böyle bir çalışmanın sonucu olarakta, hem gençlerde hemde büyüklerde milli takıma giren sporcuları her yıl artıyor. Doğal olarak ta Avrupa ve Dünya Gençler Şampiyonalarında elde ettiğimiz dereceler bu bölgeden geliyor.Buradan Sayın İzzet Tekeli hocamı ve yardımcılarını bir kere daha tebrik ediyorum.

- Yine daha önce söylediğim gibi ; okçuluk sporu yapan bölgelerimizi arttırmalıyız ama istihdamını sağladığımız ve eğitimlerini verdiğimiz antrenörleri de buralarda göreve başlatmalıyız. Bu yarışmada gördük; Elazığ' dan,Van'dan, Bursa'dan çok güzel okçular çıktı. Hangi bölgeden Olimpiyat şampiyonu çıkar bilemeyiz. Belki ilerde okçuluk açılırsa Hakkari,Şırnak,Ağrı veya Diyarbakır'dan bir olimpiyat şampiyonu çıkacak. Çok bölge ve sporcu olursa başedemeyiz, bu kadar çok sporcuya nasıl yarışma düzenleriz diye bir korkumuzun olmasıda çok yersiz bence. Önemli olan; başarı için gerekli olan tarafsız yürütülebilen bir sistemin acilen gerçek anlamada başlatılmasıdır.

- Daha önceki Aksaray yarışmasına bir yorum gelmiş ona bir bakın, ayrıca compound yay kategorisinden bir sporcumuz da milli takıma katılma kriterlerini geçmesine rağmen seçme yarışmaları için kampa bile çağrılmamış. Biraz önce yukarıda yazdım; okçuluğun başarısı için gerekli olan tarafsız yürütülebilen bir sistemin acilen gerçek anlamda başlatılması gerekiyor, bence.

- Yorum ...>>>
- Adsız dedi ki...
Seçilen antrenörlerden bazılarının daha bir tane bile sporcusu bile yok.çok komik bence...neye göre anlamak mümkün değil!Seçmelere çağrılan sporcuların bile adaletsiz olduğu ,antrenör olarak çağrılanların bazılarının daha bir tane bile sporcu yetiştirmediği ,federasyon yönetim kurulunun çoğu üyesinin hiç birşeyden haberi olmadığı, iki üç kişinin istekleriyle yönlendirilen ve gerçekleştirilen bir olayla karşı karşıyayız.Konuşmadıkça yada konuşamadıkça daha da kötüye gidecektir. 2/02/2009 1:38 AM.

26 Ocak 2009 Pazartesi

MUHTEŞEM GATSBY


Bir Amerikan Edebiyatı klasiği. Her ne kadar romanın adı “Muhteşem Gatsby” olsa da roman muhteşem değildi. Oldukça sıradan ve basit bir kitaptı bana göre. Büyük beklentiler içine girip de aldığım ve okuduğum bir kitaptı. Ama sonuç hayal kırıklığı. Belki de çevirisinden kaynaklanıyor. Orijinal dilinden okumak kesinlikle daha da iyidir. Bence siz benim kadar beklenti içine girmeyip okumalısınız. Sürükleyici, kurgusu hoş bir kitap. Kitabın konusuna gelince; Nick Carraway’in karizmatik komşu olan Jay Gatsby’nin yükselişini ve bir anda çöküşünü anlatmaktadır. Genç bir teğmenken âşık olduğu Daisy adında kızı tekrar elde etmek için her türlü yola başvurur. Akıl almaz yollardan zengin olan Gatsby, evinde muhteşem partiler verip bir gün artık evli ve bir çocuğu olan Daisy’nin de bu partilere katılacağını ümit eder. Bir tesadüf sonucu komşusu Nick Carraway’in kuzeni olduğunu öğrenir aradığı kız Daisy’nin. Ve Gatsby Nick ile yakınlaşmaya, arkadaş olmaya çalışır. Olaylar bu şekilde de,vam eder. Sonunu anlatmayayım da sizler okuyun ve o dünyaya girin. Umarım benim gibi hayal kırıklığı yaşamazsınız. Her şeye rağmen okumanızı tavsiye ediyorum.
Kitabın Arkasındaki Not:
Muhteşem Gatsby'de (The Great Gatsby) Fitzgerald hem Amerikanın I. Dünya Savaşı sonrası yaşadığı düş kırıklığını, hem de para ve mevki tutkunu bir toplumdaki ahlak çöküntüsünü çarpıcı bir biçimde yansıtmakla kalmamış; belli bir zaman ve yerde geçen olayları anlatmakla yetinmemiş; Gatsby'nin muhteşem rüyasının peşinden koşmasını adım adım takip ederken hayal ve gerçek arasındaki büyük farklılığa da güzel bir örnek vermiştir.

23 Ocak 2009 Cuma

Veliler karneleri internetten görecek




15 milyon öğrenci ve 600 bine yakın öğretmen yarı yıl tatiline hazırlanırken bu yıl karneler digital ortamda da görülebilecek.İlk ve ortaöğretim okullarında okuyan yaklaşık 15 milyon öğrenci ve 600 bine yakın öğretmen 9 Şubat'a kadar sürecek yarıyıl tatiline 23 Cuma başlıyor. 2008-2009 eğitim öğretim yılının ilk yarısı 23 Ocak Cuma günü sona eriyor. İlköğretim ve ortaöğretim okullarında okuyan yaklaşık 15 milyon öğrenci ve 600 bine yakın öğretmen Cuma günü yarıyıl tatiline çıkıyor. Veliler, çocuklarının karnelerini MEB'in "www. meb.gov.tr" adresinden görebilecek. Böylece 'karne üzerinde oynama' dönemi de bitmiş oluyor. İkinci yarıyıl 9 Şubat'ta başlayacak. Çukurova Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rezan Çeçen, velilerin karnede zayıf bulunması durumunda, kendisini de değerlendirmesi gerektiğini söyledi.

Kaynak: haber7

Kurumlar ve Personel Maaşları
Tercih Yapacaklar Dikkat
Boş kadro ve pozisyonların yer aldığı 2008/4 KPSS tercih kılavuzu ÖSYM tarafından yayımlandı. Tercih yapacak adayların pusulası olacak nitelikte bir çalışmayı sizler için hazırladık.
Alım yapılacak pozisyonlar nasıl belirlendi.
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekli 2008 yılı başında Devlet Bakanı Başesgioğlu, bu yıl yeni memurlarla ilgili kadro dağılımının yapıldığını çok önceden bildirmişti. Bu sayı daha önce alınanlarla birlikte 23 bin memur alımını kapsıyordu. Devlet Bakanı Başesgioğlu, kamu kuruluşlarının açıktan atamanın yanı sıra, 2007 yılı içinde ölüm, istifa, emeklilik gibi nedenlerle boşalmış bulunan kadroların yüzde 50´si kadar ayrıca yeni memur alabileceklerini de ifade etmişti.Başesgioğlu, "Diyelim ki, 2007 yılında istifa, emeklilik gibi nedenlerle 100 kadro boşalmışsa, kamu kurum ve kuruluşları, bu yıl 50 kadar kadroyu kendi inisiyatiflerini kullanarak, doldurabilecekler" açıklamasında bulunmuştu.
Devlet Personel Başkanlığı yetkilileri, kamu kurum ve kuruluşlarında geçen yıl emeklilik, ölüm ve istifa gibi nedenlerle 30 bin civarında kadronun boşaldığını belirtti. Yetkililer, 23 bin kişilik açıktan atamadan ayrı olarak, kuruluşların boşalan kadroların yerine de yüzde 50 sınırı ile 15 bin yeni memur alabileceğine dikkat çekmişti. Bakan Şahin Açıkladı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin açılış için gittiği Sinop'ta işsiz bir gencin açız diye bağıması üzerine beklenen alım açıklamasını yaptı. Şahin, " Aralık ayının 15'inde 15 bin yeni memur alacağız." diyerek malumun ilanını yapmış oldu.
Yani Aralık ayında yapılan alımlar boşalan kadroların yarısı kadar alımı düşünülen kadrolara yapılacak...
2009 Yılı Ocak Ayından İtibaren Geçerli Maaşlar
9’un 1’inde işe başlayan üniversite mezunu bir devlet memurunun halen 980 YTL olan aylık maaşı 1.039 YTL’ye yükselecek.
TERCİH VE ATAMA DÖNEMİNE AİT SORU-CEVAPLAR
**Ek Ödeme Yapan Kurumlar:Adalet Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, TİKA Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı), Türk Silahlı Kuvvetleri (sivil memurlar), Türkiye İş Kurumu Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Yurt-Kur, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Milli Piyango İdaresi.
**Fazla çalışma ücreti veren kurumlar hangileri?Başbakanlık, Devlet Personel Başkanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, DPT Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Personel Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TİKA Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü.
**Hangi kurumlar maktu (önceden belirlenmiş) fazla çalışma ücreti ödüyor?
Maktu fazla çalışma ücreti ödeyen kurumlar Atatürk Dil Ve Tarih Yüksek Kurulu Başkanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, GAP İdaresi Başkanlığı. Şu genel müdürlükler da maktu çalışma ücreti uyguluyor: Vakıflar, Orman, Gençlik ve Spor, Basın-Yayın ve Enformasyon, Hudut ve Sahiller, Sağlık, SHÇEK, Orman muhafaza memurları ile telsiz görevlileri.
**Saat başı fazla çalışma ücreti ödemesinde bulunan kurumlar hangileri?
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (Emekli Sandığı, SSK ve Bağ Kur), Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Makam hizmetlerinde görev yapanlar, yüksek öğretimin ikinci öğretiminde görev yapanlar fazla çalışma sürelerine göre ek ücret alıyor.
**KİT'lerden birinde çalışmaya başladım. Özelleştirilince açıkta mı kalacağım?
Diyelim adayın memur olarak KPSS ile 399 sayılı KHK'ya tabi bir Kamu İktisadi Teşebbüsü'ne ataması yapıldı. Bu KİT'in daha sonra özelleşmesi halinde burada çalışan memur, sözleşmeli personel ve kapsam dışı statüde çalışan personelin diğer kamu kurumlarına nakil hakkı bulunuyor. Ancak, Türkiye İş Kurumu kanalıyla KİT'lere atanacak işçiler; memur, sözleşmeli personel ve kapsam dışı statüde çalışan personel kadar şanslı değil. Bir KİT özelleştirme kapsamına alındıktan sonra burada çalışan personel Devlet Personel Başkanlığı'na (DPB) gönderiliyor. DPB de bu personeli diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklediyor.
**KİT'lerin sosyal imkânları daha mı iyi?
KİT'lerde sosyal imkânlar diğer kamu kurumlarına göre daha ileri seviyede bulunuyor. Birçok KİT, lojman, kreş, kamp, misafirhane gibi imkâna sahip.
**KİT personelinin yıllık izin hakları memurlardan farklı mı?
Yıllık izin konusunda KİT personelinin memurlardan en önemli farkı şu: Memurlar geçen yıldan kullanamadığı iznini çalıştığı yılda kullanma hakkına sahip. Ancak, KİT'lerdeki sözleşmeli personelin böyle hakkı yok.
**KİT personeli naklen nereye geçebilir?
Sözleşmeli personel kendi çalıştığı KİT'in farklı illerdeki birimleri arasında yer değiştirebilir. Yine sözleşmeli personel, istenmesi durumunda başka KİT'e geçebilir. Ancak sözleşmeli personel, (eğer kişinin daha önce memuriyet hizmeti yoksa) 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi kurumlardaki memur kadrolarına geçiş hakkına sahip değil.
**KİT'lerde çalışan personelin görevine istenildiği zaman son verilebilir mi?
KİT'lerde çalışmaya başlayan sözleşmeli personelin görevine son verilme halleri 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 45'inci maddesinde düzenleniyor. Bu haller şöyle sayılıyor:
a) İzinsiz veya kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın kesintisiz 5 gün veya bir sözleşme dönemi içinde kesintili 10 gün göreve gelmemek,
b) İşe alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının anlaşılması veya bu şartlardan birinin sonradan kaybedilmesi,
c) Görev veya görev yerinin değişmesi halinde belirlenen süre içinde mücbir bir sebep olmaksızın yeni görevine başlamamak,
d) Bu kanun hükmünde kararname ile sözleşme hükümlerine aykırı davranışlarda bulunmak,
e) Sicil ve başarı değerlendirmeleri birbirini izleyen iki sözleşme döneminde (D) düzeyinde olmak.
Bu hallerde sözleşme sona erebiliyor. Bu hallerin tümü 657 sayılı Kanuna tabi memurlar için de değişik biçimlerde geçerli. Bu nedenle, KİT'lerdeki sözleşmeli personel statüsünün, 657 sayılı kanuna tabi memurluk statüsü kadar güvenceli bir statü olduğu söylemek mümkün. Dolayısıyla personelin sözleşmeli olması ve sözleşmelerin yıllık olmasının adayları tedirgin etmesine gerek yok.
**Üniversitede çalışan memurlar diğerlerinden farklı haklara sahip mi?
Üniversitelerde yer alan memurluk kadrolarının diğer kurumlardaki memurluklardan bir farkı yok. Üniversitelerdeki memur kadroları herhangi bir ek ödemeye de sahip değil.
**Üniversitelerde nakil imkânı var mı?
Üniversitelerin başka bir ilde genel olarak teşkilatı bulunmaz. Teşkilatı bulunan üniversitelerin ilgili birimleri bu yıl içerisinde kanunlaşan düzenlemeyle bağımsız üniversitelere dönüştürüldü. Bir kamu kurumunun farklı illerde birimleri bulunması nakil kolaylığı anlamını taşır. Üniversitelerin başka bir ilde, genel olarak, taşra teşkilatı olmadığı için başka bir ile nakil isteği oluştuğunda, bu istek kurum içi nakille değil başka bir kurumdan uygun bir kadro bulunması şartıyla karşılanabilir.
**Üniversitelerde çalışmanın sıkıntıları var mı?
Üniversiteler, fazla personele sahip olmayan kurumlar arasında yer alır. Kurumsal olarak büyük bir yapı olmadığı için de çalışma barışını sağlayacak bir kurumsal kültür oluşması oldukça zor. Bu nedenle, üniversitelerde çalışan personel sık sık nakil talebinde bulunuyor.
**Belediyelerde çalışmanın temel farkları nelerdir?
Belediyeler siyasi etkinin net görüldüğü kurumların başında yer alır. Bu nedenle en sık değiştirme isteği küçük belediyelerdeki memurlardan geliyor. Bu tür belediyeleri seçecek adayların bu hususu göz önünde bulundurması gerekir
**Belediyelerde nakil durumu nasıl?
Belediyelerde, üniversiteler gibi başka bir ilde taşra teşkilatına sahip değil. Belediyelerin başka bir ilde taşra teşkilatı olmadığı için, burada çalışan personel de üniversitelerde çalışan personelin yukarıda yer verilen sıkıntılarını aynı şekilde yaşıyor.
**Aday memurluğun süresi ne kadar?
657 Sayılı Kanun'da yer alan düzenlemeye göre, aday memurluk süresi 1 ile 2 yıl arasında değişebiliyor. Hangi süreyi uygulayacakları kamu kurumlarının takdiri içinde bulunuyor
**Aday memur kendi kurumu içinde yer değiştirebilir mi?
Aday memurun nakline ilişkin olarak 657 sayılı kanunda "başka kurumlara" nakil yapılmayacağı hüküm altına alınıyor. Buna göre aday memur, başka kurum olmadığı sürece kendi kurumu içinde adaylık statüsünde yer değişikliği yapabilir.
**Aday memur nakil hakkına sahip mi?
Bu durumu örneklendirmek gerekirse; A kurumunda aday memur olarak görev yapan bir personelin KPSS sonucuna göre B kurumuna yerleştirilmesi halinde kurumunca muvafakat verilirse bu personelin nakli mümkün. Yine A kurumunda aday memur olarak görev yapan bir personelin B kurumunda yapılan müfettiş yardımcılığı giriş sınavını kazanması halinde kurumunca muvafakat verilirse bu personelin de nakli mümkün.
**Hangi kurumlarda nakil kolaydır?
Örneğin Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Gümrük Müsteşarlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü geniş taşra ağı bulunan kurumlar. Bu kurumların hemen hemen her ilde teşkilatı bulunuyor.
**Kimler memur olamaz?
Ağır ceza mahkemelerince, haklarında "kamu haklarından mahrum edilme" cezası verilenler memur olamaz. Kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararında ayrıca hak ve yetkilerin infazdan sonra da kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmemişse alınan mahkûmiyetin memuriyete engel bir durumu yok.
**Üniversite öğrenimi sırasındaki cezalar memur olmaya engel midir?
Memur olmaya engel durumlar 657 sayılı kanunda tek tek sayılıyor. Bunun dışında yüksek öğrenim veya ortaöğrenim sırasında alınan disiplin cezaları, okuldan uzaklaştırmalar gibi cezalar memur olmaya engel oluşturmaz.
**Bakaya kalanlar başvuru yapabilir mi?
Başvuru şartları arasında yer alan "askerlikle ilişiğin olmadığına dair belgeye" tercih formunun ÖSYM'ye teslimi tarihi itibariyle sahip olunması gerekir.
**Atanma sırasında askerde olanların durumu ne olacak?
Yerleştirme sonrasında adayların atanmak üzere, gerekli belgeleri yerleştikleri kuruma vermesi gerekiyor. 657 sayılı kanunda, aynı yerdeki bir kadroya atanması halinde tebligat tarihinin ertesi günü, başka bir yerdeki kadroya atananların ise tebligat tarihinden itibaren 15 gün içinde göreve başlaması gerektiği belirtiliyor.Eğer belge ile ispatı mümkün bir hal var ise bu süre iki aya kadar uzayabiliyor. Kamu kurumları, askerlik mazereti dahi olsa, belirtilen bu süreler içinde göreve başlamayanların atamalarını iptal ediyor. Askerde olması nedeniyle göreve başlayamayan ve ataması yapılmayan bir adayın dava açma süreleri içerisinde yargı yoluna başvurması halinde lehine karar çıkması yüksek bir ihtimal olabilir.
**Belgelere hangi tarih itibariyle sahip olunmalıdır?
ÖSYM tarafından yürütülen KPSS yerleştirmelerinde; mezun olunduğuna dair belge, askerlik hizmetinin yapıldığına, muaf olunduğuna veya tecilli olunduğuna dair belge, bonservis belgesi, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan onaylı sertifika, sürücü belgesi, ustalık-kalfalık belgesi, "Hafızlık, stajyer vaizlik, stajyer Kuran kursu öğreticiliği, imam-hatiplik veya müezzin-kayyumluk" belgesi gibi birçok belge isteniyor. İstenen tüm bu belgelere internet üzerinden başvuru yapıldığı tarih itibarıyla sahip olunması gerekir.
**Bilgisayar dersi alanlar ayrıca sertifika almalı mı?
Bazı kadrolarda "MEB'den onaylı bilgisayar işletmeni sertifikasına sahip olmak" şartı aranıyor. Ancak, örgün eğitim yoluyla zorunlu/ortak/seçmeli bilgisayar dersi alan ve bu hususu resmi olarak belgeleyen adaylar, "MEB'den Onaylı Bilgisayar İşletmeni Sertifikasına Sahip Olmak" niteliğine ve aynı şekilde daktilo dersi alan ve bu hususu resmi olarak belgeleyen adaylar da, "MEB'den Onaylı Daktilo Sertifikasına Sahip Olmak" niteliğine sahip olarak değerlendirilir. Bu husus kılavuzda yazmakta olup bu durumdaki adayların ayrıca sertifika almasına gerek bulunmaz.
**Yüksek lisans öğrenimine göre kadrolara başvuru yapabilir miyim?
Kamu kurum ve kuruluşlarına yapılacak atamalarda lisans mezuniyeti dikkate alınıyor. Yüksek lisans öğrenimine dayanarak bir kadroya başvurulamıyor.
**Memur olan daha sonra nasıl mühendis olacak?
Memur adaylarının KPSS yerleştirmelerine başvururken yanıldıkları en önemli noktalardan birisi daha sonra istediği unvana bir şekilde geçiş yapabileceğini düşünerek, çalışmak istemediği bir kadroyu tercihleri arasına yazmasıdır. Bunlar daha sonra istedikleri kadroya atanacaklarını düşünürler.Kamu kurumlarında unvan değiştirme esasları 1999'da köklü bir şekilde değişti. 1999'da yapılan ve 2004'te yeniden düzenlenen uygulama ile unvan değiştirebilmek sınav şartına bağlandı. Buna göre kişinin mezuniyetine uygun bir kadroya atanabilmesi için kamu kurumunun unvan değişikliği sınavı açması, memurun da bu sınavda başarılı olması gerekir.
**Aday memurlar harcırah alabilir mi?
6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri çerçevesinde ilk defa veya yeniden atanan memurlara harcırah ödenmemektedir. Ancak, başka kurumlarda memur olarak görev yapmakta iken KPSS sonuçlarına göre aday memur olarak naklen atananlar ikametgah mahalli dışına atanmışlarsa harcırah alabilirler.
**Aday memurların göreve başlama derece ve kademesi
Liseyi bitirenlerin memuriyete başlangıç derece ve kademesi 13/ 3 dür. Lise dengi mesleki veya teknik öğrenimi bitirenlerin memuriyete başlangıç derece ve kademesi 12/ 2 dir. İki yıllık yüksek öğrenimi bitirenler 10/2, 4 yıllık yüksek öğrenimi bitirenler 9/ 1 den memuriyete başlarlar. Bu durumun istisnalarına ise 657 sayılı Kanun'un 36'ncı maddesinde yer verilmiştir.
**Aday memur, hangi halde naklen geçebilir?
Bir kamu kurumunda aday memur olarak çalışıyorum. Asaletim tasdik olmadan başka bir kamu kurumuna geçiş yapabilir miyim?
657 sayılı Kanun'un 54'üncü maddesinde; “...Aday olarak atanmış devlet memurunun adaylık süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamaz ve bu süre içinde aday memurun başka kurumlara nakli yapılamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre asaleti tasdik olmayan memurların başka kurumlara nakli mümkün değildir. Ancak, uygulamaya esas görüşler veren Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı bu hükmü yumuşatmıştır. Başkanlık verdiği görüşte; özel yarışma sınavları ile girilmesi şart olan mesleklere ait giriş sınavını kazanan aday memurun bu madde hükmü kapsamına girmediğini belirtmiştir. Buna göre bir aday memur eğer başka bir kamu kurumundaki müfettiş, uzman, denetmen kontrolör yardımcılığı gibi bir kadroya atanmaya hak kazanması halinde naklen geçebilir. Ayrıca, KPSS sonuçlarına göre yerleştirmeyi de bu kapsamda değerlendirmektedir. Diğer taraftan bu hüküm 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tâbi kadrolar arasındaki geçişler için söz konusudur. Farklı personel kanunlarına tâbi kadrolar arasında bu hükmün geçerliliği yoktur. Örneğin Bayındırlık Bakanlığı'nda aday memur olarak çalışan biri 399 sayılı KHK'ya tâbi bir KİT'teki sözleşmeli pozisyona istifa ederek geçebilir. Yine bu memur KPSS sonuçlarına göre Sağlık Bakanlığı'na yerleşmişse adaylık durumu nakline engel teşkil etmez.
**Aday Memurken İstifa Edenlerin Memuriyete Geri Dönüşü nasıldır?
Daha önce bir devlet kuruluşunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tâbi olarak çalışırken asaletim onaylanmadan ayrılmak zorunda kaldım. Şimdi aynı kadroya başka bir devlet kuruluşunda, Devlet Personel Başkanlığı'ndan izin alarak, açıktan atanabilir miyim?
657 sayılı Kanun'un "Memurluktan Çekilenlerin Yeniden Atanmalarını" düzenleyen 92'nci maddesinde iki defadan fazla olmamak üzere memurluktan kendi istekleriyle çekilenlerin veya 657 sayılı Kanun'a göre çekilmiş sayılanların (ayrıldıkları sınıfta boş kadro bulunmak ve bu sınıfın niteliklerini taşımak şartıyla) tekrar memuriyete dönebileceği belirtilmiştir. Bu hükmün yorumuna ilişkin olarak Devlet Personel Başkanlığı vermiş olduğu görüşlerde aday memurken istifa edenlerin sadece kendi kurumlarına dönebileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda, açıktan atama izni alarak sadece ayrıldığınız kuruma atanmanız mümkündür.

DHMİ:aim-aftn-ais memurları:2100 Ytl maaş alırlar.atc ise :2750 ytl maaş alırlar..GÜMRÜK MUHAFAZA MEMURLUĞU:Gümrük Muhafaza Memuru ise ilk giriş ve son çıkışta bulunmanın avantajlarını ve dez avantajlarını sürekli yaşar, stres halindedir daima kavga ve psikolojik baskı altındadır (sınır kapıları ve limanlardakiler Hava limanları biraz daha mülayimdir).-Maaş (Şu anda 700 maaş,700 yolluk,700 fazla mesai alıyoruz.Yalnız bu 700 ytl olan yolluk heryerde yok. Benim bildiğim İstanbul,İzmir,İzmit de var.Mesailerin daha da artması için dava açıldı. Büyük ihtimalle bu mesai daha da artacak.)Emeklilik yaşı(Muhafaza için 50 yaşında mecburi emeklilik var.)Bayram,haftasonu tatili vb. tatiller burada yok.Eğer yine de seçerim diyorsanız Kocaeli,Sinop,Trabzon gibi yerleri seçin. Çünkü buraların çalışma saatleri daha esnek.GÜMRÜK MUAYENE MEMURLUĞU: 740 YTL maaş alırlar.1100 YTL mesai alırlar.Rotasyon var.Yükselme ve kariyer imkanı mevcuttur.Çalışma saatleri 12/24 şeklindedir.Muayene memurluğu gümrük memurunun şefi pozisyonunda işe başlar gümrük muhafazada ise kısım amiri ile denktir pozisyon olarak yani muayene memuru olursanız direk şanşlı başlıyorsunuz..HEMŞİRE-SAĞLIK MEMURU: Lisans Mezunu bir Hemşire - Sağlık Memurunun;Brüt Maaşı : 1303 YTL..Net Maaşı : 945 YTL + Asgari geçim indirimi (bekarlar için 45 YTL)Buna ilaveten Ek ödeme (Döner Sermaye) var.Sağlık Ocakları Hastanelere nazaran daha az almaktadırlar.Sağlık Ocakları 100 - 500 YTL arası dır. 500 YTL şehir merkezlerinde bulunanlar alırTaşraya gidildikçe Bu miktar düşer.TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ : 1100 Ytl - 1600 Ytl arası maaş alırlar..Tekniker maaşı 1400 Ytl dir.Kurumda rotasyon ve bol bol geçici görev vardır.Yaz tatilinde alım olan yerlerde çok yoğun çalışılır.Mesai yoktur..TCDD : Trende çalışan personel 1500 Ytl maaş alır..Buna ek olarak mesai + km başına ücretde var.Tatil yok.Uzun yollardan gelince dinlenme izni var.VEKİL EBE - EBE : Şuanda 652 Ytl maaş almaktadır Vekil ebeler.Yalnız Sağlık Bakanlığının yaptığı bir düzenleme var o düzenleme hayata geçerse maaşları 1500 Ytl olacakDSİ:657 li personel çalışır. ilk giren mühendis 8/1 den başlar. maas 1350 civarıdır. doguda 1480 civarı..3 ayda bir 280 arazi parası artı cıktıgınız gun basına carpı 6 lirada ekleyin tazminat ortaya cıkar. sosyal imkanları geniş ve güzel olan teşkilatlardan biridir. tayin olanakları var özür durumuna göre ama referans olmazsa olmazlardandır.Devlet Su İşleri çalışanları kamu kurumları arasında en az maaş alan çalışanlardandır. Bazı kamu kurumlarında çalışanların durumları DSİ çalışanlarına oranla oldukça iyi olmasına rağmen onların durumlarında iyileştirmelere gidilmekte ama DSİ memurları özellikle de genel idari hizmetler sınıfında olanlar ihmal edilmektedir. BU AÇIKLAMADAN ANLADIĞIM İİBF DEN GELEN VHKİ LER İÇİN OLDUĞUDUR (şahsi düşüncem..)heralde net bilgim yok ama 900 - 1000 ytl civarı alabilirler.. ...www.memurlar.bizEÜAŞ: 399KHK ye tabi kittir..yeni başlayan 4 yıllık aday memur 1420 ytl ile başlar.Bekar misafirhanesi + elektrik + su + servis kurumdandır.Yükselme vardırPTT : 399 KHK tabi bir KİT'tir..Başlangıç maaşı olarak 1350 ytl ile başlarsınız..Mesai vardır..Yükselme ve Kariyer vardır.www.memurlar.bizMALİYE : 657 ye tabidir..Yükselme ve kariyer açısından devletin en gözde kurumlarındandır..VHKİ 1060 YTL maaş almaktadır..8 ay 115 Ytl tek mesai 4 ay 230 çift mesai almaktadırlar. Vergi denetmeni 1350 ytl maaş almaktadır..Gelirler müdürlüğü ve vergi dairesi pazarlarıda dahil yılın 6 ayı mesai almaktadır..Giderler dairesi 4 ay mesai almaktadır..www.memurlar.bizORMAN MUHAFAZA MEMURLUĞU: 950 Ytl maaş alır.155 YTL 49.maddde tazminatı alırlar.Yılın 7 ayı 265 ytl yangın tazminatı alırlar.www.memurlar.bizPSİKOLOG: 1200 Ytl maaş almaktadırZİRAAT MÜHENDİSİ: Tarım Bakanlığında işe başlayan Mühendis 1190 Ytl almaktadır..SOSYAL GÜVENLİK KURUMU : 1100 ytl maaş alır VHKİ..yılda iki defa asgari ücretten az olmamak koşulu ile ikramiye.Mesai vardır.KİMYAGER : İL Çevre Ve Orman Müdürlüğünde göreve başlayan kimyager 1097 Ytl maaş + üç ayda bir arazi tazminatı 253 Ytl almaktadırİŞKUR: Yeni başlayana aday memur 1080 YTL maaş almaktadır..mesai 70 ytl..yılda asgari ücretten az olmamak koşulu ile 2 ikramiye..Kriyer ve yükselme vardır.www.memurlar.bizSAĞLIK BAKANLIĞI: VHKİ 1020 ytl maaş alır..giyim yardımı yoktur.bu maaşda döner sermaye dahilmi bilmiyorum biliorsunuzki bu kurumda döner sermaye vardır..mesai var.TEDAŞ: VHKİ maaşı oldukça iyidir, ilk girişte ikramiyeleri aya böldüğünüzde 1000 lirayı geçen maaşınız 1-1.5 yıl içinde yüzde 20 ye yakın artar.Ama her zaman ikinci sınıf insan muamelesi görme riski vardır.Çünki tekniker ve mühendisler hep sizden 2 gömlek üstün olacak..www.memurlar.bizKADROLU İMAMLAR: Bekar olanlar 980 Ytl..Evli Olanlar 1070 Ytl maaş almaktadırlar..ÇEVRE VE ORMAN BAKN : VHKİ 777 ytl maaş alır.Mesai yok.ikramiye yok.Yılın 7 ayı 228 ytl yangın tazminatı alırlar.www.memurlar.bizNÜFUS MÜD: VHKİ 778 Ytl maaş almaktadır.Mesai vardır ( 85 ytl )..Yükselme imkanı hemen hemen yoktur..İstanbul için bu ücret 950 Ytl dir..www.memurlar.bizMİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI: VHKİ 870 Ytl maaş alır.yükselme ve kariyer var.Çalışma koşulları çok rahattır genelde rütbelilerle muhatap olunduğu için yatış pozisyonu denebilirBAŞBAKANLIK DPT MÜŞT: 840 YTL maaş VHKİ.Yükselme ve kariyer var.Mesai var.www.memurlar.bizTAPU: 657 ye tabi devletin en sıkıntılı ve zor kurumlarından biridir.kendi içinde arşiv memurluğu-sicil memurluğu-sicil katipliğide diye bölümlere ayrılır ama genelde hepsi aynı işi yapar..sicil memurluğunda arşive göre sorumluluk fazladır..VHKİ olarak başlayan memur 777 ytl maaş alır .Mesai vardır ortalama 85 Ytl civarındadır.www.memurlar.bizVAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ : Memur 795 ytl maaş almaktadır.Yükselme çok zor mesai yoktur.MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI : VHKİ 785 ytl maaş alırlar..mesai vardır.saati 3,6 ytldir..yükselme imkanı vardır.ankara genel müdürlükte olanlara aylık 60 ytl kadarda ankaray bileti..Ayrıca Ankarada görev alanlar ehliyet sınavları açıklise sınavları gibi sınavlarda görev alarak harcırahlarını alarak uçakla türkiyemizin çeşitli illerine dağılırlar..Gittikleri yerlerde öğretmenevlerinde en üst düzey derecede ağırlanırlar..SOSYOLOG : 800 Ytl maaş almaktadır.ÜNİVERSİTELER: VHKİ 765 ytl maaş alır.Servisleri vardır.Mesai yoktur.Yükselme ve kariyer çok zor hatta yoktur denebilir.ADALET BAKANLIĞI: Zabıt katipliği 717 ytl maaş alır..Mübaşir 792 Ytl maaş alır..diğer hususları bilmiyorumSHÇEK : VHKİ 760 Ytl maaş almaktadır .Mesai vardır.Yükselme imkanları mevcuttur.SHÇEK YURT YÖNETİM MEMURU : 760 ytl maaş almaktadır.mesai yoktur.ek ödemeleride yoktur.genelde gece çalışılan pek fazla iş yapılmayan bölümdür.İLLER BANKASI: 754 ytl maaş alır bir VHKİ..yılda 2 defa asgari ücretten az olmamak koşulu ile ikramiye vardır.Yükselme vardır.Mesai vardır..SANAYİ BAK.: 7/1 inde lise mezunu olan bir memur 1.230 YTL alır..Bu rakama Üniv. Mezunları 110 YTL eklesin (1.350 YTL Civarı) ek olarak her ay serbest dolaşım Tazm. Alt Taban 350 YTL-Üst taban 600 YTL Alınır.. Lojman ve Kariyer vardır... Heryerde teşkilatıda mevcuttur. . . POLİS MEMURU : polis memuru 1.400 ytl alıyor evliyseniz yaklaşık 140 ytl daha ekleyin.mecburi 1 defa doğu görevi var gideceğiniz yere göre 100-320 civarı tazminat alırsınız extra yükselme, yurtdışı, pilotluk vb.bir çok imkanı vardır.lojman var.(her şey var) www.memurlar.bizKÜLTÜR BAKANLIĞI: Arkeolog : 1354 Ytl maaş..Müze araştırmacısı : 864 Ytl..Müze bekçisi: 971 Ytl maaş almaktadır..maaşlar mart 2008 bordrosuna göre.. HAZİNE AVUKATI:Maliyede başlayanlar 1538 Ytl maaş alır..TEDAŞ ve SSK da olanların daha fazla aldığı söylenmektedir. DEVLET MALZEME OFİSİ:Vhki:1150 Ytl maaş almaktadır.Tekniker 1450-1500 Ytl..Şef: 1450-1500 Ytl almaktadır memurlar.bizMAAŞ: Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, SSK, Türkiye İş Kurumu ve tüm KİT'ler (DHMİ, Eti Maden, TMO, TEİAŞ, Türk Patent, TKİ, EÜAŞ), çalışan memurlarına diğer kurumlarda aynı unvanda çalışan memurlardan daha yüksek bir maaş vermektedir. NAKİL KOLAYLIĞI : Geniş bir taşra ağı olan kamu kurumları, çalışan personeline eş ve sağlık durumu özrü ile belirli bir hizmet yılından sonra da istek üzerine nakil kolaylığı sağlayabilmektedir. Örneğin; Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emekli Sandığı, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Gümrük Müsteşarlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu ve Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışan personeline nakil kolaylığı sağlayabilmektedir. Zira bu kurumların hemen hemen her il'de teşkilatı bulunmaktadır. Ancak, üniversite, belediye ve mahkeme başkanlıklarının sadece bulundukları yerde teşkilatı bulunmaktadır. Örneğin GOP Üniversitesinin sadece Tokat'da teşkilatı bulunmaktadır. Bu nedenle bu kurumlarda çalışanlar, eş veya sağlık durumundan dolayı başka bir il'e geçmek istediklerinde mutlaka kendilerini almak isteyen başka bir kamu kurumu bulmaları gerekmektedir. Bu da nakil yapmak isteyenlerin karşılaştığı en büyük problemdir. ÖZELLEŞTİRME: 1980’li yılardan sonra çok hızlı bir özelleştirme yaşanmaktadır. Bir kısım KİT’ler özelleştirme kapsamındadır. Ancak, özelleştirme olsa dahi, burada çalışan sözleşmeli personel ve memurlar diğer kamu kurumlarına memur olarak aktarılmaktadır. Genelde de kişiler, bulundukları ilde yer alan bir kamu kurumuna memur olarak atanmaktadır. www.memurlar.bizÇALIŞMA ORTAMI : Bu başlık için belediyeler ve üniversiteler dışında tüm kurumların en azından iyi olduğu söylenebilir..Belediyeler ve üniversitelerde çalışan ortamın tam netliği hakkında bilgim bulunmamaktadır sadece tanıdık bildikler duyumlar ve forum sayfalarında yazan yorumlara göre bu sonuç çıkmaktadır.. www.memurlar.biz*****Maaşlara asgari geçim inidirimi v.s dahil değildir..Onun için +/- 80 - 100 ytl koyabilirsiniz..*****www.memurlar.biz

22 Ocak 2009 Perşembe

Neden Şişmanlarız?


Geniş bacaklar, kalçalar, kocaman bir göbek, kalın kollar, şişkin yanaklar... Özellikle belli bir yaşın üstündeki yetişkinler arasında yaygın bir sorun olan fazla kiloların, çoğu zaman nereden geldikleri farkında bile olunmaz. Farkına varıldığında da, bunlardan kurtulmanın kilo almak kadar kolay olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelinir. Üstelik fazla kiloların neden olduğu tek sorun görüntüsünün hoş olmaması değil, aynı zamanda ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirmesi.

Vücudumuzun istemli ya da istemsiz gerçekleştirdiği tüm etkinlikler için enerjiye gereksinimi var. Yani yalnızca top peşinde koşmak ya da ip atlamak için değil, kalp atışından beyinde düşüncelerin şekillenmesine kadar vücudumuzdaki her işlevin gerçekleşmesi için enerji gerekir. Fotosentez yaparak gereksinim duyduğu enerjiyi güneşten elde eden bitkiler dışında neredeyse tüm canlılar, yaşamaları için gereken besini bitkisel ya da hayvansal kaynaklardan elde ederler. Yani kimimizin burun kıvırdığı bamya ve kerevizden, afiyetle yediğimiz köfte ve patates kızartmasına kadar midemize giden tüm besinler, normal bir yaşam sürebilmemiz için gereken enerjiyi sağlar.
Yaşam için bu derece gerekli olmalarına karşın, besin bulmak canlılar için başlı başına bir çaba gerektirir. İşin kötü yanı, canlılar besin bulma konusunda ne denli becerikli olurlarsa olsunlar, kimi zaman bu çabalar sonuçsuz kalabilir. Örneğin, kuraklık, kıtlık ve soğuk gibi çevresel değişimler, doğadaki besin kaynaklarının yeterli beslenmeyi engelleyecek ölçüde azalmasıyla sonuçlanabilir. Bu durum, hazırlıksız yakalanan canlıların açlıktan ölmeleri anlamına gelir, işte bu nedenle pek çok canlı, besinlerin gerektiği kadarını enerjiye çevirip, kalanını zor günler için depoluyor.

Neden Şişmanlarız?
Yediğimiz besinlerin vücudumuza sağladığı enerji kaloriyle ölçülür. I gram suyun sıcaklığını l°C yükseltebilmek için gereken enerji, I kaloriye denk gelir. Bir insanın günlük enerji gereksinimi, yaşam biçimine ve yaşına bağlı olarak 1500-3000 kalori arasında değişir. Eğer bir kimse, gün boyu yüksek kalorili yiyeceklerle beslendiği halde, az hareket ederek vücuduna giren bu enerjiyi yeterince harcayamazsa artanını depolar.

Vücuda üç temel besin maddesi girer: proteinler, karbonhidratlar ve yağlar. Bunların her birinin, vücutta yerine getirdikleri farklı işlevleri var. Örneğin, proteinler büyüme ve onarım için gerekir. Karbonhidrat ve yağların temel işlevi gereken enerjiyi sağlamaktır. Vücut aldığı besinlerden artan enerjiyi yağ olarak depolar. Vücutta depolanan I kg yağ, yaklaşık 9000 kalori anlamına gelir. Buna göre, her gün düzenli olarak günlük gereksiniminden 100 kalori daha fazla besin alan bir insan, üç ay içinde yaklaşık I kg alır.

Yağ dokusu yağ hücrelerinden oluşur; genellikle derinin hemen altında ve böbrek gibi bazı iç organların çevresinde yer alır. Yağ dokularının vücutta ağırlıkla toplandığı bölgeler kadın ve erkeklerde farklılık gösterir. Bunun nedeni, östrojen ve testosteron adlı cinsiyet hormonlarının kadında ve erkekte farklı miktarlarda salgılanması. Kadınlarda yağlar özellikle göğüs, bel ve kalçada toplanırken, erkeklerde daha çok göğüs ve göbekte birikir. Vücudun enerji deposu olan yağ dokusu, vücut sıcaklığının sabit kalmasını ve dışarıdan gelecek darbelerden korunmayı da sağlar. Yağ dokusunun vücutta normal oranlarda bulunması yararlıdır. Ancak aşırı birikmesi birtakım sorunlara yol açar.

Yaşlandıkça Kilo Almak Neden Kolaylaşır?
Çevrenize dikkatle bakarsanız, kilo sorununun çocuklarda ve gençlerde o kadar yaygın değilken, orta yaşlı insanlarda daha çok belirmeye başladığını görürsünüz. Geçtiğimiz yıllarda yapılan araştırmalara göre, insanlarda yaş otuzlara doğru yaklaştıkça vücut, her yıl kas yapısının yaklaşık 225 gramını kaybediyor. Kaybedilen bu kaslar, vücudun dinlenme anında harcadığı enerji miktarının da azalması sonucunu doğuruyor. Bunun üstüne, ilerleyen yaşla birlikte gelen hareketsizlik ve bol yiyecek tüketimi de eklenince, yaşı otuzun üstündeki insanlar arasında kilolu olanlara rastlama olasılığı artıyor.

Fazla Kilolar Sağlığa Zararlı mı?
Büyüklerin zayıflamak için gösterdiği çabalar genellikle daha iyi görünmek için olsa da, aslında vücutta fazladan depolanan yağların sağlık üzerine birçok olumsuz etkisi var. Günümüzde erkeklerin vücudunda % 25'ten ve kadınların vücudunda % 32den fazla yağ dokusunun birikmesiyle oluşan aşırı şişmanlık durumu, "obezite" olarak adlandırılıyor.

Aşırı şişmanlık, dünya genelinde en sık ölüme neden olan kalp krizi ve kanser riskinin artmasındaki en önemli etkenlerden biri. Ayrıca, damar tıkanıklığı ve şeker hastalığı gibi diğer bazı sorunlara da yol açabiliyor. Bunların birçok farklı nedeni var. Örneğin, vücutta yağ depolayan hücrelerin, aynı zamanda kanserojen maddeleri de depolama eğilimine girmeleri şişman insanlarda kansere yakalanma olasılığının neden arttığını açıklıyor. Ayrıca şişman bir vücutta kalp, artan vücut kütlesine daha fazla kan pompalamak zorunda kaldığı için zamanla yoruluyor. Bu da kalp ve dolaşım sorunlarına yol açıyor. Vücutta fazla yağ birikiminin sonucu olarak kanda kolesterol adı verilen maddenin artması, damar tıkanıklığına ve buna bağlı hastalıklara neden oluyor. Aşırı beslenme nedeniyle kanda biriken fazla şeker, vücudun şeker dengesinin sağlanmasında rol oynayan insülin hormonunun salınımını sürekli artmasına da neden oluyor. Bu da uzun vadede şeker hastalığına davetiye çıkarıyor.

Sonuç olarak şişmanlık sağlık açısından pek iyi bir şey değil ve şişman bir bünyenin, normal bir bünyeye oranla karşılaşabileceği tehlikeler çok daha fazla. Ancak işin iyi yanı, zayıflamayla birlikte bu tehlikelerin de azalması. Yani şişman olup bu tür sağlık sorunlarıyla uğraşanlar için her zaman bir umut var. Ancak, zayıflama işinin de bilinçli yapılması gerekiyor. Zayıflamak için beslenme dengesini bozan tutarsız diyetler uygulamak ya da ne olduğu belirsiz ilaçları ve aygıtları kullanmak, işleri yoluna koyacağı yerde daha kötü hale de getirebilir. Sağlıklı bir biçimde zayıflayabilmenin bir tek geçerli yolu var: Sağlıklı bir diyet, hareketli bir yaşam ve bolca egzersiz...

21 Ocak 2009 Çarşamba

Flash ile CSS ve HTML

Flash'ın daha kolay güncellenerek tüm mecralarda yayılmasını planlayan Macromedia, XML'e verdiği desteği daha da arttırmasının yanında Flash içerisine CSS ve HTML dosyalarının dahil edilmesini sağlayarak bu konudaki eksikliğini de önemli ölçüde giderdi.
Flash dosyalarındaki içeriklerin ve stillerin güncellenme işleminin tüm projenin baştan açılıp Export edilmesi ve tekrar sunuculara gönderilmesi zorluğu nedeniyle, trafik alan sayfaların Flash ile hazırlanması genelde tercih edilen bir yöntem değildi.
Ancak yeni versiyonla gelen CSS ve HTML dosyalarının Flash içerisine çağırılarak bileşenler ya da metin alanları üzerinde görüntülenmesi ile Flash ile üretilen sayfaların daha da artacağı kaçınılmaz bir gerçek.
Biz de bu sayıda Flash'ı daha da güçlendiren CSS ve HTML dosyalarının Flash içerisinde kullanımını yakından inceleyeceğiz.
CSS ve HTML
Kolay hazırlanıp güncellenebilen HTML dosyaları ve CSS stillerinin, web tasarımını oldukça kolaylaştıran öğeler olduğu gerçek. Bu kez Flash'ta karşımıza çıkan bu özellikleri kullanarak kolay güncellenebilir HTML sayfaları ve içerikleri, ayrıca belirterek birden fazla öğeye ya da dosyalara uygulanabilen CSS dosyalarını Flash filminin içerisine dahil edebiliyoruz.
Hemen bir örnek ile konuyu daha da açalım. Anlatacağımız örnekte Flash içerisine bir CSS ve HTML dosyasını çağırarak dışardan metin ve stil güncellemesi yapacağız.
Öncelikle Flash içine dahil edilecek CSS dosyasını hazırlayalım. Dreamvveaver ya da herhangi bir editör ile font tipi, boyu ve rengi ayrı üç stili barındıran bir CSS dosyası oluşturalım. Ardından da ismini 'stil' olarak belirleyip kaydedelim.
Şimdi sırada Flash var. 300 x 200 piksel boyutlarında yeni bir doküman oluşturarak bileşenlerin içinde bulunan TextArea bileşenini sahneye alarak ismini 'Metin' olarak atayalım. Daha sonra da bileşen seçiliyken özellikler panelinden HTML parametresini 'true' olarak belirleyelim.
.icerik_1 { font-family: Arial; font-size: 14px; font-weight: italic; color: #000066;} .icerik_2 {
font-family: Courier; font-size: 24px; font-weight: bold; color: #FF0000;}
Sahnedeki işimiz bu kadar kolay bir şekilde sona eriyor. Bundan sonraki adım ilk anahtar karedeki script'i hazırlamak olacak. İlk karenin Actions bölümüne gelerek 'Stil' isminde bir değişken oluşturalım ve değer bölümüne de Flash MX'in 2004 sürümünde gelen ve Build in classes > Movie > TextField > StyleSheet bölümünde bulunan new TextField.StyleSheet(); sınıfını girelim. Artık stil değişkenimiz hazır olduğuna göre load metodu ile stil.css dosyasını filme çağırabiliriz. Metin ismini verdiğimiz Textarea bileşeninin StyleSheet parametresine de Stil değişkenini atamamızla sayfaya CSS dosyasının çağırılması ve bileşenin stil dosyasının saptanması işlemi sona eriyor.
Bundan sonraki aşama HTML dosyasının Flash'a dahil edilerek yükleme kontrolü ve karakter setinin hazırlanması olacak. Öncelikle bu işlem için 'İçerik' isminde bir değişken oluşturalım ve HTML olarak yorumlanabilmesi için değer olarak nevv XML(); fonksiyonunu görevlendirelim. Daha önce CSS dosyasında olduğu gibi load metodu ile HTML dosyasını da dahil edelim ve belirleyeceğimiz karakter setinin çalışabilmesi için de System.useCodepage değerini true olarak yazalım.
Yapacağımız son işlem ise içeriğin açılışta yüklenmesini bir fonksiyon ile kontrol ederek işlemin başarılı olması durumunda Metin ismini verdiğimiz bileşenin text alanını 'içerik' değişkeninden okumasını sağlamak olacak.
Filmi test ettiğinizde TextArea bileşeni içerisinde HTML dosyasını, stillerde de CSS dosyasının etkilerini görebilirsiniz. Meta ve br kodlarının sonundaki '/' işaretine dikkat ederseniz formatın XHTML olduğunu görebiliriniz. Burada yapacağınız olası HTML hataları içeriğin bileşende gösterilmemesine sebep olurlar. Sorunsuz bir kodlama için World Wide Web konsorsiyum'un resmi sitesi olan www.w3.org adresinden faydalanabilirsiniz.
HTML ve resim dosyaları
Flash içindeki HTML dosyalarında kullanılabilen özelliklerden biri de resim özelliği. Yani dışarıdan içeriği değiştirebilmek gibi Flash sayfalarındaki tüm resimleri HTML dosyası içinden yönetebilmek de mümkün. Buradaki sistem Flash kütüphanesinin içindeki film küplerinin link isimlerinin çağrılması ile gerçekleşiyor. Şimdi oldukça sade bir örnek ile bu yöntemin çalışma sistemini inceleyelim.
Öncelikle Flash'a kullanmak istediğiniz resimleri dahil ederek film klibi olarak kaydedin. Kütüphaneyi açarak bu kaydettiğiniz film küplerinin özellikler bölümünden Linkage alanlarını Resim_1, Resim_2 şeklinde isimlendirin.
Ardından da HTML kodu içerisine resmi çağıran 'img' tag'ını ekleyerek 'src' kısmına herhangi bir uzantı yazmadan, sadece kullanmak istediğiniz resmin Linkage ismini yazın.
Filmi test ettiğinizde HTML dosyaları ile birlikte belirlediğiniz resmi görebilirsiniz. Aslında resimlerin film klibi şeklinde kaydedilmesi olayından anlayacağınız üzere işlem sadece HTML ve resimleri kullanabilmek değil. Linkage ismini vereceğiniz film küpleri içinde dilediğinizce animasyon, script, ses ve video dosyası da HTML içinden değiştirerek kullanabilirsiniz.
Filme gömülü HTML ve CSS
Flash'a dışarıdan HTML ve CSS ithal etmenin yanı sıra bu yöntemleri ActionScript ile gömülü olarak da çalıştırma imkanına sahipsiniz. Yeni bir TextField.StyleSheet değişkeni oluşturduktan sonra setStyle metodu ile stili oluşturarak font tipi, boyutu ve rengi gibi parametreleri girmek mümkün. Gönderilecek içerik ise bir değişkenin değer bölümüne HTML kodlarının yazılması ile gerçekleşiyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, stilin HTML koduna Metin şeklinde verilecek olmasıdır. İçeriğin sahneye yazdırılması işlemini de ilk örneğin aksine dinamik yazı alanı içerisine yapabiliriz. Yeni bir dinamik yazı alanı oluşturarak ismini 'Metin' olarak verelim ve tekrar koda dönerek Metin alanının StyleSheet değerini ilk oluşturduğumuz değişkenden, text değerini ise 'İçerik' değişkeninden okumasını sağlayarak örneğimizi tamamlayalım.
Gelecek ayki PCnet CD'si içinde bulacağınız örnek uygulama dosyasında, Flash MX 2004 ile yapılan örneğin Fla, Html ve Css dosyalarını inceleyebilirsiniz. Önümüzdeki ay bir başka konuda görüşmek üzere.

Trafikte Neler Görüyorum?

Babamın tayini nedeniyle Ankara'ya gidecektik. Çok heyecanlıydım çünkü annem ve babam bu şehrin yaşadığımız şehir olan Muş'tan daha büyük ve daha kalabalık olduğunu söylemişlerdi. Nihayet yola çıktık ve güzel bir yolculuğun ardından Ankara'daki yeni evimize vardık. Ertesi gün annem ve babamla bu güzel şehri gezerek tanımaya karar verdik. Dikkatimi çeken ilk şey sokağımızın adının yazılı olduğu ve sokağımızın yönünü gösteren tabelaydı. Bu levha yeni sokağımızın adının Seyran olduğunu öğretiyordu bize. Dar sokağımızdan caddeye ilerlediğimizde caddenin ne kadar uzun ve geniş olduğunu fark ettim. Ne kadar fazla insan vardı bu şehirde... Bu sıcak yaz gününde kaldırımları doldurmuştu yayalar. Cadde ise taşıtlarla doluydu. Trafik polisinin işaretiyle sürücüler taşıtlarını durdurdu ve biz de diğer yayalarla birlikte yaya geçidinden karşıya geçtik. Bu uzun ve geniş caddede ilerlerken Ankara'da ne kadar çok trafik işaret levhaları olduğunu düşünüyordum. Işıklı işaret cihazları, sokakların ve caddelerin yönlerini gösteren tabelalar, yaya geçidi levhaları...
Trafik polisinin işaretiyle karşıya geçen yayaların kendilerini güvende hisseden bakışları çarpıyordu gözüme...
Bu şehrin güzel caddelerinde yaptığımız gezintiden sonra evimize dönmeye karar verdik. Evimizin üst sokağına geldiğimizde karşımıza çıkan okulun, yeni okulum olup olmayacağını düşündüm bir an. Okulun biraz gerisinde bulunan okul geçidi levhası, gördüğüm trafik işaret levhalarından biriydi. Işıklı işaret cihazının yayalara yeşil yanmasıyla birlikte okul geçidinden karşıya geçen öğrencileri izledim. Onlar benim yeni okul arkadaşlarım olacaklardı belki de... Bana doğru bakan ışıltılı gözlerini gördüğümde öyle heyecanlandım ki ! O an bu güzel şehrin ve yeni arkadaşlarımın geride bıraktığım şehri ve arkadaşları aratmayacağını anladım. Ailemle birlikte bu güzel şehirde de çok mutlu olacağımıza inandım.

Anlatım Teknikleri Test Soruları

1. Bilgelik, bir anlamda bir insanın kendi düşüncesine, bütün öbür düşünceleri tercih etmesini gerektiren bir tutumdur. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi, kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery: "Bizim düşüncemize, kendi düşüncemiz olduğu için inanmamayı öğrenmeliyiz. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir."
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangileri ağır basmaktadır?
A) Tanımlama - tanık gösterme
B) Karşılaştırma - açıklama
C) Örneklendirme - tartışma
D) Tanık gösterme - örneklendirme
E) Öyküleme - betimleme

2. VVilhelm Von: "İmparatorluklar gelir geçer, ama güzel bir dize sonsuza dek kalır." derken şiirin o gizemli gücünü anlatır. Şiir, insanın insan olması kadar eskiye dayanan duygu ve düşüncelerinin paylaşım aracıdır. Geçmişten bu yana tüm kültürlerde kutsal bir yeri olan şiir, herkeste ayrı bir izlenim uyandırır. Balzac şiiri bir ızdırap; Goethe üstüne resim yapılmış bir pencere camı, yani kurtuluş, özgürlüğe kavuşma; Voltaire ruhun müziği olarak algılar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, tanımlama, betimleme
B) Tanık gösterme, tanımlama, tartışma
C) Örneklendirme, tanımlama, tartışma
D) Tanık gösterme, tanımlama, örneklendirme
E) Benzetme, karşılaştırma, öyküleme

3.
Muhsin Ertuğrul, çağdaş Türk tiyatrosunun kurucusudur. Tiyatroyu halka ulaştırmak için yıllarca emek harcamıştır. Tiyatroyla ilgili en güçlü yazıları yazmış, Türkiye'nin dört bir yanına tiyatro açarak halkı eğitmeyi amaçlamıştır. Yazılarını, "İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim" adlı kitabında toplamıştır. Bunun dışında Renkli Fener, Bala, Söz Söyleme Sanatı adlı çeviri yapıtları da vardır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Tanımlama B) Karşılaştırma C) Açıklama
D) Tartışma E) Örneklendirme

4. Ege'de yıl boyunca yeşilin değişik tonlarına rastlanır. Çam ormanları, zeytinlikler, narenciye bahçeleri görünümlerini hiç kaybetmez. Mayısa doğru narenciye bahçelerinin çiçeklenmesiyle havaya olağanüstü güzellikte kokular yayılır. Bu mevsimde kırların yeşili, denizin mavisi ile kucaklaşır. Halikarnas Balıkçısı'nın söylediği gibi: "İlkbaharda Ege, yaşamdan aldığının daha fazlasını yaşama verir."
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Gözlem gücünden yararlanma
B) Söz sanatlarına başvurma
C) Anlatıma duyguları katma
D) Alıntı yapma
E) Tartışmacı anlatıma başvurma

5. Çoğu yazarda bir mutluluk, bir kurtuluş yoludur kalemin teline dokunmak. Goethe, "Yazmak kurtuluştur." der. Dostoyevsky "Varlığımızdaki hayaletleri atmaktır." der yazmak için. Sait Faik'se bir hikâyesinde "Yazmasam çıldıracaktım." itirafında bulunur. Yazarlar, yazarlarken kalplerindeki ağrılar hafifler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme B) Örneklendirme C) Benzetme
D) Tartışma E) Betimleme

6. Uzun Hikâye'deki şahıslar, yazarımızın diğer hikâye-lerindeki şahıslardan biraz farklı. Daha önceki şahıslar da "toplumu temsil eden fertler" durumundaydı; ancak bu fertlerin hikâyede açık seçik birer tip, kanlı canlı insanlar olarak belirdiklerini söylemek biraz zordu. Uzun Hikâye'deki insanlar böyle değil. Her şahıs, okuyucuya hem fiziksel hem de ruhi bütün özellikleriyle çok yakındır. Kahramanların nefes alıp vermelerini bile duyabiliyoruz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme B) Tartışma C) Karşılaştırma
D) Örneklendirme E) Benzetme

Yanıtlar:
1-A 2-D 3-C 4-E 5-B6-C

Sözcük Anlamı Test Soruları

1. "Sarmak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde gerçek anlamıyla kullanılmıştır?
A) Bu sohbet bizi iyice sarmıştı.
B) Grip salgını bütün ülkeyi sardı.
C) Bütün evi sigara dumanı sarmış.
D) Okumaya başladığım kitap beni hiç sarmadı.
E) Elindeki bandı yaranın üzerine dikkatlice sardı.
2. "Somut anlamlı bir sözcük, anlam genişlemesiyle soyut anlam kazanabilir."
Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisi bu açıklamaya uygun bir örnektir?
A) Gözlerinden çok yorgun olduğu anlaşılıyordu.
B) Bugün, içinde anlam veremediği bir sıkıntı vardı.
C) Akşamki davete canı hiç gitmek istemiyordu.
D) Eve vardığında vakit oldukça geç olmuştu.
E) Renkli kişiliğiyle etrafındakilerin ilgisini çekiyordu.
3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisi terim anlamıyla kullanılmıştır?
A) İşlerine kendini veremediğini söyledi.
B) En güzel şarkıların notalarını ezberlemeye çalışıyordu.
C) Yeni kitabının kapağını uzman kişilere hazırlattı.
D) Futbolu, ayakları sürekli ağrıdığı için bıraktı.
E) Yazarın son romanı epeyce tepki aldı.
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yansıma bir sözcük kullanılmıştır?
A) Elindeki kitabı masanın üzerine attı.
B) Hemen buraya gelsene, diye bağırdı.
C) Annem, akrabalarımı da doğum günüme çağırmış.
D) Karar açıklanınca salondan homurtular yükseldi.
E) Değişik fikirleriyle herkesin ilgisini çekiyor.
5. "Bir sözcükle anlatılabilecek bir kavramı birden fazla sözcükle anlatmaya 'dolaylama' denir."
Aşağıdakilerin hangisinde bu açıklamaya uygun bir kullanım vardır?
A) Kemal, bana sınava girmeyeceğini söyledi.
B) Annemin söylediklerini duymadım sanma.
C) Oraya yapacağı ziyareti yine ertelemiş.
D) O gün hayat arkadaşından bile destek göremedi.
E) Bugün buraya geleceğimizi biliyordu.
6. "Anadolu turnesinden sonra sanatçı ilk kez gazetemize konuştu." cümlesinde "gazetemize" sözcüğü benzetme ilgisi olmaksızın başka bir sözcük yerine kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu cümledekine benzer bir söyleyiş özelliği vardır?
A) Dergimizin sayfa düzeni beğenildi.
B) Babamın yaptığı ev neredeyse yıkılıyordu.
C) Çocukluğumda hep sinemaya giderdim.
D) Okul, kayıt süresini iki gün daha uzattı.
E) Sararan yapraklar, sonbaharın geldiğini haber veriyordu.
7. Bülbülün çilesi yanmakmış güle Ömürler geçiyor ağlaya güle
Bu dizelerdeki altı çizili sözcükler arasında bulunan ilişki aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yansıma B) İkileme C) Sesteşlik
D) Anlamdaşlık E) Zıt anlamlılık
8. Aşağıdaki cümlelerde geçen ikilemelerden hangisi yapılışı yönüyle ötekilerden farklıdır?
A) Çocuk, irili ufaklı çakıl taşlarını kovaya dolduruyordu.
B) Aşağı yukarı bir aydır seninle konuşmak için uygun bir zaman kolluyordum.
C) Uzak yakın demeden bütün arkadaşlarını, evlerinde ziyaret ederdi.
D) Parkın bir köşesinde eski püskü elbiseli bir adam güneşleniyordu.
E) Onunla er geç karşılaşıp bu sorunu çözeceğiz.

Yanıtlar: 1-E 2-E 3-B 4-D 5-D 6-D 7-C 8-D

BEYAZ GECELER

Okuduğum Dostoyevski kitaplarından en hafif ve en karmaşıksız olanı bence. Zaten bu kitabı o zamanlar bir gazete eki için hazırlamış. Ama kullandığı dil kendisine hayran bırakacak kadar muhteşem kullanılmış. İçinizi ısıtacak 4 günlük bir aşk öyküsü. Kitabın konusuna gelince; 8 yıldan beri aynı şehirde olmasına rağmen hiçbir arkadaşı olmayan yalnız bir adamın iç dünyasını anlatmaktadır. Bir gece vakti köprübaşında ağlayan bir kız görür ve içi parçalanır bu ağlayan kız karşısında. Onunla tanışır, kız ona hikayesini anlatır ama bir şartla “bana aşık olmayacaksın” der. Kitabın kahramanı verdiği sözü tutamaz ve genç kıza âşık olur. Ve hayatı inanılmaz derece değişir. Orhan Pamuk’un önsözünü yazdığı bu harika şaheseri kesinlikle herkese tavsiye diyorum.

Kitabın Arkasındaki Not:

Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle karmaşık ve karışık olmayan bir şeyi kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve çoşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onlara, dile getirdikleri sözlere hemen inanırız. Bir şeye inanan, sonra aynı güçle tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen hafiflik, bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan melodramlardan alabileceğimiz bir mutluluk duygusu.

20 Ocak 2009 Salı

İlköğretim 5. Sınıf İçin Problemler

1. Ördekler kümesinin eleman sayısı, tavuklar kümesinin eleman sayısından 186 eksiktir. Tavuklar kümesinin eleman sayısı 7648 olduğuna göre, ördekler kümesinin eleman sayısı kaçtır?
2. Okul önlüğü için 5,7 TL, çanta için 3,5 TL, ayakkabı için 4,75 TL ödedik. Okul ihtiyaçlarımız için toplam kaç TL harcadık?
3. Bir kısmı altışarlı, bir kısmı sekizerli kasalara konulan süt şişelerinin tamamı 278 tanedir. Altışarlı kasalar 29 tane olduğuna göre, sekizerli kasalardan kaç tane vardır?
4. Bir uçakta 172 erkek ve erkeklerden 68 eksik kadın vardır. Uçakta kaç yolcu vardır?
5. Üç terimli bir toplama işleminde toplam 8 579 386 dır. Toplananlardan biri 3 764 898, diğeri ise 2 436 574 tür. Verilmeyen toplanan kaçtır?
6. Bilyelerime 3 katı kadar daha eklersem, 468 bilyem olur, Bilyelerim kaç tanedir?
7. Hangi sayının 3 katının 4 eksiği, 8 in 8 katından 4 fazladır?
8. Çiftlikteki koyunların sayısı kuzuların sayısının 2 katından 5 fazladır. Toplam 125 tane hayvan olduğuna göre koyunların sayısı kaç tanedir?
9. Kırtasiyeciden aldığım defterlere 3 980 000 TL, kitaplara 4 840 000 TL ödedim. Cebimde 10 000 000 TL vardı. Geriye kaç TL param kaldı??
10. Babam maaşının 90 000 000 TL'sini ev kirasına, 20 000 000 TL'sini taksitli alışverişlerimize, 45 000 000 TL'sini de mutfak ihtiyaçlarımıza ayırdı. Babamın elinde 20 000 000 TL kaldığına göre, babamın maaşı kaç TL'dir?
11 • Aslı'nın parasının 800 000 TL fazlası ile 300 000 TL eksiğinin toplamı 4 500 000 TL'dir. Asimin parası kaç TL'dir?
12. Hale, 5 kalem ile 2 deftere 1,7 lira ödedi. Bir kalem 15 kuruş ise bir defter kaç liradır?
13. Annesi 30 yaşındayken 6 yaşında olan kızı, annesi 45 yaşındayken kaç yaşında olur?
14. Metresi 0,2 TL olan kurdeleden 5 m 20 cm alan bir kişi, tuhafiyeciye 2 TL verirse geriye kaç TL alır?
15. Altı basamaklı en büyük çift doğal sayı ile beş basamaklı tek doğal sayının farkı kaçtır?
16. Yeni zaman ölçülerimiz cumhuriyetin ilânından kaç yıl sonra kullanıldı?
17. Bir manav 20 kilogramlık 7 kasa domates almıştır. Domatesin kilogramı 50 kuruş ise
kac lira ödemiştir?
18. Bir tüccar 35 kg'lık 80 çuval un almıştır. Unun kilogramı 20 kuruş ise kaç TL Ödemiştir?
19. Üç kardeşin yaşları toplamı 29 dur. Ortanca kardeş küçük kardeşten 3 yaş büyük, büyük olan kardeşten 5 yaş küçüktür. Ortanca kardeş kaç yaşındadır?
20. 248 543 sayısının basamak değerleri ile sayı değerlerinin toplamının yarısı kaçtır?

Bir Kümenin Elemanı Olma ve Elemanı Olmama

T kümesinin liste biçiminde yazarsak: T = {otomobil, kamyon, otobüs, tren} olur. Otomobil, kamyon, otobüs ve tren T kümesinin elemanlarıdır. Bu kümeye ait elemanlar € (elemanıdır) sembolü ile gösterilir.
T kümesinin elemanlarını sembol kullanarak yazalım:
otomobil € T (otomobil, elemanıdır T kümesinin), kamyon € T (kamyon, elemanıdır T kümesinin), otobüs e T (otobüs, elemanıdır T kümesinin), tren e T (tren, elemanıdır T kümesinin).
Gemi ile uçak, T kümesinin elemanı değildir. Bir kümeye ait olmayan elemanlar, €/ (elemanı değildir) sembolü ile gösterilir.
T kümesine ait olmayan elemanlar sembol kullanılarak yazılırsa; gemi €/ T (gemi, elemanı değildir T kümesinin), uçak €/ T (uçak, elemanı değildir T kümesinin) olur.

Genç Okçuluk Antrenörlerimize Başarılar Diliyoruz

Serkan Can (Bolu), Hikmet Dumanoğlu (Erzurum), Ayhan Uzuntaş (Samsun)

- 01 Ocak 2009 tarihi itibari ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü' ne bağlı olarak çalışmaya başlayan okçuluk antrenörlerimiz görevlerine başladı. Okçuluk federasyonunun görev yerlerini belirlediği genç antrenörlerimize başarılar diliyoruz.

Etkileyici Konuşma ve Yazmanın Önemi


İnsanlar toplu olarak yaşar. İnsan; düşünen, hisseden, olayları gözlemleyen ve değerlendiren bir varlıktır. Çevresiyle iletişim kurmak; duygu, düşünce ve isteklerini anlatmak insan için vazgeçilmez bir gereksinimdir. İnsan çevresiyle iletişimi konuşarak ve yazarak sağlar. İnsanların çevresiyle olumlu ilişkiler geliştirebilmesinde en önemli etkenlerden biri de güzel konuşma ve yazmadır.
Günlük yaşamımızda çeşitli nedenlerle çevremizdeki insanlarla konuşarak iletişim kurarız. Kimi zaman karşılıklı, kimi zaman da bir topluluk önünde konuşuruz. Bu konuşmalarımız sırasında ne kadar güzel konuşursak amacımıza ulaşmada o kadar başarılı oluruz.
Güzel konuşabilen insan çevresindekilerle daha kolay iletişim kurar ve çevresindekiler üzerinde olumlu etkiler bırakır. Toplumda sevilir, saygı görür ve mesleğinde başarılı olur.
Duygu, düşünce ve isteklerimizi anlatmada zaman zaman yazıya da başvururuz. Yazmak da iletişim kurmak için başvurduğumuz temel yollardan biridir. Ödevlerimizin birçoğunu yazarak yaparız. Bizden uzakta olan tanıdıklarımızla yazarak iletişimimiz sürdürürüz. Mektup, telgraf, dilekçe, teşekkür ve çağrı yazıları vb. yazarız.
Güzel konuşmak kadar güzel yazmak da başarımıza etki eden önemli bir özelliktir, Güzel ve etkili bir yazılı anlatım becerisi, derslerimizde daha başarılı olmamızı sağlar. Çünkü bir bilgiye sahip olmak kadar bildiklerimizi eksiksiz ve doğru ifade edebilmek de çok önemlidir. Güzel yazma becerisi, çevremizdeki insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakır. Bu durum çevremizde sevilen, saygı gören, başarılı bir insan olmamızı sağlar.
Güzel konuşma ve yazma becerisine sahip insanlar, duygu, düşünce ve isteklerini doğru ve etkileyici biçimde anlatırlar. Yanlış anlaşılmalara yol açacak, karşısındakileri kıracak ifadeler kullanmazlar. Bu durum bir dileğin, bir isteğin yerine getirilmesini kolaylaştırır. Çevremizdeki insanların düşünce ve önerilerimizi benimsemelerini kolaylaştırır. Çevremizdeki insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakırız.

YENİ YILDA YENİ ETKİNLİKLER

Sevgili Burçak'ın hazırlamış olduğu "Yeni Yılda Yeni Başlangıçlar" etkinliğine katıldım. Bugün da hediyelerimizi yayınlama günü. Ben Sevgili Ezgi'den tam bana uygun, gözlerimi parlamasına neden olan bir hediye aldım. KİTAP!!! :))) Hemde sevdiğim yazardan. Ayşe Kulin-Geniş Zamanlar isimli kitabı. Ezgicim bir kez daha çok çok teşekkür ederim.

Bende Sevgili Fadime'ye hediye aldım. Umarım beğenmişsindir Fadimecim.

Başka bir etkinlikte buluşmak üzere herkese iyi ve güzel günler diliyorum.

19 Ocak 2009 Pazartesi

OK

OK - ( Yahya Kemal )
Yavuz Sultan Selim Han’ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş subaşı,
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı,
O gazi hünkarın mutlu gününde.
Vezir, molla, ağa, bey takım takım,
Güneşli bir nisan günü ok attı.
Kimi yayı öptü, kimi fırlattı;
En er kemankeşe yetti üç atım.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü,
Titrek elleri ile gererken yayı,
Her yandan bir merak sardı alayı,
Ok uçtu hedefin kalbine düştü.
Hünkar dedi : “ Koca! Pek yaman saldın
Eğerçi bellisin benim katımda,
Bir sır olsa gerek bu ilk atımda,
Bu sihirli oku nerden aldın? ”
İhtiyar, elini bağrına soktu
Dedi ki : “İstanbul muhasarası
Başlarken aldığım gaza yarası
İçinden çektiğim bu altın oktu.”
-------------
- İşte, bu duygu ve ruh haliyle yarıştığımız her milli müsabakada madalya alırız kanaatindeyim.
- İnşaallah çocuklarımıza böyle bir milli ruh ve maneviyat ortamı sağlarsak kimse bizim önümüze geçemez. Herkese, ecdada layık olmaya yönelik okçuluk çalışmaları diliyorum.
- (Globallikle kandırıyorlar bizi ama kendileri her şeyi ülkeleri için yapıyor, biz de global olduk diye geziyoruz ortada.)
Düzlem Aynalar



Ayna üzerine düşen bir ışık demeti yine bir demet olarak yansır.Düzlem aynanın parlak yüzeyi sırlanmış yüzeydir. Işığın aynaya düştüğü noktadan aynaya çizilen dik doğruya normal ; gelen ışının normal yaptığı açıya gelme açısı ve yansıyan ışının normal yaptığı açıya yansıma açısı denir.

Yansıma Kanunları

1-Gelen ışın , normal ve yansıyan ışın aynı düzlemdedir.

2-Gelme açısı yansıma açısına eşittir.

3-Normal üzerinden gelen ışın kendi üzerinden yansır.


Düzlem Aynaların Kullanıldığı YerlerDüzlem aynanın günlük yaşamda birçok kullanım alanı vardır. Tıraş olurken , giyinirken , saçınızı tararken , mağazaların vitrinlerinde ve bir çok yerde kullandığımız aynalar düzlem aynalardır. Dar bir odaya asılacak düz büyük ayna odanın daha geniş görünmesini sağlar. Düz aynalar periskop yapımında da kullanılır. Periskop bir gözlemciye değişik açılardan etrafını görmeye yarar.

Ahilik felsefesi, temelleri 12.yüzyılda Kırşehir’de atılmış, daha sonra tüm Anadolu’ya yayılmış, izleri bugüne kadar süregelmiş kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik kurumu bir tarikat olmaktan ziyade sosyal ve ekonomik yönden işleyen ve siyasal, askeri ve kültürel yönleri de bulunan bir dünya düzenidir.

Ahilik, aynı zamanda sosyal hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren günümüzde hala geçerliliğini koruyan, bugünün şartlarında bile bir çok ülkede sağlanamamış adaletli, verimli ve son derece güzel bir sistemi Türk toplumuna kazandırmış bir kültürdür.

Ahi kelimesi de Arapça’dır ve “kardeşim” demektir. Ancak bazı yazarlar Ahi sözcüğünün Türkçe’de cömert, eliaçık, yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünden geldiğini ileri sürmektedirler. Anadolu’da Türk kurum ve terimlerinin fazlalaştığı bir dönemde “akı”nın Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahi”ye dönüştürüldüğü düşünülmektedir.

Ahilik, tarihi ve sosyo-ekonomik zorunlulukların ortaya çıkardığı mesleki, dini, ahlaki bir Türk esnaf birliği kuruluşudur. Ahi kuruluşları çevresel ve toplumsal karakterini korumuş, üretici ve tüketici ilişki ve bağlarını en iyi biçimde düzenlemeyi kendilerine amaç edinmişlerdi. Konu üzerinde araştırma yapmış olan batılı tarihçiler Ahiliğin kökenlerini, Doğu’da özellikle Araplar arasında gelişmiş olan Fütüvvet Teşkilatına dayarlar. Ancak yine de Ahiliğin Fütüvvetten bir hayli değişik, Anadolu Türklerine özgü bir kurum olduğunda birleşirler.

Eldeki kaynaklardan edinilen bilgilere göre Anadolu’daki Ahilik doğudaki fütüvvetçiliğe benzer bir kurum olarak görülmektedir. Bir başka deyişle, fütüvvetçilik Anadolu’da birtakım değişikliklere uğramış, yeni bir takım nitelikler kazanmış ve Ahilik olarak anılmaya başlanmıştır. Kaynaklarda değişik yorumlara raslanmakla beraber Ahiliğin fütüvvetçilikten etkilendiği, bazı temel kurallarını fütüvvetçilikten aldığı konusunda hemen herkes hemfikirdir.

İslamın ilk fütüvvet örgütleri, Ahilerden farklı olarak, bir meslek örgütü değildir. İçlerinde birçok zenaatçı bulunsa bile, birlikte yiyip içmek, eğlenmek, dans etmek, spor yapmak amacı güden gençlik örgütleridir. Örgüt üyelerinin meslekleri ile ilgilenilmez. Mesleki örgütlenme varsa bile, çok gevşektir.

Anadolu’nun Türklerin ikinci anayurdu haline gelişi 11. yüzyılın ikinci yarısı başlarındadır. Asya’dan göç eden sanatkar ve tüccar Türklerin yerli tüccar ve sanatkarlar karşısında tutunabilmeleri ve yaşayabilmeleri, aralarında bir örgüt kurmalarını gerektirmiştir. Ayrıca Türkler bu örgüt yardımıyla, sağlam, dayanıklı ve standard mal yapabileceklerini düşünmüşlerdi. İşte bu zorunluluk esnaf ve sanatkarlar dayanışma ve kontrol örgütünün, yani Ahiliğin kurulması sonucunu doğurmuştur. Öte yandan, deri işçilerinin ve Ahiliğin piri olan Ahi Evran’ın Anadolu’ya gelişi de bu tarihlere raslamaktadır.

Ahi Evran’ın hayatı ve kişiliği üzerinde araştırmacıların farklı görüşleri vardır. Ahi Evran’ın deri işçiliği ve teşkilatında çok başarılı bir kişi olduğu, belgelerden anlaşılmaktadır. Ahi Evran, yüzyıllardır savaşçılık ve dini, ahlaki bilgiler vermekte büyük ve önemli görevler yerine getirmiş olan fütüvvet teşkilatından yararlanarak, ahi teşkilatını kurmuştur. Ahi Evran ahlakla sanatın ahenkli birleşimi olan ahiliği çok itibarlı bir duruma getirmiştir. Böylece, ahilik yüzyıllarca bütün esnaf ve sanatkarlara yön vermiş, onların işleyişini düzenlemiş, yeniçeri teşkilatının kuruluşunda, önemli rol oynamış, devlet adamları bu kuruluşa girmeyi şeref saymışlardır. Ahi Evran, halkın ekonomik durumunu iyileştirmek, meslek sahibi olmasını ve din sömürüsünden kurtarmak için çalışmıştır. İşe ayakkabıcı ve saraç esnafını teşkilatlandırmakla başlamıştır. Kısa zamanda üstün becerisi, ahlaki sağlamlığı ve hakseverliği ile büyük bir ün ve saygı toplamıştır. Kurduğu teşkilatın başkanı, Ahi Babası olmuştur.

Bu kuruluşların temelleri başlangıçtan beri o denli sağlam atılmış, kuralları zamanın ve toplumun gereklerine ve gerçeklerine o denli uyum sağlamıştı ki, bu kurallar sonradan, kent ve kasabaların belediye hizmetleri ve bu hizmetlerin kontrolleri için örnek alınmış, narh nizamnameleri ya da kanunnameleri şeklinde resmileştirilmiştir. Ahiler, sanat ya da meslekleri için gerekli hammadde tedarikinden onun işlenişine ve satışına dek, her aşamayı inceden inceye kurallara bağlamışlardı. Bu durum hem meslek erbabı, hem de üretici-tüketici arasındaici ilişkilerde rekabet, haset ve kavga gibi sürtüşmeleri ortadan kaldırmıştı. Ahi örgütüne giren esnaf ve sanatkârlar, mesleki, dini ve ahlaki, eğitimden ayrı olarak askeri talim, terbiye de görüyorlar, gerektiğinde ordu ile savaşlara katılarak düşmanla yiğitçe çarpışıyorlardı. Standartlara uymayan, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar veriliyordu

Anadolu'da Ahilik örgütünün ortaya çıkışını hazırlayan etkenleri özetleyecek olursak bunları şöyle sıralayabiliriz. Doğudan Asya'daki büyük ve uygar Türk kentlerinden gelen çok sayıdaki sanatkârlara kolayca iş bulmak, yerli Bizans sanatkârları ile rekabet edebilmek, tutunabilmek için yaptıkları malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkârlarda sanat ahlakını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik yönden bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardım etmek, ülkeye yapılacak yabancı saldırılarında devlet silahlı kuvvetleri yanında savaşrıiak, Türklük şuurunu, sanatta, dilde, edebiyatta, müzikte, gelenek ve göreneklerde milli heyecanı yaratıp ayakta tutmak.

Ahilik, Türke özgü milli bir kuruluş olarak ortaya çıkmış, tüketicilerin korunması dahil, Türklerin Anadolu’da kök salması ve tutunmasında önemli bir rol oynamıştır. Ahiler Birliğinin Müslümanlara özgü yapısı 17. yüzyıla kadar sürmüştür. Osmanlı Devletinin müslüman olmayan egemenlik alanı genişledikçe, çeşitli dindeki kişiler arasında çalışma zorunluluğu doğmuştur. Bu şekilde din ayrımı yapılmadan kurulan, eski niteliğinden birşey kaybetmeyen yeni organizasyona gedik denilmiştir. Gedik kelimesi Türkçe’dir. Tekel ve imtiyaz anlamına gelir. Resmi terim olarak gedik kelimesine 1927 yılında raslanır. Ama gediğin tekelci karakteri çok daha eskilere uzanmaktadır.

Bu şekilde esnaf ve sanatkarlık, 1860 yılına kadar sürmüştür. O zamanlar, bir kişi çıraklıktan ve kalfalıktan yetişip te açık bulunan bir ustalık makamına geçmedikçe, yani gedik sahibi olmadıkça, dükkan açarak sanat ve ticaret yapamazdı. Ancak, ellerinde imtiyaz fermanları olan kişiler, sanat ve ticaret yapabilirdi. Bu fermanlar, esnafın sayılarının artırılıp eksiltilmesi, mülk sahiplerinin eski kiralarını artırmaması, gediği olmayanların sanat ve ticaret yapamaması, açık olan gediklerin esnafın çırak ve kalfalarına verilmesi, dışardan esnaflığa kimsenin kabul edilmemesi gibi hükümleri kapsıyordu.

Gedikler, sabit veya seyyar olmak üzere iki türlüdür. Seyyar veya havzi gedikler, kişiye özgü olup, sahibi istediği yerde sanatını ve ticaretini yapmasını sağlıyordu. Sabitgedikler ise dükkan, mağaza, atölye gibi yerlere ait olduğundan, sahipleri başka bir yerde sanat ve ticaret yapamazlardı. Gedik sahibi, başka bir yere göç edecek olursa gediğini de resmen nakletmek ve senedini değiştirmek zorundadır. Bu durumda değiştirmede ya da yeniden gedik senedi verilmesinde olduğu gibi, resmi araştırma ve soruşturma yapılırdı. Gedikler, toplumun ihtiyaçları, nakil ve değiştirmeler yüzünden çoğaltılıp azaltılabilirdi.

Tanzimatın ilanından ve yabancı devletlerle ticaret anlaşmaları yapılmaya başlandıktan sonra, öteden beri sürüp gelen tekelcilik kuralının sanatla ticaretin gelişmesinde zararlı olduğu anlaşılmış, ticaret ve sanayiinin gelişmesi gerektiğinden ve istendiğinden, artık gedik ve tekelcilik kuralının sürdürülmesinde hükümetçe yarar görülmemiş, kaldırılmıştır.

18. yüzyıla kadar esnaf ve sanatkarlık Osmanlı döneminde altın çağını yaşamıştır. Ahilik gelenekleri ve daha sonra kurulan lonca teşkilatları bu sınıfı gerek nicelik ve gerekse nitelik yönünden geliştirmiştir. Bu gelişmeye devlet de katkı sağlamış, derbendci denilen memurlar vasıtasıyla ticaret yollarının bakım ve güvenliğini temin etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden Ahilikte payına düşeni almış git gide yozlaşmıştır. Sonuçta giderek loncalar bozulmuş, töreye göre değil, iltimasa göre atamalar yapılmaya başlanmıştır. Esnaf ürettiği malı satamaz olmuştur.

Bu dönem Devlet tam bir çöküş yaşamıştır. Nihayet 1912 yılında loncalar tamamen ortadan kaldırılmıştır. Böylece 700 yıl boyunca yaşamış ve Anadolu halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamında belirleyici rol oynamış olan Ahilik sistemi tarihe karışmıştır.

İttihat ve Terakki döneminde esnaf ve sanatkarların yaşadığı bu çöküş çarkını tersine çalıştıracak çözümler arandı. Bu kesimin devlet tarafından teşvik edilmesi, çıraklık mekanizmasının iyi işletilmesi gibi formüller üzerinde duruldu. Ancak bir sonuç alınamadı. Osmanlı İmparatorluğu gibi Ahilik sistemi de çöktü.

Her yıl Ahilik Kültürü Haftası Kutlamaları Yönetmeliği kapsamında bulunan illerimizde büyük bir coşku ile Ahilik Kutlamaları yapılmaktadır. Ahilik Haftası aynı zamanda tüm ülke genelinde Esnaf Bayramı olarak da kutlanmaktadır. Her iki kutlama programları çerçevesinde illerimizde Ahilikle ilgili panel ve konferanslar düzenlenmekte, şenlikler yapılmakta, iller tarafından seçilen mesleğinde başarılı ve mesleğinin gerektirdiği ahlaki ilkelere sahip en genç-en yaşlı ve kadın esnaf ve sanatkarlarımıza belge ve hediyeler verilmekte, sergiler-fuarlar açılmaktadır.

Esnaf ve sanatkarlar kesiminin tarihinde önemli bir yer tutan Ahilik gerek ruh ve gerekse kurumları ile bugün halen yaşamaktadır. Bugün esnaf-sanatkarlar kesimi açısından öneme sahip olan, Halk Bankası, Kefalet Kooperatifleri, Bağ-Kur gibi kuruluşların kökeni Ahilik Teşkilatına dayanmaktadır. Bu nedenle esnaf ve sanatkarlar kesiminde ve teşkilatlarında 34 yıldan beri "Esnaf Bayramı" kutlamaları büyük bir şevkle yapılmaktadır
CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATI
(1923-1940)

Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Beş Hececiler” olarak adlandırılan şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yönelim başlar.
Bu dönemin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1- Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çama.arı aralıksız olarak sürmüştür.
2- Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekç bir anlayış güdülmüştür.
3- Aruz ölçüsünün yerini hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbestleşmesi sağlanmıştır.
4- Şiir, roman, hikaye vğe tiyator gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur.
5- Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla “yerli” ve “halka doğru” ; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kişisel yollarında yürümüşlerdir.

Yine bu dönemde (1928) ortaya çıkan “Yedi Meşaleciler”, “Beş Hececiler” gerçeklere dayanmayan “memleket edebiyatı” anlayışına sahip olmakla suçlamışlardır. Amaçları “canlı, samimim ve gerçekçi olmak” şeklinde açıklamışlardır. “Yedi Meşaleciler” adını almalarının nedeni ise “Yedi Meşale” adlı derginin etrafında toplanmış olmaları ve bu adla ortak bir yapıt yayınlamalarıdır. Bu sanatçılar şunlardır:
MUAMMER LÜFTİ BAHŞİ
VASVİ MAHİR KOCATÜRK
ZİYA OSMAN SABA
SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL
CEVDET KUDRET SOLOK
YAŞAR NABİ NAYIR
KENAN HULUSİ KORAY


1940 SONRASI EDEBİYATI

İkinci Dünya Savaşı sonrasında “insan”, “yaşam” ve “dünya” arasında güvenilir olmayı gerektirir; yeni ortaya çıkan dünya görüşleri; sanat anlayışımızda köklü değişikliklere yol açar.
Hikaye, roman ve tiyatro eserlerinde “yurt” ve “köy” sorunlarına yönelim başladı.
1940 yılında Orhan Veli Kanık, Melik Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, “Garip” adlı bir şiir kitabı yayınlayarak yeni bir hareketi başlattılar. Buna “I. YENİ ŞİİR HAREKETİ” adı verildi. Amaçları, şiirde iç ahengi yakalamtır. Dış ahenk ögesi olan ölçü ve uyağa önem vermezler. Söz sanatların şiir için zararlı bulmuşlar ve şiirin kaynağının bilinçaltı olması gerektiğini savunmuşlardır. “Şiir halka seslenmelidir” anlayışıyla günlük hayatta olan her şeyi şiire konu olarak almışlardır.

Daha sonraları ortaya çıkan ve “İKİNCİ YENİLER” adı verilen şairler ise “şiir için sanat ” anlayışına dayanan, sürrealizmden daha aşırı bir soyutlama anlayışını sürdürmüşlerdir. Bu sanatçılardan bazıları şunlardır: İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan.

1940’tan Sonraki Türk Edebiyatında Roman ve Hikayede Sosyal (toplumsal)Gerçekçiler:
Bu akım ; bir meseleyi, bir derdi ortaya koyarak, topluma faydalı olmak istiyordu. İlk ürünleri, Anadolu köy romancılığıdır. Konuları: işçi-ırgat hayatı,sınıf çatışmaları,grev-lokavt gibi durumlar, toprak-su kavgaları...


Önemli Temsilcileri:
Kemal Tahir: Konularını cezaevi yaşantılarından , Kurtuluş Savaşı’ndan, eşkıya menkıbelerinden aldı. Gerçek bir Anadolu romanı oluşturdu.
Eserleri: Roman:Yorgun Savaşçı,Devlet Ana ...
Orhan Kemal: Hayatına girmiş yüzlerce kişinin kader ve direnişlerini yazdı. Sürükleyicilik,tabiilik, gerçeklik eserlerinin özelliğidir.
Eserleri :Roman: Murtaza, Hanımın Çiftliği...Tiyatro:72.Koğuş...
Yaşar Kemal: Genellikle Çukurova insanının hayat savaşlarını şiirli bir dille yazdı. Tezli romanı savunur. Folklor unsurları ve güçlü doğa tasvirleri görülür.
Eserleri: Roman:İnce Memet, Yer Demir Gök Bakır, Teneke...
Fakir Baykurt: İçinde doğup yetiştiği köylülerin hayatını yazmıştır.
Eserleri: Roman: Yılanların Öcü, Tırpan, Kara Ahmet Destanı...Hikaye: Can Parası.
5) Bağımsız Yazarlar:
Halikarnas Balıkçısı(Cevdet Şakir Kabaağaçlı): Konularını daima Ege ve Akdeniz kıyılarından çıkardı.; balıkçıları, sünger avcilarını...işledi.
Eserleri: Hikaye: Merhaba Akdeniz...Roman eniz Gurbetçileri..
Haldun Taner: Gücünü gözlem, mizah ve yergiden alan hikayeleriyle tanındı. Epik tiyatro türünde eserler verdi.
Eserleri: Hikaye: Şişhane’ye Yağmur yağıyordu, On İkiye Bir Var...Tiyatro:Keşanlı Ali Destanı, Sersem Kocanın Kurnaz Kocası...
Tarık Buğra: Tek adamın dengesiz, bazen alaycı, bazen acılı tedirginliğini ele alır.
Eserleri:Roman:Küçük Ağa , İbişin Rüyası...
Diğer Bağımsız Yazarlar:
Samet Ağaoğlu, Oktay Akbal, Selim İleri , Cengiz Dağcı, Füruzan, Orhan Pamuk.
6)Tiyatro:
Vedat Nedim Tör (kör), Turgut Özakman (duvarların ötesi, Sarı Pınar), Güngör Dilmen (Midas’ın Kulakları ) , Sermet Çağan (Ayak Bacak Fabrikası) , Cevat Fehmi Başkut (Paydos, Buzlar Çözülmeden, Harputta Bir Amerikalı)
Deneme ve Eleştiri:
Nurullah Ataç : Deneme, eleştiri yazdı. Çeviriler yaptı. Türkçe’nin özleşmesi için yılmadan savaştı. Yeni bir dil ve anlatım biçimi yarattı.
Eserleri:Günlerin Getirdiği, Okuruma Mektuplar...
Suut Kemal Yetkin: Edebiyatın çeşitli konularında özlü ve açık bir anlatımla yazdı.
Eserlerienemeler, Edebiyat Konuşmaları...