11 Mart 2006 Cumartesi

Ankara'ya Gitmek

Soğuk mudur Ankara hiç bilmem. Bilmezliğim kış mevsiminde hiç bulunmayışımdan. Belki bir yaz günü geçmişim kıyısından. O yaz günlerinin birinde, Dikmen'den seyreylemişim en çok. Buna birde Mamak'ta konakladığım bir sonbahar gecesini eklemeliyim.
Hiç çağırmadı beni Ankara. Gel demedi. Oysa ne çok sevmiştim uzun düzlükler boyunca uzanışını. Bozkır çocuğuyum ondandır böyle tutkuyla sevişim. Sorsalar, Deniz'i olmayan bir kent derdim Ankara için, yanılgıdan başka bir şey değilmiş bu. Şimdi anladım.
Ankara'yı kitaplardan bilirim samimi olmak gerekirse. Cemal Süreya'nın "Ben neredeysem, mutsuzluğumun başkenti orasıdır" dediği kenttir. Haydar Ergülen'in vefalısıdır. Sahiden vefalı olsa gerektir. Yıllar geçsede unutmaz sizi. Unutmamıştır.
Aslında bir şekilde çeker kendisine. Kimin düşse Anadolu'ya yolu, bilmelidir ki bütün yollar ona çıkar. Öyle kaçmak olmaz.
Hiç çağırmadı beni Ankara. Oysa günde 5 tren kalkar Ankara'ya. Başkent Ekspresiyle giderim, gideceksem. Aramızda bir gönül bağı vardır ne de olsa. Sadece tren mi binlerce otobüs kalkar. Harem, iki adımdır gitmek isteyen için. Zaten köşede bir muavin valizinizi almak için beklemektedir. Sizi görür görmez anlar. Ankara yolcusu peronda belirmiştir. Mahmur mudur Ankara yollarına düşen yoksa endişeli midir bilinmez ama.
Hiç çağırmadı beni Ankara.
En azından şimdiye kadar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder