13 Ekim 2009 Salı

Kürtçe'den Önce 3 Dil Var...

YÖK Başkanı Özcan, Kürt Dili ve Edebiyatı Enstitüsü'nü şarta bağladı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı enstitü veya bölümünün açılabilmesi için güçlü birer Türkçe, Farsça ve Arapça dil edebiyat bölümlerinin olması gerektiğini belirterek, "Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz" dedi. Özcan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa kampüsünde "Yükseköğretimde Kurumsal Yönetimle İlgili OECD Programı" tarafından düzenlenen "Yükseköğretimde Kalite" konferansının açılışında konuştu. Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özcan, "üniversitelerde Kürdoloji araştırma merkezlerinin kurulmasıyla ilgili son gelişmeler hakkındaki" bir soru üzerine, 5-6 ay önce İstanbul Üniversitesi'nden bu yönde bir talep geldiğini, kendilerinin de onay verdiğini, ardından Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürdoloji bölümü açılması talebi geldiğini anlattı. YÖK'te meseleyi tartıştıktan sonra, tek tek dillerdense bütün Anadolu'da konuşulan dilleri içine alan "Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü" gibi bir şemsiye oluşturmayı kararlaştırdıklarını belirten Özcan, Mardin Artuklu Üniversitesinin de bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu söyledi. Özcan, şöyle devam etti: "Kürt dili ve edebiyatı araştırması enstitüsü veya bölümünün açılabilmesi için çok güçlü bir Türk dili ve edebiyatı bölümü lazım. Aynı şekilde çok güçlü bir Farsça dil ve edebiyatı bölümü ve yine çok güçlü bir Arapça dil ve edebiyatı bölümü lazım. Bunlar olmaksızın zaten Kürdoloji ile ilgili herhangi bir bölüm, enstitü veya ana bilim dalının başarılı olacağını zannetmiyorum. Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz. Bütün bölümler hazırlanırsa orada bu bölümler arasındaki etkileşim daha güçlü olur. Daha iyi sonuç elde edilebilir." Türkiye'deki yükseköğretimin kalitesiyle ilgili bir soru üzerine Özcan, bu konunun YÖK'te çok ciddi şekillerde ele alındığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de mesleki yeterlilik konusunda çalışıldığını anlattı. Özcan, "YÖK'te akreditasyon ile ilgili çalışmalar oluyor. Ülkemiz için ulusal bir akreditasyon kurulu kurmak istiyoruz. YÖK'ten tamamıyla bağımsız bir şey olmasını istiyoruz. Nasıl yapılacağı üzerine bugünlerde çalışıyoruz" dedi. Bu konuyla ilgili son toplantılarını yapacaklarını ve Türkiye'ye ulusal bir akreditasyon kurulu kazandırmış olacaklarını bildiren Özcan, "Mühendislik Değerlendirme Kurulu, Fen Edebiyat Değerlendirme Kurulu gibi küçük akreditasyon kurumlarına, bu kurumun bir şemsiye olacağını" kaydetti. -BİZİM DE İYİ OLDUĞUMUZ PARAMETRELERİ KULLANIRSANIZ...- Dünya çapındaki üniversitelerle ilgili kalite listelerinin çoğunun, belli kriterler, parametreler kullanılarak yapıldığını belirten Özcan, Şanghay Listesi'nde Nobel'e aday olmuş veya Nobel ödülü kazanmış öğretim üyesi olup olmadığının sorulduğunu örnek gösterdi. Yusuf Ziya Özcan, "Tabii soruları böyle sorarsanız, Türk üniversitelerinin oraya girmesi zordur. Biraz daha yıllar alabilir. Ama bizim de iyi olduğumuz parametreleri kullanırsanız, o zaman bizim üniversitelerimiz rahatlıkla buraya girebilirler" dedi. Özcan, İTÜ'nün son yapılan listede, 133'üncü sıradan 108'inci sıraya yükseldiği bilgisini verdi. Üniversitelerin ne kadar iyi olduğunu takdir edebilmek için yurt dışına giden öğrencilerin göz önünde tutulması gerektiğini, bu öğrencilerin orada kabul görüp görmediklerine bakılması gerektiğini vurgulayan Özcan, "Ben başarılı olduğumuza inanıyorum" görüşünü dile getirdi. YÖK Başkanı Özcan, öğretim elemanı açığıyla ilgili olarak da büyük şehirlerdeki üniversitelerde böyle bir sorun olmadığını, Anadolu'nun diğer bölgelerindeki üniversitelerde öğretim üyesi eksikliği bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, "Öğretim üyesi bağlamında bir çarpıklık var Türkiye'de. Bütün öğretim üyelerinin yüzde 48.5'i üç büyük şehirde çalışıyor. Bunu Anadolu'nun diğer bölümlerindeki üniversiteler için bir haksızlık diye düşünebiliriz. Bizim yapmak istediğimiz, fazla olan öğretim üyelerimizi oralara kanalize etmek, büyükşehirlerdeki üniversitelerimizi öğretim üyesi yetiştirme merkezi gibi kullanmak, buralardan yetişenleri oralara yönlendirmektir" diye konuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder