3 Temmuz 2008 Perşembe

TAVŞAN VE FELSEFE



Ahmet Altan'ın "Sofi'nin Dünyası" adlı felsefi roman üzerine yazmış olduğu bir yazı.


Felsefe, insanlara, karanlık, karmaşık, anlaşılmaz, ürkütücü bir sonsuzluk gibi gelir, hayatın en temel sorularına cevap arayan filozofların görüşlerine, sanki bu iş onların hayatını hiç ilgilendirmiyormuş gibi uzak dururlar, felsefe "derin" insanlara ait bir işmiş gibi gündelik konularımızın dışına itilir.Hâlbuki binlerce yıldan beri süregelen felsefi tartışmalar bir "polisiye roman" gibi heyecanlı ve zevklidir, "katil kim" sorusuna cevap arayan dedektifler gibi, filozoflar da "yaradılışın" sırrını çözmeye, hayatın "failini" bulmaya uğraşırlar.





Norveçli bir felsefe öğretmeni olan Jostein Gaarder de otuz dokuz yaşındayken, insanlara özellikle de öğrencilere felsefeyi sevdirmek için "Sofi'nin Dünyası" isimli bir romanı yazmış, kitap Türkiye'de dâhil bütün dünyada bestseller olmuş. Roman, on üç yaşındaki Sofi'nin bir gün posta kutusunda kendisine gönderilmiş bir mektup bulmasıyla başlıyor. Mektubu açtığında tek kelimelik bir soruyla karşılaşıyor. "Kimsin?" Bu soru küçük kızın aklına takılıyor, "ben kimim" diye düşünmeye başlıyor. Ertesi gün bir mektup daha geliyor. Onda da başka bir soru var. "Dünya nasıl yaratıldı? "Küçük kız bu iki sorunun cevabını düşünmeye başlıyor ve bu iki sorunun dışındaki bütün tartışmalar, bütün dersler ona anlamsız gözüküyor. Sonra kıza üçüncü bir mektup geliyor ve bu mektupta, meçhul biri ona felsefenin bu soruların cevabını araştırdığını söyleyerek, hayat ve felsefe hakkında bilgiler vermeye koyuluyor: "Bundan iki bin yıl önce yaşamış bir filozofa göre, felsefe insanların hayretinden doğmuştur. Ona göre, insanlar kendi var oluşlarına şaşarlar, felsefi soruların çoğu da böylelikle kendiliğinden ortaya çıkar. Bir sihirbazlık seyreder gibidir insanlar...Birçok insan için dünya, sihirbazın beş dakika önce bomboş olan bir silindir şapkadan tavşan çıkarması kadar akıl almaz bir şeydir. Tavşan meselesinde sihirbazın bizi kandırdığını biliriz. Merak ettiğimiz şey bunu nasıl becerdiğidir. Dünyadan söz ederken ise durum biraz farklıdır. Dünyanın hokus pokus bir şey olmadığını biliriz, çünkü biz de dünyada yaşamakta olup onun bir parçasıyız. Aslında sihirbazın silindir şapkasından çıkarılan biziz. Tavşanla aramızdaki tek fark, tavşanın bir sihirbazlık oyununa dahil olduğunun farkında olmayışıdır. Biz ise gizemli bir şeylerin parçası olduğumuza inanır, şeylerin arasındaki ilişkiyi bulmaya çalışırız.

"Roman, küçük bir kızın dikkatini çekecek sorular ve bu sorulara verilen felsefi cevaplarla bütün felsefe tarihini, insanoğlunun düşünce macerasını, kendini ve yaradılışının sırrını aramasının şaşırtıcı hikayesini anlatıyor. Üstelik bütün bunlar on üç yaşındaki bir çocuğun bile anlayabileceği bir üslupla yazılıyor, felsefenin hiç de insanları korkutacak bir iş olmadığı zekice bulunmuş bir kurguyla gösteriliyor. En karışık görünen konuların, insanlara, özellikle de çocuklara, onların meraklarını uyandırarak zevkle öğretebileceğini fark ediyorsunuz. Bu kitabı okuyan bir çocuk artık hayatı boyunca felsefeden korkmaz, hayatla ilgili soruları bilir, bunların cevapları konusunda fikir sahibi olur, düşünmeyi öğrenir ve bütün bunları zevkle, istekle yapar. Eğer sihirli şapkadan çıkan bir "tavşandan" farklı olmak istiyorsanız felsefeyle ilgilenmeniz gerektiğini "Sofi'nin Dünyasını" okurken kavrayabilirsiniz ve çocuklara felsefe öğretileceğini, bunun için onların merakını harekete geçirmenin yeterli olduğunu anlayabilirsiniz.

Okuyun bu kitabı, mümkünse çocuklarınıza da okutun.

Ülkemizdeki "tavşanların" sayısı azalsın biraz.

AHMET ALTAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder