17 Eylül 2008 Çarşamba

BİR GÜN TEK BAŞINA

Vedat Türkali’den muhteşem bir roman. Romanı okuyup da kütüphanemdeki yerini aldıktan sonra uzun süre elime başka bir kitap alamadım. Bende yarattığı etkiyi anlatmak kelimelere sığmaz. Okurken inanılmaz keyif aldım. Yazar, öyle güzel kaleme almış ki bu satırları, her şey yerli yerine oturmuştu, karakterlerin ruhani durumlarını çok iyi değerlendirip yazmış. Güçlü, sağlam karakterleriyle unutulmayacak bir eser. Konusuna gelince, 1960 devrim günleri, neredeyse her gün ayaklanan öğrenciler. Bu öğrencilerden felsefe okuyan Günsel, komünist partisine girmesiyle suçlanan, eski solculardan, öğretmenlikten istifa edip kitapçılık yapan, evli bir kız babası ama mutsuz olan Kenan. Bir akşam meyhanede karşılaşmaları ve aralarında başlayan müthiş bir aşkın öyküsü. Tarih-siyaset-aşk. Bu üç unsuru kapsayan romanın kalın olması sizi sakın korkutmasın, okumuyorsunuz da adeta yaşıyorsunuz. Vedat Türkali’nin okuduğum bu ilk kitabını kesinlikle herkese tavsiye ediyorum.

Kitabın Arkasındaki Not:

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden önce Türkiye içten içe kaynıyor. Kenan, yıllar önce gizli komünist partisine girme suçlamasıyla polis sorgusunda çabucak yılgınlığa düşmüş, eski çevresinden tümüyle kopmuştur. Karısı ve çocuğuyla korunaklı bir yaşam sürdürmektedir. Aslında mutsuzdu, içi ile barışık değildir. Bir meyhanede tanıştığı genç Günsel, içinde çürümemek için direnen ne varsa hepsini ateşleyiverir. Aşk, direniş, devrim günleri... Yaşam, Kenan'a kendini bir kez daha sınama olanağı verir... Vedat Türkali'nin ilk romanı 30 yaşında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder