8 Temmuz 2005 Cuma

bir vapur gider... boğaza doğru


bugünlerde bir vapurdur, konserve kutusudur almış başını gidiyor. Canım martılar çok müteesirmiş kadim dostlarının kaldıralabileceği ihtimalinden. Biz ne yaparız demeye getiriyorlarmış, kışın bordosundan simit atan olmazsa. Geri kalmayalım bizde destek olalım dedim haddimce. Gerçi ben neye destek olsam o işi batıtıyorum ya hadi hayırlısı. Besmele çekmeyi mi unutuyorum ne. En son Eğitim-Sen'e destek olayım dedim. Kapatıverdiler sendikayı. Hurafe benimkisi. Aşağıdaki metin çok şeyler yazmaktan beni alıkoyuyor.
www.vapurumuvermiyorum.org sitesindeki imza kampanyasına katılmanız ümidiyle.

İstanbul'un vapurları şehrin güzelliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Sultanahmet Camisi'nin, Ayasofya'nın, Galata Kulesi'nin, kısacası bu şehri İstanbul yapan yapıların bir devamıdır vapurlarımız. İstanbul için tasarlanmışlardır.
İstanbul'a yakışırlar...
Sadece bir ulaşım aracı değil, biner binmez günün yorgunluğundan bir anda kurtulduğumuz, karşılıklı oturulup, çay içip, sohbet ettiğimiz, martılara ekmek verdiğimiz, temiz hava aldığımız ayrıcalıklı mekanlarımızdır. Özene bezene yapılmış iskeleleri, satıcıları, her saat başı değişen yolcuları, her an kurulmaya hazır yeni dostluklarıyla bir yaşam tarzı sunar vapurlar.
İstanbul vapurlarsız düşünülemez!
İstanbul her geçen gün yapılaşsa da, neredeyse denizi olan bir şehirde yaşadığımızı unutsak da, denizle aramıza duvarlar, otomobiller, otoyollar, binalar girse de vapurlar bizi denizle buluşturmaya devam ediyor. Araba egzoslarından çıkan pis gazlardan ve gürültülerden kurtarıyor, denizle aramızdaki perdeleri çekip alıyor.
Böyle bir yaşam biçimi “nostaljik” ilan edilemez!
Vapurlar yerine, denizle ve diğer insanlarla ilişkimizi tamamen koparan kapalı kutu, iç sıkıcı, insanların bitişik nizamda arka arkaya oturtulduğu, ense manzaralı, Norveç’ten ithal klimalı konserve kutularında taşınmak istemiyoruz!
İstanbul’un güzelliklerini farketmeyip gittikleri zengin arap şehirlerindeki çöl yaşamının kapalı gökdelenlerine, otoyollarına, oransız binalarına hayran kalanların, Halic'e yüz metre yüksekliğinde boynuzdan köprü yapmaya, Süleymaniye Camisi’nin altına altı şeritli otoyol sokmaya çalışanların, kıyıları otogarı andıran çirkin iskelerle donatıp tek deniz ulaşım alternatifi olarak deniz otobüslerini dayatanların, Güzel İstanbul’u çölleştirmesine duyarsız kalmak istemiyoruz!
Bakımı ve üretimi Türkiye’de yapılabilen vapurlarımızı seviyoruz! Onları bakımsızlaştırarak “bakın artık eskidiler” deyip kaldırmak isteyen anlayışa karşıyız!
İstanbul’umuzu vapurları olmadan düşünemiyoruz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder