16 Eylül 2008 Salı

SHAKESPEARE'DEN

Başlangıçta bebekti;
Bakıcısının kolları arasında miyavlar gibi ağlar ve kusardı.
Sonra sürekli sızlanan bir okul çocuğu oldu;
El çantası, sabahları parıldayan yüzüyle
ve okula gitmeye isteksiz halleriyle.
Daha sonra aşık oldu;
Söylediği hüzün dolu halk şarkılarıyla
bir fırın gibi kızgın yanık ah eder
ve sevgilisinin kaşlarını çatmasına neden olurdu.
Sonra askere gitti.;
Bir tuhaf yeminler etmiş, sakalı zırh gibi uzamış,
Onur kazanma yolunda kıskanç, kavgada eli çabuk,
Hava kabarcıklarına benzeyen ünü arayıp durdu,
Bir savaş topu namlusunun ucunda olsa bile.
Ve sonra yargıç oldu;
Kocaman yuvarlak karnı semizleşmesi için
kısırlaştırılmış horozlarınki gibiydi;
Kaşları çatık, sakalı resmi biçimde kesik.
Sözleri bir yığın bilgece atasözü
ve çağdaş örneklerle doluydu.
Böylece rolünü oynadı.
Altıncı yaş çağı gelip çatınca
Dar paçalı pantolon ve terlikler giyindi,
Burnunun üzerindeki gözlük, gözlerinin altında keseler vardı artık.
Bir zamanlar dünyaya hükmeden o kocaman erkeklik organı küçüldü,
düğme kadar kaldı.
Erkek sesi yeniden çocuklarınki gibi tizleşti, düdük gibi çıktı.
Son sahne;
Bu tuhaf olaylarla dolu tarihçenin de sonu oldu.
Şimdi geriye kalan yalnızca ikinci çocukluk ve unutulmuşluktu.
Dişsiz, gözsüz, ağzının tadı kaçmış ve herşeyden yoksun bu insan için.

SHAKESPEARE
(Nasıl Hoşunuza Giderse'den)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder