13 Temmuz 2009 Pazartesi

PARFÜMÜN DANSI


Bir kitap tutkunu olarak “Parfümün Dansı” adlı bu kitabı çok geç okuduğuma inanıyorum. Bu kadar güzel, bu kadar kendine özgün bir kitabı neden bunca zaman okumamışım diye hayıflandım durdum kitabın son sayfasını kapattığımda. Kurgusu mükemmel, yazarın dili kendine özgü, yarattığı karakterler ve ürettiği fikirlerle harika bir fantastik kitap çıkmış ortaya. Bir yandan oldukça ayağa yer basan bir kitap, bir taraftan da yoğun bir ironiye sahip. Yani tezatlarla dolu bir kitap bu “Parfümün Dansı”. Ama kesinlikle merak uyandıran ve ilgi çekici yapısıyla elinizden bırakamayacağınız bir kitap olmuş. Kitap hakkında hiçbir bilgiye sahip olmasanız bile, kitabın kapağının çekiciliği kitap raflarından size gülümseyerek dikkatinizi çekecektir. Yazarın okuduğum ilk kitabı, kesinlikle bende yaratmış olduğu duygu selini bir daha yaşamak için okumaya devam diyorum.

Kral Alabor, yaşlılık belirtileri gösterdiği için acı yumurta yedirilerek öldürülmeye çalışılır. Cariyesi Wren sayesinden ölümden kurtulur ve dünyaya gezmeye başlar. Bu gezinti sırasında Hintli Kudra ile tanışır. Kudra ise, Hint gelenek ve göreneklerine göre ölen kocasının cesediyle birlikte yakılmak istenir. Kudra da Alabor gibi ölümden kaçar ve iki bu karakterin yolları bir gün kesişir. Nasıl uzun ömürlü yaşayacaklarını araştırmaya başlarlar. Bir gün parfümeri ile ilgili bir işte çalışmaya başlarlar ve uzmanlaşma yolunda ilerlerler. Ve bir gün Pan isimli bir tanrıyla karşılaşırlar.

Kitapta altını çizdiğim çok yer oldu. Bu çizilenlerden bazıları:

“Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri dolduramaz biri yapmasıdır. Aşkla mantığın farkı da şudur: Aşkın gözünde bir kurbağa pekâlâ prens olabilir. Oysa mantıkçının analizinde, âşığın önce o kurbağanın prens olduğunu kanıtlaması gerekir ki bu girişim nice tutkunun parıltısını körletmeye yeter.”

“Haritasız ve rehbersiz yolculuk yapan zenginler için her beklenmedik plan değişimi bir sevinç dalgası getirir. Bu sevinç parayla satın alınabilecek bir orospu olmadığı gibi, kur yaparak elde edilebilecek komşu kızına da benzemez."

“Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulamaz biri yapmasıdır."

Mistik öğelerle dolu, biraz da felsefe kokan, sıra dışı olan bu muhteşem kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Yazarın hayal gücüne hayran kalacaksınız.


Kitabın Arkasındaki Not:
Oyunculuk uçarılık değil, bilgeliktir" diyerek çılgınlık derecesinde "oyuncul" romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeyle ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel / tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi. Batı'dan Doğu'ya, oradan da Yeni Dünya'ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya'da ise sadece "başarı" ve hırs vardır. Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan'dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans çalışmaları; dansı müzik ve aşkla ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes'a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır. Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa Eni İyisini Bilir... dir.


Kitabın Adı: Parfümün Dansı
Yazarı: Tom Robbins
Çeviren: Belkıs Çorakçı Dişbudak
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 364

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder