28 Ağustos 2009 Cuma

Öğrenilmiş Farkındalık

Mutfakta aranırken oldu tüm bunlar. Bir yokluk durumunda herkesin arandığı gibi bende arandım. Önce buzdolabının kapağını açarken buldum kendimi. Hiç birşey yiyecek durumda değildim oysa. Gözüm buz gibi olduğunu düşündüğüm suya odaklandı. Şişedeki suya yemek kokularını karışmış olması ihtimali ile vazgeçtim. Soğuk nem taneleri kollarıma ulaştığında, kapandığından iyice emin olacak şekilde bastırdım kapağına. Bir kaç kez açık kaldığını görüp kendime hayıflandığımdan olsa gerek, dönüp bir kez de kontrol ettim. Mutfağın tam ortasında durdum sonra. Uzun zamandır hareketsizlikten hantallaşan gövdemle. Şimdi karşımda ısıtıcı duruyordu.

Herkesin bildiği adıyla kettle işte. Kullanmaktan canını çıkardığım alet. Sert bir kahve ne iyi gelirdi diye bir düşüncem olmadı. Yersiz yere düğmesine bastım, dalgın bir anıma gelse açık kaldığını dahi unutabilirdim. Ne olduysa ben kahve yapma hazırlığı aşamasındayken oldu. Isıtıcının içindeki suyun taze olduğuna emin olmasam, bu kadar çabuk hazırlayabileceğimi sanmıyordum. Kahve, bildiğiniz hazır kahvelerden, koyu yeşil ambalajlı bir jacobs ürünü, sanırım monarch. Şekersiz, kremasız şu sade olanlarından. Bir allegori olarak çok farklı bir kahve yapacağım düşünülmüşte olabilirdi. Bu ihtimali hemen burada kaldırıyorum.

Evet, tam o anda oldu. Bunu söylediğime hala inanamıyorum. Fizyolojik olarak pekte mümkün olmayan bir durumdu bu. Durduk yere "Yaşamak güzel şey be kardeşim" dedim. Hem de oldukça yüksek bir ses tonuyla, yanımda yöremde kimseler yokken. Duyurmak istediğim biri olsaydı bari. Onda bir şekilde motivasyona dönüşseydik. Söylediğim bu koca sözcüğü irdeleyip, kargışlasaydık.

"Yaşamak Güzel şey be kardeşim" Öğlen sonu, bu saatlerde, her zaman olduğu gibi tek başınaydım bunu söylediğimde. Bu tekbaşınalık bu aralar iyiden iyiye alıp başını gitmiş olsa gerek. Kesinlikle kötü bir durum bu. Sorduklarında, öğrenilmiş farkındalık deyip geçiştirmeyi düşünüyorum.

O sözleri söylediğimde hangi haldeysem artık.
Tenimden, bedenimden bütünüyle bir kopuş yaşadım.
Bunu diyen ben, reklamdan fırlamış bir sözün dehşetiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder