14 Ekim 2005 Cuma

Kahve Coğrafyası

Hangi keyif verici maddeyi kullanıyorsunuz? Çay mı dediniz. Ya kahve, yanında Belçika çukulatası harika olur. Birde tütün işine girdik mi şöyle nargileyi fokurdatarak oh ne ala, ne ala. Listeyi biraz daha uzatalım. Baharatlarla aranız nasıl? Benim favorim her zaman karabiber. Abarttığım olur her şeye katarım. Yalnız bu listeyi abartmasam iyi olur. Hadi küçük bir sınav yapalım; soru şu olsun. Çay nerelerde yetiştirilir?
O kadar haşır neşiriz ki çayla, kolaylıkla bileceksiniz. Uzak Doğu Asya; yani Seylan, yani Çin. Sınav bitti mi sandınız. Öyle tek soruyla bu dersten geçmek mi olur. Şimdi ikinci soru geliyor; Kaç çeşit çay vardır. Hadi buyurun. Hımm… Yeşil çay, Seylan çayı, bir de Rize turist çayı. Olmadı. Biliyor musunuz sadece Çin de 100lerce türü var. Çay denilen ağaççık yetiştiği yere, iklime, toprağa, yükseltiye göre oldukça değişiyor. Değişsin ne yapalım.
Benim asıl anlatacağım Kahve. Yıllardır keyifle içerim kendilerini. Bir merak edip; Nedir? Nerelerde yetişir? Nasıl bir bitkidir, Yerde mi ağaçta mı büyür? Öğrenmemişim. Ta ki meyvesiyle karşılaşana kadar. Göz alan kırmızısıyla cazibesine tekrar kapıldım. Dedim şuracıkta yetiştireyim kahve ağacımı. Kahve yüksek sıcaklık ve nem ister. Evin güneşi en bol köşesi burasıdır. Hoooop dediler, öyle kolay değil. 1600 yıllara kadar Etiyopyalı, Yemenli kahve üreticileri, başka yerlere götürüp yetiştirmesinler diye sıcak sudan geçirip satmışlar tüccarlara. Ta ki bir Hintli köklerini çalıp, Hindistan’a götürene kadar. Venedikliler durur mu? Oradan Avrupa’ya. Avrupa’dan güney Amerika’ya. Derken Kahve elden ele (Edip Cansever deyişiyle). Bizim memlekette ise Akdeniz kıyılarında denemişler bir iki; tutturamamışlar. Bana kalırsa yeterince uğraşmamışlar derim. Çünkü bilirim ne denli bilimsel çalıştıklarını. Birde biz uğraşamayız öyle yetiştir, topla, kurut, ez. Keyif ehliyiz çünkü. O kadar keyif ehliyiz ki sadece pişirme yöntemiyle yaparız kahvemizi. Adına da Türk Kahvesi deriz. Şu İtalyanlarda amma uyuzlarmış be, baksanıza onlarca kahve türü icat etmişler, ellerine geçen ne varsa karıştırıp yeni tatlar üretmişler. Yaramaz adamlar bunlar. Allahtan İngilizler pek el atmamış kahve işine. Çay içmekten elleri değmemiş olsa gerek.
“Kahve karadır beyler, kara adamlar yetiştirdiğinden belki de” Brezilya’da kahve plantasyonlarında çalışan kölelerin verimi düşmesin diye şeker kamışı tarlalarıyla münavebe ederlermiş. İşte tamda o yıllarda acı kahvelerin yerini, şekerli kahveler almış. Bilmenizi isterim Brezilya kahvenin en geç yetiştirildiği coğrafyadır. Aynı zamanda en çok üretimin yapıldığı yer. O kadar çok üretilmiş ki, burjuvaların karakeyfi sokağa kaçmış.
Kahvenin de coğrafyası mı olurmuş demeniz dileğiyle. Şimdi ev ödevi veriyorum:
1.İsviçre ile kahve arasında nasıl bir ilişki vardır?
2.Varsa ne kadar vardır?
3.Dağ başında karlar vardır, kahvenin (nescafe) İsviçre’de ne işi vardır?
4.Etiyopyalı, Yemenli neden açtır?
5.İrish Coffee nerelerde satılır?
6.Bir cup irish coffee’yi bir memur nasıl alır?
7.Kurukahveci Mehmet Efendi nasıl bir adamdır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder