11 Mayıs 2009 Pazartesi

E-okul neden açılmıyor?

E-okul açılmayabilir, çünkü çok kişi asılıyor olabilir.
Kenan Bey ayağa kalkmıştı. Kerime Hanım biraz yana çekildi:
— Buyurunuz kızım, dedi. Balıklarınızı yedik. Çok da lezzetliydi.
Kız oturdu:
— Size de yer var bey amca, dedi.
Kenan Bey eşinin yanına ilişti. Kerime Hanım:
— Kızım, dedi. Siz kimlerdensiniz? Kız içini çekti:
— Ben balıkçı Ahmet'in kızıyım, dedi. Babam sizlere ömür. Bu köyün yerlisiyiz. Buraya geldiğinizden anneme söz ettim. Bilmem doğru tahmin etti mi? "Belki Kerime Hanım'la Kenan Bey gelmişlerdir" dedi.
Kenan Bey tutamadı kendisini:
— Biziz yavrum, biziz, dedi. Döndük dolaştık, kürkçü dükkânına geldik. Baba ocağı işte. Eh, ben de emekli oldum. Başımızı dinleyelim dedik.
Kız: '
— İyi ettiniz bey amca, dedi. Köy ıssız, ama her tarafa yakın. Bir ihtiyacınız olursa ben yardım ederim size.
Kerime Hanım:
— Kızım, dedi. Anneniz Nesibe Hanım mı?
— Evet, dedi kız. Demek tanıyorsunuz?
— Hatırladım, dedi Kerime Hanım. Kayınpederim Hulusi Bey hayatta idi. O zaman babanız Ahmet Bey'in bir sandalı vardı. Hulusi Bey'i ara sıra karşı sahile çıkartırdı. Vapurlar pek sık değildi o günlerde. Köyde bir düğün oldu, Ahmet Nesibe Hanım'la evlendi. Anneniz bize sık sık gelirdi. Marifetli bir hanımdı. Bana gelir, diktiği elbisenin makinesini çekerdi. Sonra biz ayrıldık buradan. Dünya işleri işte. Sizin adınız?
Kız:
— Benim adım Nazlı, dedi.
— Güzel isim doğrusu. Sandalda bir oğlan çocuk vardı. O kim?
— Kardeşim Cemil, dedi kız. Benden sonra o dünyaya gelmiş. Ona dedemin adını koydurmuş babam.
Kenan Bey:
— Cemil Kaptan olacak, dedi.
— Evet, dedi kız. Dedem Karadeniz'de birçok limana gider, kereste filan getirirmiş. Armalı filan bir teknede kaptanlık yaparmış. Ama ben o zamanlara yetişmedim. Dedemi de hatırlamıyorum.
Kerime Hanım:
— Hiç okudunuz mu kızım? dedi. Nazlı:
— Ortayı bitirdim teyzeciğim, dedi. Daha da okurdum ama dul bir kadın olan anneme yüklenmek istemedim. Kardeşim de vardı. Kadıncağız, el dikişi dikecek de bizi okutacak.
— Anneler gayretlidir evladım.
— Evet ama, genç yaşında dul kalan bir kadına ben yüklenmek istemedim.
— Peki ama, ne yaptınız yavrum?
— Ne yapabilirdim teyzeciğim, balıkçılık, kayıkçılık.
— Sen mi kızım? Ama bu erkek işi.
— Kardeşim yetişsin, ne yaparsa yapsın. Şimdilik ben annemi idare etmeğe çalışıyorum.
— Kayıkçılık mı yapıyorsunuz?
— Evet, daha doğrusu balık tutarım, karşıda bir iki balık lokantası vardır, çoğu zaman tuttuğumu onlara götürürüm.
— Kazanç oluyor mu?
— Eh, işte akmazsa da damlıyor.
— Her zaman balık olur mu?
— Ben çoğu zaman eli boş kalmam.
— Başka balıkçılar size engel olmuyorlar mı?
— Teyzeciğim, artık öyle kıyı balıkçısı mı kaldı. Kayıklarını motorların peşine takar, büyük işler peşine koşarlar.. Boğaz'da işini bilen daima istavrit ve izmarit bulabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder