12 Eylül 2005 Pazartesi

Safranbolu veya Mekanları Tüketmek


Sen dur, durda. Tamda okul açılacakken yollara düş. Olacak iş mi yahu. Akıllı adam işimi bu. Hafta sonu yat uyu be adam. Okula hazırlan, plana ne yaz. Ne işin var Safranbolu'larda, dellendin mi?
Gönülsüz oldu mu? bir başka oluyor benim gezilerim. Bir kere gidilecek yere varılana dek her şeye kulp takıyorum. Otobüs eski, bu ne bitmez yol, midem bulanıyor, niye gündüz gitmiyoruz, şoförün kravatı niye kırmızı, şu klimayı kapatın artık, üzümün çöpü var , armudun sapı... daha neler, neler..
Aslında bu yolculukta neden huzursuzluk yarattığımı keşfettim. Aferin bana. Meğer turizm denilen bu dangalaklıkmış beni geren, oldum olası uzak tutan. Giderken John Urry'nin Mekanları Tüketmek kitabını almışım yanıma. Kasıtlı almışım . Okudukça açıldım, sövdüm, saydım, homurdandım. Korkunç bir deneyim oldu bir bakıma. Bir süre sonra mekanları tükete, tükete kitabı da tükettim. Pek tabii ki yolculuğum aynı oranda çekilmez bir hal aldı. Benim ne işim vardı, bu dağ başlarında vaaaay.. vay...
Turun bir yerinde yörük köyü ziyaretine çıktık. Yörükleri seyrettik, yörükler bizi. Aaa ne kadar ilginç insanlar, bak nasıl yaşıyorlar, bunların çocukları da oluyormuş, Yavrucum bak bunlar yörük konuşmaları arasında. Bol, bol; yörüklü, yörüklü fotoğraf çektirdik. Aslında her yerde fotoğraf çektirdik. O kadar para verdik elbette çektireceğiz.
Dinine yandımın memleketinde başımızı sokacak bir evimiz yok, maaşın yarısını kiraya veriyoruz. Tuttuk ahşap evleri seyrettik. Saatlerce baktık, baktık. Gördüğüm tek şey; çoğunluğunda insanoğlunun yaşamadığıydı. Yaşasa yaşasa bizim gibi tüketicioğullarının yaşadığıydı.
Bu arada böyle turlarda en önemli olayın yemek olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. O kadar para verdik yemeden olur mu? Tam 200 kişiydik, durmadan yedik, yedik acıktık yine yedik. Yemek bitti, lokumlara saldırdık. Otobüse bindik pasta, bisküvi..kendimi sürüye kaptırıp o kadar çok yemişim ki ... bu sabah kalktığımda göbeğimden ayaklarımı göremedim. Bugün bütün gün aç durdum, bir süre yemek yemeden yaşamam gerekiyor sanırım.
Yalnız, Safranbolu'da sabahın erken saatlerinde uyanıp, kenti yaşamak, dinlemek, hisstetmek kadar güzeli yok. Hem bakarsınız benim karşılaştığım gibi, sizde, sokak aralarında gerçek Safranbolu insanlarıyla karşılaşırsınız. Size müşteri gözüyle bakmadıklarında, sohbetlerine doyum olmuyor. Hele birde Delilerinden birine takıldıysanız, değmeyin keyfinize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder