26 Kasım 2008 Çarşamba

HUZUR

Yıllar önce okuduğum ve etkilerini uzun süre yaşadığım bir roman daha sizlere. Bence Türk edebiyatının en iyi aşk romanlarından biridir. Aşk romanı dışında doğu ile batının sentezini, felsefesini çok iyi yapabilen bir roman. Postmodernist romanın başlangıcı da sayılmaktadır “Huzur”. Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk da Ahmet Hamdi Tanpınar’dan çok fazla etkilendiğini her fırsatta dile getirmektedir. Ünlü eleştirmen Berna Moran bu kitap için, “Huzursuzluğun romanı Huzur” demişti. Çok doğru ve güzel bir eleştiri bence. Ruh halinizin çok iyi olması gerekiyor bu kitaba başlamadan önce.

Kitabın konusuna gelince; Mümtaz ve Suat’ın Nuran’a olan aşklarıdır ana tema. Mümtaz ve Nuran’ın duyguları karşılıklıdır ve evlilik hazırlıkları yapmaktadırlar. Suat ise bu durum karşısında içine kapanır ve tek kurtuluşun intihar olduğunu düşünerek intihar eder. Mümtaz ise en sevdiği arkadaşının intiharı karşısında yıkılır ve hayatı kararır. Bu karamsar duyguları yaşarken bir an Suat’ın hayalini görür Mümtaz ve düşer. Ölüp ölmediğini yazar burada bize bırakıyor.

Klasik Türk müziği hakkında da oldukça geniş bilgi mevcuttur romanda. Ben gerçekten çok şey öğrendim bu bilgilerden. Eğer bir de bu müziği seviyorsanız, alacağınız tat bir başka olacaktır. Bir de kitaptaki bir başka tat ise eski İstanbul sokakları. Sahaflar. Beyazıt Meydanı. Kır kahvehaneleri. İstanbul’u sevenler ve özleyen için harika betimlemelerle dolu. Dili oldukça ağır, cümleleri uzun ve öyle kolay okunabilen bir kitap değil. Betimlemeleri ise, çok fazla ve çok uzun ama hepsi yerli yerinde kullanılmış. Sizi sıkmadan ilerleyebiliyor.

İlk baskısı 1949 yılında yapılan bu romanı ben çok sevdim, okurken çok büyük keyif almıştım. Canım kocamın tavsiyesi üzerine okumuştum. Yani, kitabın değeri gözümde bir başka güzel ve özel. Edebiyatı, psikolojiyi, felsefeyi ve okumayı sevenlere kesinlikle tavsiye diyorum.

Kitabın Arkasındaki Not

Tanpınar, kültürümüzü bir "iç âlem medeniyeti"nin tezahürü olarak görür. Bu medeniyeti, belirli bir ahlâkı taşıyan "mânevi vazifelerine inanmış, muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş" insanlar meydana getirmiştir. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak bir "iç nizam"ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hâkim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, âdeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının "huzursuzlukları"nı dile getiriyor denebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder