31 Mayıs 2009 Pazar

ÖZEL İSİMLER SÖZLÜĞÜ



Amelie Nothomb'un Kara Sohbet, Kıran Kırana ve Açlığın Biyografisi adlı romanlarını okuyup, beğendikten sonra sırayı Özel İsimler Sözlüğü aldı. Her ne kadar kitabın kapağı beni itti ise de, kelimelerle kurulmuş olan dünya beni daha çok çekti ve okumaya başladım. Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki, diğer kitaplarında daha kötü. Çok kısa bir roman olmasına rağmen bana göre uzun bir zamanda okudum. Lisede edebiyat ödevlerine benzettim ben. Zorla yazılmış gibi. Değişik bir konusu var. Dili ve anlatımı zaten diğer kitaplarında olduğu gibi akıcı. Geçmişi hakkında hiç birşey bilmeyen bir kız çocuğu olan Plectrude, teyzesi ve eniştesi tarafında büyütülür. Okumayı hiç sevmemesine rağmen oldukça üst düzeyde bri zekaya sahiptir. Hayalinde hep dans etmek ve bale vardır. Hayalini gerçekleştirmek üzere bale okuluna gider ve oradaki hayat her ne kadar hoşuna gitmese de sonunda balerin olmak olduğu için herşeye katlanır. Bir gün hiç tahmin etmediği bir hastalıkla başetmek zorunda kalır ve bale hayatına veda eder. Gerisi kitapta. Merak edip okumak isteyenlere saygısızlık yapmayayım. Sevgi, yetenek, aile, zeka gibi kavramların çerçevesinde oluşturulmuş bir roman Özel İsimler Sözlüğü.

Kitabın Arkasındaki Not:

Amèlie Nothomb''''u kim öldürdü? Tüfekle çok yakından ateş eden biri öldürmüş onu. Cesedi bulunamıyor. Bir yerlerde sakinsakin çürüyordur belki de, kim bilir. Plectrude ve Mathieu başlarından atamadıkları bir cesetle dolaşıyorlar. Amèlie''''den asla kurtulamayacaklar. Belki de yazgıları bu... Doğar doğmaz öksüz kalan bir bebek, iri gözleri kreşteki diğer çocukları korkutan bir küçük kız, gündelik hayatın sihirle doldurulduğu bir evde teyzesi tarafından büyütülen bir minik balerin. Alışılmamış bir ismin yarattığı zorlu bir kader, sıradışı bir hayat çizgisi. Özel İsimler Sözlüğü, beyaz tütüler içindeki katillerin kol gezdiği bir peri masalı. Amèlie Nothomb, yalnızca insanoğlunun en ürpertici hayalini anlatmıyor, ölüme götürecek olanı kışkırtmak için elinden geleni yapıyor... Amèlie katilini kendi seçiyor! Max Amèlie, Özel İsimler Sözlüğü''''nde çevrenin zorlayıcılığını, aile içindeki bencilliği, sıradan insanların körü körüne kaderciliğini ve adeta, çıldırmış evreni anlatıyor.

Kitabın Adı: Özel İsimler Sözlüğü
Yazar: Amelie Nothomb
Çeviren : Berran Tözer
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 85

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Güney Amerika Overland 2009

TCK ( Türk Coğrafya Kurumu) bu yaz da gezilerine devam ediyor. Çoğu zaman geç haberdar olduğum bu gezilere katılmak bir türlü mümkün olmadı. Olacağa da benzemiyor. İlk kez zamanın da haberim oldu dersem bunda benim tembelliğimin yanında, bu işlere gönlünü vermiş Mesut Hoca'nın da payı var.

Geziye katılmak için TCK’nin internet sitesine girip küçük bir önkayıt formu doldurmanız gerekiyor

Yalnız üzülerek söylemeliyim ki gezinin ücretlendirmesi hakkında bilgiye ulaşamadım. Kuşkusuz en eygun fiyatla düzenlenecektir.

Coğrafya alanında yetkin insanlarla yolculuğa çıkmanın deneyim çok farklı olacak düşüncesindeyim.



TCK'nin internet sitesi için burayı,

Önkayıt için burayı tıklamanız yeterli



Lima - Rio de Janerio 2009 ( Büyük Okyanus'tan Atlas Okyanusu'na 30 Günde Devri Latin Amerika)







1.Gün: Lima'ya varış. Lima'da hotel. 12 Temmuz

2.Gün: Lima şehir turu. Lima'da hotel. 13 Temmuz

3.Gün: Lima-Nazca transferi. Nazca'da hotel. 14 Temmuz

4.Gün: Nazca-Arequipa transferi. Arequipa'da hotel. 15 Temmuz

5.Gün: Arequipa şehir turu. Arequipa-Cuzco transferi. 16 Temmuz

6.Gün: Cuzco şehir turu. Cuzco'da hotel. 17 Temmuz

7.Gün: Machu Pichu. Cuzco'da hotel. 18 Temmuz

8.Gün: Cuzco-Puno transferi. Puno'da hotel. 19 Temmuz

9.Gün: Adalar turu. Puno-Copacabana transferi. 20 Temmuz

10.Gün: Isla del Sol adası. Copacabana-La Paz transferi. La Paz hotel. 21 Temmuz

11.Gün: La Paz şehir turu. La Paz'da hotel. 22 Temmuz

12.Gün: Tiwanaku turu. La Paz'da hotel. 23 Temmuz

13.Gün: La Paz-Sucre transferi. Sucre hotel. 24 Temmuz

14.Gün: Sucre şehir turu. Sucre'de hotel. 25 Temmuz

15.Gün: Sucre-Uyuni transferi. Uyuni hotel. 26 Temmuz

16.Gün: Uyuni tuz çölü. Uyuni'de hotel. 27 Temmuz

17.Gün: Uyuni-Tupiza transferi. Tupiza hotel. 28 Temmuz

18.Gün: Tupiza-Villazon-Salta transferi. 29 Temuuz

19.Gün: Salta şehir turu. Salta'da hotel. 30 Temmuz

20.Gün: Salta-Iguazu transferi. 31 Temmuz

21.Gün: Iguazu'ya varış. Iguazu hotel. 1 Ağustos

22.Gün: Iguazu şelaleleri. Iguazu'da hotel. 2 Ağustos

23.Gün: Iguazu-Campo Grande transferi. 3 Ağustos

24.Gün: Pantanal turu. 4 Ağustos

25.Gün: Pantanal turu. 5 Ağustos

26.Gün: Pantanal turu. 6 Ağustos

27.Gün: Campo Grande-Rio de Janeiro transferi. 7 Ağustos

28.Gün: Rio de Janeiro şehir turu. 8 Ağustos

29.Gün: Rio de Janeiro şehir turu. 9 Ağustos

30.Gün: Rio de Janeiro-İstanbul uçuşu. 10 Ağustos

En Büyük Güç: Beyin Gücü

beyin gücü
Beynimizin gücünü keşfettiğimiz zaman yaptığımız işlerden zevk almasını öğreniriz. Bunun için de beynimizi doğru kullanmayı bilmeliyiz, bu o kadar zor bir şey değil, kimse gözünde büyütmesin.
Beyninizi nelerle doldurursanız o yönde o alanda güçlenirsiniz ve bu güç sizin kişiliğinizi oluşturur. Araştırmak, okumak, gözlem, kıyaslama yapmak ve neticede empati yaparak karşınızdaki insanların bakış açısını yakalamak en büyük gücünüzdür.
Kafası az çalışan insan yoktur kafasını beynini doğru yönlendireme-yen ve dolayısıyla doğru çalıştırama-yan insan vardır. Karşınıza bir güçlük çıktığında oturup bunun için başka hiçbir şey yapmadan üzülüyorsanız, beyninizi iflas ettirmişsiniz demektir ya da beyniniz iflas etme yolunda ilerliyor demektir. Karşınıza herhangi bir sıkıntı, güçlük, sorun çıktığında neden ve niçin'lerini araştırıp bir daha böylesi zor durumlara düşmemek için neler yapmanız gerektiğine dair kafa yorar ve muhtemel sorunlara
önlem alırsanız tüm zorlukların üstesinden gelebilirsiniz.
İnsanlar güveni hep dışarıda ararlar ama en kuvvetli güç ve güven insanın beynindedir. Yani kendilidedir. Tüm olaylar beynimizde biter! Beyninizde bir olayı nasıl sonuçlandınrsanız; kalbiniz ve kişiliğiniz de o derece şekillenir ve kuvveti de o nispette olur.
Kişinin ihtiyacı olan tüm güç, bedeninin içindedir. Bu ise beyinde başlar tüm duygusal ve fiziksel hareketlere yansır. Güçlü beyne sahip olmak için öncelikle inançlı olacaksınız. Başarılı ve iyi olma inancına sahip olursanız, gücünüzü iyi kullanabilirsiniz.
Beyninizin içinde en kuvvetli değer; inanç olmalıdır sonrası kolay, merak etmeyin. Tabi şunu da kabul edin hayat kolay değil, her zaman iyi şeylerle karşılaşmayacaksınız. Zorluklar sizi yoracak, üzecek ama başarma ve iyi olma inancıyla yolunuza devam edeceksiniz.
Evet ağlayacaksınız ama bu ağlamayı enkaz altında kalmış bir mağdur olarak değil bir psikolojik rahatlama olarak varsaya-
caksınız ki işin gerçeği de böyledir. Önemli olan her olay karşısında zır zır ağlamamak. Soğukkanlılığı muhafaza edebilmek önemli. Yine de yaşadıklarınızın üzerinizdeki olumsuz etkisini boşaltmak için ağlamak en iyi yöntemdir gibi geliyor bana... Bu sizi rahadatır, nitekim ağlamak ayıp değil, insani bir duygudur.
Beyninizden asla ve katiyen insani duygularınızı çıkarmayın. Güçlü beyin, hislerini ya da duygulanın kaybetmiş beyin demek değildir, insani duygularınızı hep içinizde barındıracaksınız ama ne zaman nerede ortaya çıkartacağınızı zamanla öğreneceksiniz.
İşte arkadaşlar kadın ya da erkek beyninin gücünü keşfetmiş bir kişinin ayakta durması kadar doğal bir şey yoktur. Sizler de bunu yapacaksınız; iyi akşkanlıklar, iyi arkadaşlar iyi bir sosyal çevre, bol bol araştırma doğru yerde doğru zamanda eğlenmek ve her şeyden önce en büyük sermayemiz aklımızı rahatlatmak ve neticesinde güç kazanmak... İşte bu saydıklarımın hepsi sizi hayatta ayakta tutacak.
Tek hedefiniz iyi insan olmak ol-malı ki, işte bunu da kendinize yaptığınız doğru yatırımlarla başarabilirsiniz. Doğru insanlar, doğru alışkanlıklar, doğru arkadaşlar eşittir: Doğru güç... Yani siz...

29 Mayıs 2009 Cuma

28 Mayıs 2009 Perşembe

YILIN GÖSTERİSİ

Bugün 4,5 yaşını bitiren oğlumun da yer aldığı yılın gösterisi dün akşamdı. Bir annenin yaşayabileceği en güzel duygulardan biriydi. Minicik yavrular devasa Atatürk ve Türk Bayrağının önünde tüm hünerlerini gösterdiler. Benim gibi tüm annelerin gözü yaşlıydı gösteri boyunca. Sevinç, mutluluk, gurur, gözyaşı tüm duyguları birarada yaşadık. Bu arada oğlum ateşli ateşli gösterisini sundu, dolvenle ayaktaydı. İnşallah üniversiteden mezun oldukları günleri de görürüz. Ben diyorum ki, hiç bir bayan anne olmadan ölmesin, bu duyguyu yaşamadan, iliklerine kadar hissetmeden bu yaşamdan gitmesin. Bu biz bayanlara verilmiş büyük bir nimet.

Yabancı Okullarda Geri Sayım

Yabancı özel okullara öğrenci seçecek sınav pazar günü yapılacak.
window.google_render_ad();
Sınava 18 bin 500 öğrenci katılacak Yabancı özel okullara öğrenci seçecek sınav için geri sayım başladı. İstanbul, İzmir ve İçel illerinde faaliyet gösteren özel yabancı ortaöğretim okulları, öğrencilerini Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak sınavla alacaklar.
Pazar günü yapılacak sınava 18 bin 500 öğrenci katılacak. Soruların yüzde 70'i 8. sınıf, yüzde 30'u 7. sınıf kazanımlarından olacak. 120 dakika sürecek sınavda, 25 Türkçe, 25 matematik, 20 soru fen bilgisi, 20 sosyal bilgiler, 10 dil öğrenme yeteneği soruları yer alacak. Sınav İstanbul'da yalnızca Tuzla ve Beylikdüzü bölgesindeki okullarda yapılacağı için özellikle bu merkezlere uzak oturan adayların sabahın erken saatlerinde yola çıkması gerekiyor. Geçen yıl 14 ilde bulunan Türk ve yabancı 92 özel okul için 19 bin 934 aday başvuru yapmıştı. Bu yıl ise 3 ilde bulunan 14 yabancı özel okul için 18 bin 500 aday başvurdu. SÜREKLİ SAATİNİZE BAKMAYIN - Sınav sorularını çözmeye alıştığınız tarzda başlayın. Sınava hazırlık sürecinde deneme sınavlarında soruları nasıl bir sırayla çözüyorsanız aynı yöntemi kullanmanız başarınızı artıracaktır. - Sınavda zamana karşı yarıştığınızı aklınızdan çıkarmayın. Ancak zamanlama yaparken sürekli saate bakmayın, bölüm aralarında saatinizi kontrol edin. - Çözemediğiniz soruların yanına soru işareti koyarak bu soruları geçin. Yapamadığınız soruların başına kırmızı kalemle işaret koyabilirsiniz. Bu sizin algınızı güçlendirecektir. - Soru köklerindeki verilerin tümünü okuyun. Parantez içindeki ifadelere dikkat edin. Altı çizili ve olumsuz ifadelere (çıkarılamaz, söylenemez, değildir, yoktur vb.) dikkat edin. Mutlaka bu ifadelerin altını çizerek okuyun. - Soruların hepsini okuyun. Çünkü çözmekte zorlanmayacağınız veya okul hayatınızın herhangi bir anında beyninize yerleşmiş bir bilgi ummadığınız bir soruyu çözmenize yardım edebilir. - Seçeneklerin de hepsini okuyun. Çeldiriciler doğru cevaba çok benzer, unutmayın. - Sözel sorular da dahil olmak üzere bütün soruları kalem kullanarak çözün. Kalem kullanırsanız dikkat ve algı düzeyiniz çok yükselecek, hata yapma olasılığınız azalacaktır. - İşlemlerinizi düzgün yazarak yapın, sağlama yapın. Özellikle öğrenciler basit dört işlemlerde bariz hatalar yapıyor. - Bulduğunuz ve doğruluğundan emin olduğunuz cevapları cevap kağıdına biriktirmeden, hemen düzgün ve doğru şekilde işaretleyin. Toplu işaretlemeden kaçının. Cevaplarınızı optik formaya ya tek tek ya da sayfa sayfa geçirin. - Sınav süresini, sonuna kadar ve en iyi şekilde değerlendirin. Sınavdan erken çıkmanın bir getirisi olmadığını unutmayın. - Son kontrolü yaparken kalemi bırakın çünkü kalem size yüzde yüz emin olmadığınız cevaplarınızı değiştirme baskısı yapabilir. - İlk verdiğiniz cevabın kesinlikle yanlış olduğundan emin değilseniz cevapları değiştirmeyin.

İlkokullara Cep Yasaklanıyor

Fransa’da cep telefonlarının sağlığa etkilerini inceleyen Sağlık Bakanlığı ilkokullarda cep telefonunu yasaklama kararı aldı.

Cep telefonu şirketlerinin çocuklar için sadece mesaj gönderen özel telefonlar üretmeleri zorunlu hale getiriliyor. Sağlık Bakanı Rosalyne Bachelot, cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik radyasyonun çocuk beynine verebileceği zararı önlemek için bir dizi kararlar aldıklarını ve sadece kulaklıkla çalışan cep telefonu üretimi yapılmasını talep edileceğini söyledi. Üç şehirde başlatılan pilot bir uygulama kapsamında da baz istasyonlarının yaydığı radyasyonun azaltılması için girişimler başlatıldı. Cep telefonu gibi kablosuz internetin de zararlı olabileceğinin belirlenmesinin ardından ülkedeki tüm kütüphanelerde kablosuz internet ağlarının kaldırılmasına karar verildi. Kararlar, cep telefonları ve kablosuz internetin çevreye yaydığı radyasyon konusunda yürütülen 6 haftalık bir çalışma sonucunda alındı. Bachelot, gelecek eylül ayına kadar hükümetin bu konuda çıkarılması gereken yasaları meclise getireceğini açıkladı. Cep telefonu ve kablosuz internetin yaydığı rasyasyonun özellikle çocuklarda baş ağrısı, uykusuzluk, yorgunluk ve kanser riski artışına yol açtığı tespit edildi. Fransa'da cep telefonu karşıtı yüzlerce dernek ve kampanya grubu, 14 yaşında altındaki çocuklara cep telefonunun yasaklanmasını talep ediyor. Ülke şu anda cep telefonlarının yalnızca sınıflarda kullanılması yasak. Öte yandan eylül ayında baz istasyonlarına karşı alınan önlemlerin de genişletilmesi söz konusu. Hükümet şimdiye dek baz istasyonlarının insan sağlığına olumsuz bir etkisi olduğunu gösteren bir araştırma bulunmadığı için bu konuda hareke geçmiyordu. Ancak geçen şubatta bir mahkeme, Lyon yakınlarındaki bir köyde bulunan üç baz istasyonunun çevredeki ailelerin sağlıkları konusunda endişe yarattığı için kaldırılması kararını aldı. Baz istasyonlarının okul, hastane ve evlerin çevrelerinden kaldırılması talep ediliyor.

MÖSYÖ

Oğlumun egzamaları sıcaktan ve terden çok arttı. Geçen gece kaşınmaktan uyuyamadı resmen. Hemen acile götürdük, bir iğne ile sakinleşti. Eve gelince oğlumun başında ayrılamadım, uykumda da iyice kaçtı. Bende o saatte yapılacak en güzel faaliyeti yaptım. Kitap okudum :) Toussaint'in Mösyö'sünü. Bir çırpıda okuyup bitirdim. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve çok sevdim. O kadar yalın bir anlatımı var ki, cümleler oldukça yüzeysel., kitabın sonuna nasıl gelmişsiniz anlamıyorsunuz bile. Sizi düşünmeye iten pek cümle yok bu kitapta. Mösyö kendi halinde yaşamakta olan, kimseye zararı olmayan, sıradan bir insandır. Kendine oldukça basit denilebilen bir işi vardır. Kapı komşusu sık sık Mösyö'yü ziyarete gelir ve Mösyö bu durumdan pek hoşlanmaz. Çünkü Mösyö, yalnızlığı sever, evinin terasında tek başına kahve içip, kitap okuyarak keyif yapmayı sever. Nedense ben pek sevdim Mösyö'yü :) Belki de kendimi buldum Mösyö'de. Kitabın arkasında da dediği gibi çağdaş bir Oblomov'u çağrıştırıyor. Ben okuyun derim, değişik anlatımla bir Fransız yazarla da tanışmış olursunuz.
Kitabın Arkasındaki Not:
Daha önce Banyo ve Fotoğraf makinesi'ni yayımladığımız Toussain'in Türkçe'deki üçüncü kitabını sunuyoruz. Sürdüğü "olaysız-sakin" yaşamıyla çağdaş bir Oblomov'u çağrıştıran Toussaint'in tipik anti-kahramanı, Mösyö karakteriyle karşımıza çıkıyor bu defa. Yaşamda hiçbir hırsı, projesi olmayan, düşman olduğu gerçekliktenkaçıp yanlızlığına ve düşüncelerine sığınan, "göze fazla batmamaya" çalışarak gündelik monoton yaşamını sürdüren Mösyö, kendisinden bir talep eden insanlar yüzünden huzursuzdur. Pek de farkında olmadığı bir nişanlısı, fazla uğraş gerektirmeyen "kıyak" bir işi, yenitanıştığı ve "arkadaş" olmak zorunda kaldığı bir komşusu vardır. Bütün bu insanlarla olan ilişkiler Mösyö için anlamsız birer yükten başka birşey değildir. Özlemini duyduğu dinginlik için çareyi sık sık kiralık evinin terasına sığınmakta bulur.Hayır diyemediği için sürüklendiği yaşamdan kaçarak tek başına geçirdiği saatler boyunca "acının yokluğundaki zevki, zevkin yokluğundaki acıyı" hisseder. Ta ki bir partide kendisini ilgiyle dinleyen "ağırbaşlı" bir kadınla tanışıp âşık oluncaya kadar...Fransız edebiyatının son yılardaki en parlak kalemlerinden biri olan Toussaint'i sevenlerin kaçırmayacakları bir kitap.
Kitabın Adı: Mösyö
Yazarı: Jean Philippe Toussaint
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 78

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Yalnızlık

"Öteki", ben olmayan, "ben" ise, ötekinin ötekisi olarak tanımlanabilir. Birbirine muhtaç ikili bir ilişkidir bu. Ben, kendini tanımlayabilmek için önce ötekini keşfeder. Kendini ancak, ötekinden kendine doğru hareket ederek tanımlayabilir.
Ferit Edgü'nün "Hakkâri'de Bir Mevsim" adlı romanında islenmiş konulardan biri de çarpıcı bir biçimde ele alınmış olan "Ben ve Öteki" kavramıdır. Romanda, ben ve öteki, öykü kahramanının hep birisine ihtiyaç duyması ile ele alınmıştır. Kahraman hem yalnızlık duygusuna hakim olamamış, hem de bir şeyler öğrenmek ister havasında olduğu için yazar bu konuyu seçmiştir. Ben ve öteki hep birbirine muhtaç İki kişiliktir. Öteki olmazsa, "ben" de olmaz. Bu nedenle birinin, başkaları hakkında bir fikri yoksa, kendi hakkında da bilgisi yoktur. Çünkü fikir sahibi olamaz. Karşılıklı yardımlaşma, bu İlişkiyi düzene sokar. İnsanlar yaşadıkları ortamı değiştirince kişiliklerinde, davranışlarında ve uğraşlarında da değişiklik meydana gelir. Bu aynı zamanda "öteki"ni tanıdıktan sonra da gerçekleşebilmektedir.
Öyleyse nedir ben ve öteki? "Öteki", ben olmayan, "Ben" ise, ötekinin ötekisi olarak tanımlanabilir. Birbirine muhtaç İkili bir ilişkidir bu. Ben, kendini tanımlayabilmek için önce ötekini keşfeder. Kendini ancak, ötekinden kendine doğru hareket ederek tanımlayabilir. Ötekini, kendine göre eksiklikleri ya da fazlalıklarından faydalanarak fark eder. Kendini tanımladığı ve ötekini nesneleştirdiği anda kendisini özneleştiriyor ve merkezi kendisi olan ilişkiyi kuruyor. Bu, benin düzenlediği sıralamayı oluşturuyor. Özne, yani "ben" tek başına aciz ve anlamsızdır. Tek başına bir işe yaramaz. Kendi yabancısına muhtaçtır. Ben, ötekini keşfeder, nesneleştirir ve ötekini, düzenlemenin yollarını arar. "Ben"e göre ötekinin de ötekileri vardır. Böylece birbirinden bağımsız ya da iç içe, sayısız sayıda ikili ilişkiler ve küçük iktidarlar oluşur. Ben, her zaman bir şekilde 'öteki' arayışı içindedir. Öteki ise hep "ben" in içindedir. "Ben ve öteki", "biz ve
onlar", "yerli ve yabancı" gibi İkili yapılarda İlişki, ilişkinin her iki tarafı için de iki yönlü işlemektedir. İçe ve dışa doğru. Ben / biz / yerli ve öteki/ onlar / yabancı tarafları, bu ilişkideki konumlarını hem kendileri için ve kendilerine doğru, hem de kendileri olmayan için ve kendilerinden dışarıya doğru kurmak ve devam ettirmek durumundadırlar. Özne bu ilişkideki merkezi yerini ve ötekine karşı kurduğu iktidarını haklılaştırmak için gerekçeler üretir, kendini buna ikna eder ve sürekli olarak bunu kendine tekrar eder. Ötekini kendisi için 'mutlak öteki' haline getirir. Buna inanır. Aynı şeyi ötekine karşı da yaparak, onu kendisinin ötekisi olduğuna alıştırır ve bu ilişkiyi iki taraf için de, başka türlü olmasının imkansız olduğuna inandırır. Aynı iki yönlü işleyiş öteki için de geçerli. Yani aynı mekanizma ötekinde de, içe ve dışa doğru işler. Bu ikili yapılanma, her iki taraf için de zihinsel anlamda narkotik etkisi taşır. Yani tarafların oluşturulmuş, kalıplaştırılmış davranışları ve beklentileri artık her iki taraf için de önceden bellidir. Kalıba sokulmuş ilişki biçimi, her iki taraf için de kabullenilmiş ise zihinsel uyuşukluğu başlatır. Bu, tarafları rahatlatır, durumu normalleştirir. "Ben" paranoyak bir şekilde, kendine benzemeyeni, yabancı olanı keşfettiği anda tehlikeli bulur ve kendini koruma duygusuyla tehlikenin ortadan kalkması için onu ya kendisine benzemeye zorlar, asimile etmeye çalışır ya da algıladığı tehlikenin boyutlarına göre öteki üzerinde düşmanca bir strateji geliştirir. Kendi paranoyasının kurbanı olur. Ben, bu noktadan sonra "başkaları berbat" demeye başlar. Bir bakıma kendini beğenmişliktir.
Ben, öteki olmadan yaşayamaz. Romanda, kendini bir kazazede olarak tanımlayan ve hiçbir şey hatırlamayan, bazen buna kendisi de inanmakta güçlük çeken bir karakter vardır. Yazar, "ben ve öteki" ilişkisinde bu ana karakteri "ben" olarak alıp diğerlerini "öteki" yapmıştır. Arada sırada romanın ilerleyen bölümlerinde de bunu derinleştirerek, ana karakterin diğer insanlara muhtaçlığını anlatmıştır. Kimi zaman öğretmenlik yaparken çocuklardan öğrendiği şeylerle, kimi zaman da oranın dilini öğrenmeye çalışırken, "ötekilere", yani köy çocuklarına ihtiyaç duymuştur. Bu muhtaçlık, "ben"in, "öteki" olmadan asla yaşayamayacağının göstergelerinden birisidir.
Birinin, başkaları hakkında bir fikri yoksa, kendi hakkında da bilgisi yoktur. Yani yine bir başka deyişle "Ben", "öteki"ni analiz etmeden, kendi durumunu anlayamaz". "Ben" in, öteki olmadan yaşayamamasının nedeni, hem tanımındaki gibi aslında ötekinin de "ben"in içinde olmasından, hem de ona çeşitli nedenlerden dolayı ihtiyaç duymasındandır. Örneğin bu ihtiyaçlardan biri kendisi hakkında bilgi edinmektir. Öteki ile karşılaştırma yapamazsa kendi hakkında hiçbir farkı bilmeyecek ve bundan dolayı bilgi sahibi olamayacaktır. Belki kendini tanımlayamayacaktır bile. Bu, romanda karakterin, gittiği köyü incelemesi ve insanların sefilliğini fark etmesi olarak ele alınabilir. Köydeki çocukların ayakkabı giymemesi, okulun eskimişliği, insanların ilgisizliği ve bunun gibi kötü koşullar... Bu kötü haldeki yeri görünce, hem kendi iyi durumunun farkına varıp kendini tanımlayabilmiş ve onlardan ayırabilmiştir. "...başka bir dilden soru sorduğumda cevaplamayan, saçları makasla kırpılmış oğlanlar, mosmor ayaklı yalınayak çocuklar, hiçbirinin önünde kalem, kitap, defter olmayan çocuklar..." (Edgü 23). Bundan mutluluk duymasa da kendi durumu için şükretmiştir. O andan itibaren de çalışmaya başlamıştır.
Karşılıklı yardımlaşma, hayatı düzene sokar. Tıpkı "ben ve öteki" ilişkisinde olduğu gibi, "ben", ötekinin farklı olduğunu fark edince korkar ve onu tehlike olarak görür. Bu nedenle onu hemen asimile eder, kendine benzetmeye çalışır. Böylece tehlike ortadan kalkmış olur. Fakat karşı tarafı asimile etmek veya değiştirmek her zaman şiddetle veya o tarz bir yöntemle olmak zorunda değildir. Yardımlaşma gibi güzel ve barışçıl yollarla da bu gerçekleştirilebilir. Romandaki karakter köyün öğretmeni olarak çocuklara pek çok şey öğretmiş ve onlardan da pek çok şey öğrenmiştir. Burada karşılıklı yardımlaşma vardır. Başlangıçta hiçbir şey hatırlamamasına rağmen yardım ederek hem onları bilgilendirmiş hem de kendisi hakkında bilmek istediği şeyleri öğrenmiştir. Kendisi de bunun farkındadır. "Bana gelince, hem öğreten hem öğrenen biri..." (Edgü 66). Burada hem yardımlaşmanın önemine yer verilmiş, hem de "ben" in, "öteki" olmadan yaşayamayacağına başka bir kanıt gösterilmiştir.
İnsanlar yaşadıkları ortamı değiştirince kişiliklerinde, davranışlarında ve uğraşlarında da değişiklik meydana gelir. Ben ve öteki arasındaki ilişkide roller bellidir. Bu rolleri belirleyen de elbette "ben" dir, yani romandaki ana karakter. Ben olan, kural koyan, konuşan, yazan, planlayan, strateji geliştiren, akılcı olan, sınırları tanımlı ve katı, değişmez olandır. Öteki ise kurallara tabi olan, dinleyen, okuyan, öznenin yaptığı planlamaya uyması beklenen, taktik geliştiren, duygusal olan, sınırları değişebilir olan ve özneye göre esnek durumda olandır; yani köy halkı ve özellikle çocuklar. Romanda genellikle ana karakterin bakış açısından anlatım yapıldığı için "Ben" in durumu çok iyi anlaşılmaktadır. Ben ve Öteki ilişkisinde "ben"in koyduğu bu ilişki yapısını öteki de benimsemiş ve seçeneklerden birini kabul etmiş ise problem yoktur. Köydeki çocuklar bu kategoriye girebilir. Ancak ikili yapının taraflarından birinin özellikle de edilgenleştirilmiş olan "öteki"nin itirazıyla problem başlar. Çocuklar da "öteki" durumundadır fakat Muhtar ve Halit gibi "ötekiler" problem yaratmaktadır. Ötekinin, ilişkiye ve dolayısıyla "ben"e karşı takındığı kayıtsızlık bile "ben"i çileden çıkartmaya yetmektedir. Bu nedenle karakter sürekli romanda kafası karışık bir haldedir. Hep isyan içindedir. Bulunduğu durumdan veya etraftakilerin bulunduğu durumdan... "Yol boyunca göz pınarlarımda birikmiş olan yaşlar bir anda boşaldı. Bir çocuk ölüsü önünde tutamadım kendimi..." (Edgü 58). İşte bu andan itibaren en azından onları eğitmek için çaba göstermiş ve onların sefil durumlarına karşı kayıtsız kalmamıştır.
Sonuç olarak herkesin birine ihtiyacı vardır. Yani "ötekiler" olmazsa özne de olmaz. Bu kişiler birbirine yardımlaşma ve tanımlama yoluyla bağlıdır. Birbirlerini tanımladıktan sonra ayrılır ve bir anlam kazanırlar. Ferit Edgü, "Hakkari'de Bir Mevsim" adlı eserinde bir insanın diğer insanlara muhtaçlığını ve yardımlaşmanın hiçbir zaman elden bırakılmaması gerektiğini etkileyici bir şekilde anlatmıştır. "Ben ve öteki" kavramlarını öyküye çok güzel bir şekilde yerleştirmiş ve güzel bir mesaj vermiştir.
Yazan: Ezgi Timuroğlu

Türk Bayrağı'nı Yakmak İstedi

Aydın'ın Nazilli ilçesinde ilköğretim okulu bahçesindeki Türk Bayrağı'nı yakmaya çalışan kişi, tutuklandı.

Beş Eylül İlköğretim Okuluna giren 25 yaşındaki A.E, bahçedeki Türk Bayrağı'nı gönderden indirerek yakmak istedi. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, A.E'yi gözaltına aldı. Zanlı, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Saat Kulesi


nereden gelmiş bu denizsiz kente
bu yaşlı martı
konmuş saat kulesinin üstüne
öyle bir zamansızlıktan izliyor beni
çağırsam hemen çıkıp gelecek, biliyorum
çok eski bir oyundan kılıksız bir haberci gibi.

her şey yitip gidiyor
üstelik bu akşamüstü saatlerinde
şu akarsu ne kadar eski, şu tepe ne kadar eski
oysa yepyeni görünüyor ikisi de.
şakalaşmakta zamanla saat kulesi.

Edip Cansever

"Sevgili Deniz,
umarım hangi saat kulesi olduğunu biliyorsun.."

BİR YOLCULUK NE ZAMAN BİTER?

"Bir Delinin Güncesi" ile hayatıma girip, "Kırmızı Pelerinli Kent" ile diğer kitaplarını merak ettiren ve "Mücizevi Mandarin" ile kendisine hayran bırakan yazar Aslı Erdoğan'ın en son okuduğum kitabı ise "Bir Yolculuk Ne Zaman Biter?". Gazete yazılarında oluşan bu kitap tabi ki Aslı Erdoğan'ın kaleminden çıkmış kelimeler ve o kelimelerin muhteşem bir araya gelişleri ile harika bir deneme kitabı olmuş çıkmış. Özellikle deneme türü sevmeyenlere bu kitapla başlayın derim. Göreceksiniz ki, deneme türü de en az diğer türler kadar ilgi çekici. Gerçi yazarın bu kitabı 2000 yılında piyasa çıkmış. O dönemin en göze çarpan olaylarına yer verilmiş daha çok. O dönemleri hatırlıyorsunuz okudukça. Bazı yazılar var ki, ben okurken içim parçalandı. Gözlerim doldu. Tüylerim diken diken oldu. İnsanın iç dünyasına girebilen ve onu kelimelerin sihri ile bu kadar güzel bir anlatım her yazara göre değil. Okuyunca bana hak vereceksiniz.
Kitabın Arkasındaki Not:
'Yazmak bir yolculuktu benim için, hedefsiz bir yolculuk. Yollar, sokaklar, duraklar ve insanlar. Hepsi birer anahtardı, ama hangi kapıya uyduklarını bilmiyordum. Dünya çağırmıyordu beni, onun için öğrendim onu çağırmayı... Renkleri ve gölgeleriyle... Ben de içindeyim, diyebilmek için, hepsini ışığa dönüştürebilmek için. 'Orada olmakla içinden geçip gitmek arasında kararsız bir yolcuydum çoğu kez. Limansız bir yolcu. Sözcüklere bırakılmayacak olanı sözcüklere teslim ediyordum. belki. Şimdi buruk bir gülümsemeyle sözcüklerimi bırakıyorum. Gitsinler... 'Bu yüzden, elinizdeki kitabın ilk ve son sayfaları eksik. Kimbilir, belki sizdedir.'
Kitabın Adı: Bir Yolculuk Ne Zaman Biter?
Yazarı: Aslı Erdoğan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 166

26 Mayıs 2009 Salı

Atıl ile Münhal


Türk dil kurumuna göre
1. tembel
2. işsiz, aylak
3. etkisiz, işe yaramaz
4. süreduran

anlamlarına geliyor atıl kelimesi. dikkat edilecek bir özelliği de şu, sözcüktaki "a" harfi uzatılarak okunuyor. bilgisayar dilindeki idle sözcüğü tamda bu anlamı karşılıyor. uzun süre bilgisayar başında olmayınca idle oluyorsunuz.

Münhal ise yine TDK'ya göre;
boş olan açıkta bulunan anlamlarına geliyor.

Boş sınıfı görünce anlamış olmalısınız. Anlayın artık halimi, ahvalimi.
Biraz hazırlıksız yakalandım iş bu hale. Yoksa bir dizi plan yapılırdı. Bir yerlere gidilirdi.
Ara sıra sınıfa girip bakınıyorum. Haritalar düştü düşecek yere. Şu arka sırada uyuyan çocuğu dahi özledim desem. Başının hemen üzerindeki haritanın asya kıtasına ait olduğunu öğrenmeden gitti ya ona yanarım.

SICAK KÜLLERİ KALDI

Kütüphanemde onlarca kitap varken annem elime tutuşturdu bu kitabı. Mutlaka ama mutlaka okumalısın dedi. Tüm okunacaklarını bir kenara bırak, şimdilik onları unut ve yavaş yavaş, sindire sindire Oya Baydar'ı oku dedi. Amacım bu kitabı biraz olsun ertelemekti ama annemin ısrarları ağır basınca başladım okumaya. Başladım ama ilk sayfalar beni sıktı. Neredeyse ilk 100 sayfa beni sarmadı. Annem beni uyarmıştı, sabırsız davranma, bekle o sihirli dünyaya girmek için demişti. Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde şöyle bir tanımlama yapılmıştı. Yapbozun parçaları 100.sayfadan sonra yerlerini bulmaya başladı. Gerçekten de öyle oldu ve herşey yerli yerine oturdu. 100.sayfadan sonra nerdeyse yapıştım kitaba. Nasıl yavaş okuyorum bitmesin diye. Beni takip edenler farketmişlerdir, blogum sol tarafında uzun bir zaman kaldı "elimdeki kitap" fotoğrafı. Türkiye'nin yakın tarihini birazcık olsun roman tadında bakabildim. 12 Eylül olaylarını bir romanda okumak çok hoşuma gitti. Roman Ülkü ile Arın'ın aşkı ve o dönemdeki siyasi olaylar anlatılmaktadır. Sosyal sınıfları farklı olsa da birbirlerine duydukları tutkulu aşk hiç bitmemiştir. Başkaları ile evlenseler bile.Tabi bir de Türkiye'nin siyasi durumunu çok güzel ifade etmiş. Bana kalırsa birazcık da olsa kendi hayatından alıntılar var gibi romanda. Oya Baydar'ın okuduğum ilk kitabı kesinlikle diğer kitapları da hemen okunmalı diye düşünüyorum. Çünkü yazara hayran oldum.
Kitabın Arkasındaki Not:
Sıcak Külleri Kaldı, 'siyasal roman' tartışmalarının orta yerine düşen ve noktayı koyan bir roman. Polisiye roman sürükleyiciliğinde, belgesel ilginçliğinde, şiir tadında, gerçek bir roman. Dünyanın ve Türkiye'nin son kırk yılının fonunda; İstanbul'dan Moskova'ya, Paris'ten Ankara'ya, Anadolu'dan dünyaya açılan bir coğrafyada; elçilik rezidanslarından işkence odalarına, morglardan eski bahçelere, üzüm bağlarına, üniversitelerden fabrikalara, gecekondulardan konaklara, yalılara uzanan bir ortamda; devletin üst kademelerinden, siyasetçilerden, diplomatlardan, sermaye kesiminden, gizli servislerden, işçilerden, sendikacılardan, örgüt liderlerinden, gazetecilerden, militan gençlerden kahramanlarıyla Oya Baydar, bu çok boyutlu romanında tutukuyu, aşkı, gücü ve güçsüzlüğü, devleti ve iktidarı tartışıyor. Yakın tarihimizin en sıcak yıllarının ekseninde, gerçek olayları, yaşanmış acıları, kayıpları, daha belleklerde tazeyken, izleri silinmemişken, derine inerek, ustalıklı anlatımıyla kurgusuna katıyor, paylaşıyor. Sıcak Külleri Kaldı, kırk yılın yangınlarının, sevgilerde, dostluklarda, aşklarda, tutkularda, inançlarda, devrimlerde tutuşturduğu ateşlerin arta kalan sıcak küllerinin romanı. 'Siyasal', ama 'Roman'.
Kitabın Adı: Sıcak Külleri Kaldı
Yazarı: Oya Baydar
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 442

Kuleli Askeri Lisesi’nde Feci Ölüm

Kuleli Askeri Lisesi’n-de, bir öğrenci kuleden düşerek can verdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en köklü okulları arasında yer alan ve yıllardır harp okullarına subay adayı yetiştiren Kuleli Askeri Lisesi'n-de, bir öğrenci kuleden düşerek can verdi. Büyük üzüntü yaratan olay, 7 Mayıs Perşembe günü meydana geldi. Hazırlık sınıfında okuyan ve ismi açıklanmayan bir öğrenci, gece yarısı kulelerden birine çıktı. Kapıları kilitli olan kulenin tepesine doğru, kilitleri tek tek açarak çıkan öğrenci, bir anda dengesini kaybederek aşağıya düştü. Askeri savcı araştırıyor Uzun süre düştüğü yerde yatan genci nöbetçi askerler fark etti. Ambulansla hemen Haydarpaşa GATA Hastanesi'ne götürülen öğrenci, yolda hayatını kaybetti. Kazadan sonra, 1. Ordu Komutanlığı'ndan üst düzey askeri yetkililerin okula geldiği ve olay hakkında bilgi aldığı öğrenildi. Kuleden düşerek can veren öğrencinin cenazesi ertesi gün ailesi tarafından alınıp toprağa verildi. Askeri yetkililerin bilgi vermekten kaçındığı olay için askeri savcılık soruşturma açtı. Kaza ile ilgili 3 iddia Üzücü olayla ilgili çeşitli iddialar gündemde. İlk iddiaya göre genç lise öğrencisi, sigara içmek için kuleye çıktı ve dengesini kaybederek düştü. Diğer iddiaya göre ise üst sınıf öğrencileri, yeni gelenleri cesaret sınavına tabi tutuyordu. Okuldaki dev kuleye çıkarılan yeni öğrenciler, buradan aşağıya işetiliyordu. Bu cesaret sınavında da bu üzücü olay meydana geldi. Son iddia ise okula uyum sağlayamayan ve ayrılmayı düşünen öğrenci, arkadaşlarıyla veda fotoğrafı çektirmek için yukarı çıktığı sırada aşağı düştü.

Mucid Öğrencilerden Mütiş İcad

3 Ay içerisinde hayallerindeki Bilgisayar masasını Oluşturdular.

Gemerek Şehit Ahmet Karahan Endüstüri Meslek Lisesi öğrencileri Bekir Ağababa ve Suat Günaydın. Bilma adı verdikleri proje tabanlı beceri yarışmasında.Türkiye 2.liği kazandı.Bakanlar kurulunda bulunan monütörlerden esinlenerek projeye başlayan gençler.3 Ay içerisinde 130 YTL maliyetle hayallerindeki bilgisayar masasını oluşturdular.

Sivil Havacılık Öğrencileri Uçuşta

Nevşehir'deki Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği bölümü öğrencileri, ilk kez uçuş heyecanı yaşadı.

Nevşehir'in Ürgüp İlçesi Mustafapaşa Beldesi'nde üniversiteleşme sürecini sürdüren Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği bölümü öğrencileri, ilk kez uçtu. Öğrenciler, Kapadokya Havalimanı uçuş pistinde Türkiye'nin öğretmen pilot TopAir Uçuş Okulu sahibi Murat Öztürk yönetiminde 2 yıl devam ettirdikleri eğitimlerinde ilk kez pilot koltuğuna oturarak yaklaşık 4'er dakikalık bölümler halinde bölge semalarında uçmanın keyfini ve heyecanı yaşadı. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu'nun 'Bahar Şenlikleri' kapsamında düzenlenen ve 50 öğrencinin katıldığı uçuşu gerçekleştiren TopAir Uçuş Okulu sahibi Murat Öztürk öğrencilerin uçuş meraklarını gidermek amacıyla uçuş gerçekleştirdiklerini söyledi. Öztürk, “Bölgedeki öğrencilerin uçuş meraklarını gidermek ve uçuşun güzelliklerini göstermek amacıyla organizasyonu yaptık. 2 günde 50 öğrenciyi uçurduk. İstanbul'dan 10 uçak daha gelecekti, ancak meteorolojik koşullardan dolayı gelemedi. Böyle güzel bölgede arkadaşlarımıza havacılığı tanıtmak istiyoruz” dedi. Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Bölüm Başkanı Dilek Çelik, öğrencilere uçuş heyecanını yaşatmayı amaçladıklarını söyledi. Çelik, “50 öğrencimiz 3'er kişi olarak Kapadokya semalarında uçtu. Havacılık sektörünün her alanında çalışacak öğrencilerimizin hava tarafını da görmesini amaçladık” diye konuştu. Uçuşa katılan öğrenciler, ilk kez pilot kabininde olmanın keyfini yaşadıklarını söyledi. Öğrenciler, “Bizim için tecrübe oldu. Uçuşta kendimizi ayrı bir dünyada gibi hissettik. İlk kez pilot kabininde uçuşun heyecanı yaşadık. Bu heyecanı herkesin yaşamasını isteriz. Uçuşa meraklı gençleri okulumuza davet ediyoruz” diye konuştu.

Çocukları Sınav Stresi Sardı

İlköğretim 6, 7 ve 8. sınıfların katıldığı sınavların öğrenciler üzerindeki etkisi konusunda en ilginç örneklerden birini Deniz ailesi yaşıyor.

Eğitimci anne ve babanın 6'ncı sınıfa giden kızları Betül, sınava az bir süre kala okul-dershane yükünü kaldıramayınca evde eylem başlattı. Yemek yememe ve ders yavaşlatmayla başlayan eylem greve dönüşürken, sorun aile meclisinde çözüldü. Çocuğu ilköğretimi bitiren her ailenin artık her yılı bir sınav yılı gibi geçiyor. Önce SBS, sonra ÖSS... Hele bir de ailede yaşları birbirine yakın çocuklar varsa... Okul-dershane-ev üçgeninde ders-sınav-test-deneme sarhoşuna dönen çocukların bazen pilleri bitebiliyor ve bu maratona isyan bayrağı çekebiliyor. Dersaneler öğrencilere önemli katkılar sağlıyor. Çocukları sınavlara ve hayata hazırlıyor. Ama stresli süreç çocukların da nefes almaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Anne-baba öğretmen olan Deniz ailesinin son dört yılı adeta bir sınav maratonuyla geçmiş. İbrahim 10., Elif 9., Betül 6. sınıfta okurken, Nihal de bu yıl ilkokul 1'inci sınıfa başlayacak. SBS hazırlık sürecinin artık 6'ncı sınıftan başlıyor olması evin havasını tamamen sınav odaklı hale getirmiş. Ağabeyi İbrahim, ablası Elif gibi bu yıl yarışa 6'ncı sınıftan katılan Betül, zaten üç yıldır yaşadığı sınav stresine dayanamamış. 3 yıldır "Sessiz ol, abinin OKS'si var.", "Ablanı rahatsız etme, OKS'ye girecek." sözleri bu yıl "Ders çalış SBS var." stresine dönüşmüş. Sınıf arkadaşlarına göre bir yaş küçük olan Betül, özel bir okula gidiyor. Babası onu sezon başında da hafta sonları için bir dershaneye yazdırır. Bütün günü okulda geçen Betül'ün hafta sonu da dershane serüveni vardır. Hem okula hem dershaneye servisle gitmekte, her gün İstanbul trafiğinde birkaç saati geçmektedir. Bu da minik Betül'ü fazlasıyla yıpratmaktadır. Okulda 40, dershanede ise 15-20 saat ders görür. Okuldaki imtihanlar, dershanedeki tekrarlar, denemeler, check-uplar, tomografiler, MR'lar bitecek gibi değildir! Biri biter, diğeri başlar. Ve bu üç yıl da devam edecektir üstelik. Öğretmenlerini çok seven Betül, bütün derslerini ihmal etmemeye çalışmakta, okul ve dershaneden verilen ödevleri yapmadan asla gitmeye yanaşmamaktadır. Sene başından beri ailesini kırmamak ve güzel bir okul kazanmak için gösterdiği gayreti birkaç isyan hareketi sergilese de devam ettirmeye çalışır. Ama geçen hafta film kopar, artık mızrak çuvala sığmaz. Bir haftalık programa okul ve dershane programı sığmaz hale gelir ve bir şeyler aksamaya başlar. Ya Betül'ün uykusu ya yemek saatleri ya da ödevleri sorun olur. Bütün bu yükün altından kalkamayan Betül, bu gidişe 'yeter!' diyerek greve gider ve evde 'ders yavaşlatma eylemi' başlatır! Önce çok az yemek yiyerek ve bazı öğünler yemeyerek ailesine mesaj vermeye çalışır; ama aile mesajı çok iyi algılamaz. Üzülen Betül, grevde son ve en etkili aşamaya geçer: "Dershaneye gitmiyorum!" Bu çok etkili olur ve çözüm için aile meclisi toplanır. Bu grevi sonlandırmak veya uzlaşarak tatlıya bağlamak için herkes söz alır. Baba son bir ayı aynı şekilde geçirmesini, son bir ayın önemli olduğunu belirtir ve dershaneye devam etmesinin iyi olacağını vurgular. Ancak baba ısrarcı olamaz; çünkü bu seferki eylem çok ciddi sonuçlara gebedir. Sonra evin küçük kızı Nihal söz alır. Ablasının dershaneye devam etmesini, böylelikle aynı odayı kullandıkları için cumartesi-pazar odayı yalnız başına kullanabileceğini düşünür! Ayrıca stresli olduğu için evde kendisine sataştığını ve rahatsız ettiğini düşünerek ablasının dershaneye devam etmesi gerektiği yönünde oy kullanır. DERSANELER GEREKLİ Grev toplantısında annenin sert savunmasından sonra yalnız kalan ve lokavt hakkı buharlaşan baba ve küçük kardeş de sonunda Betül'den yana oy kullanarak 6'ya karşı sıfır oyla, Betül'ün ve tüm çocukların, çocukluklarını yaşamaları gerektiğine, çocukların çocuk olduğunun unutulmayacağına, aileleriyle beraber nitelikli beraberliklere, vakit geçirmelere ihtiyacı olduğuna, kendileriyle ilgili kararlarda mutlaka kendilerinin fikirlerinin de ağırlıklı olmasına oy ve vicdan birliğiyle karar verilir. Betül, bu sınav maratonunun belki de en zahmetli koşucularındandı. Onun hikâyesi sadece en az onun kadar "zor koşucuları" da ilgilendiriyor. Betül'ün okul dersleri gayet iyi, üstelik sıkıştığında yardım edebilecek ağabeyi, ablası ve her ikisi de öğretmen olan anne-babası var. Dershaneden vazgeçmekle elde duran bu şans doğal olarak birçok Betül için geçerli değil. Bu yüzden dershane kapısı bir fırsat olarak öğrenciler için sürekli açık duracak. Anne: 2018'e kadar hafta sonu birlikte olamayacağız Öğretmen olan anne Emine Hanım, aile toplantısında söz alarak, haftalık 60 saatlik yükü Betül ya da onun yaşıtı bir çocuğun kaldıramayacağını, İstanbul gibi stresli ve yoğun bir şehirde yaşamanın çocuklar üzerinde ayrıca bir yük oluşturduğunu belirtir. Çocukları yoran en önemli şeyin hem okula hem de dershaneye servisle gitmek mecburiyeti olduğunu ifade eden anne, hiçbir şey yapmadan arabada otursalar bile motor titreşiminin beyni yorduğunu vurgular ve ekler: "Betül haftanın 7 günü servis yolculuğu yapıyor." Anne Emine Hanım, haftalık 60 saatlik okul-dershane dersleri, ev ödevleri ve sorumluluklarla beraber bu yükün 100 saati geçtiğini belirterek bu yükün kolay kolay kaldırılamayacağını anlatır. Bu durumda kızının ya uykudan ya da diğerlerinden fedakârlık yapması gerektiğini ifade eden anne, kızının dershaneyi bırakması yönünde ısrarla oy kullanır. Ayrıca anne evlerinde beş yüze yakın kitap olduğunu, bunların yüz tanesinin SBS-OKS-ÖSS kitabı olduğunu belirterek, evlerde bir sınav kütüphanesi oluştuğunu, bunun da maalesef kitap okumayı zayıflattığını düşünür. Son dört yıldır tüm çocuklarının birlikte olduğu bir cumartesi-pazar geçiremediklerini, hafta sonu asla "ailecek" bir program yapamadıklarını; böyle giderse 2018'e kadar ortak cumartesi-pazar kullanamayacaklarını belirtir. BETÜL: TESTLERDEN NEFRET EDİYORUM Grevci Betül, fizik kuralları içinde artık bu yükü kaldıramadığını, 3 yıldır evinde sınav stresi yaşadığını, kendisinin de 3 yıl daha sınav stresi altında olacağını, bu yükün kesinlikle hafifletilmesi gerektiğini savunur. Sınavlar-stres-trafik-ödevler, uykusuzluk sarmalından bıktığını; oysa kitap okumayı çok sevdiğini, daha çok kitap okumaya vakit ayırmak istediğini, 'Aşağıdakilerden, yukarıdakilerden değildir, olamaz, çıkarılamaz, hepsi, hiçbiri, değinilmemiştir' gibi kelimelerden tiksindiğini ifade eder. Evin ablası olan Elif, kendisinin bir yıl sınav hazırlığı yaptığını ve geçen yıl OKS'ye girdiğini, 3 yıl üst üste Betül için çok yoğun olacağını, kararın Betül'e bırakılması gerektiğini ve dershaneyi bırakmasının daha iyi olacağını savunur. Ağabey İbrahim de aynı şekilde 2007'de OKS'ye girdiği için 3 yıl üst üste zor olacağını, kardeşinin okul ile birlikte dershaneye gitmesine gerek olmadığını söyler.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

KEMANKEŞLER OKMEYDANINDA



Fethin hemen sonrasında, Fatih Sultan Mehmet tarafından bizzat okçulara tahsis edilen İstanbul Okmeydanı, 100 yıl sonra gerçek sahiplerini ağırlayacak. Kemankeş Okçuluk Enstitüsünün okçuları, 31 Mayıs 2009 Pazar günü tarihi kostümler içinde, ok ve yayları ile atışlar yapacaklar. Okçuların, Okmeydanı ve sevenleri ile buluşması saat 14:00'te gerçekleşecek.

Tarihi belgelere göre Fatih’in İstanbul’u fethinin hemen sonrasında Haliç sırtlarında okçular yan yana dizilmiş ve oklarını en uzağa düşürmek üzere yarışmışlar. Bu atışlar sonrası birinci gelen Bahtiyar, Okmeydanı'nın ilk menzil (rekor) sahibi okçusu olmuş ve adına bir taş dikilmiş. Fatih de tüm bu alanın sınırlarını belirleyip, bina ve bahçe yapılmasını yasaklamış. İlk atışın yapıldığı yerin merkez olduğu ve “Atıcılar Tekkesi” olarak bilinen alan, 20. yüzyıl başlarına dek sporun da merkezi olmuş. Savaşlar ve istila nedeni ile önemini yitiren, 1895'teki depremle de hasar gören Okmeydanı ile birlikte Türk Okçuluk sporu da unutulmuş.

Bu sporu canlandırmak için 5 yıldır ter döken Kemankeş Enstitüsünün okçuları, tarihi kostümleri ve fethe yaraşır atış disiplinleri ile izleyenleri büyülemeye hazırlanıyor. Gerçeğe uygun hedeflere, aynı anda senkronize yapılan atışlarla, 556 yıl öncesine yolculuk yapacak, fethin ilk yıllarındaki sadakat ve disiplini tekrar yaşayacaksınız. Kemankeş Enstitüsü okçuları izleyenlere, seyri keyif ve gurur verici başka sürprizleri ile görsel bir şölen sunacak.

TGRT Haber kanalından naklen yayınacak buluşmanın sürpriz VIP misafirleri de olacak. Tüm halkımızı, 31 Mayıs Pazar günü saat 14:00'te Türk Okçuları ile buluşmaya ve fethin atmosferini solumaya davet ediyoruz. - - - - (
Orjinal Kaynak : http://www.turkokculugu.com/haberler/?p=Okmeydaninda_yeniden_oklar_ucusacak )

ULAŞIM :
= Taksim - Mecidiyeköy güzergahından 54 K: KULAKSIZ-TAKSİM İETT hattı ile 16. durak olan “Fatih Namazgah” durağında inilir (Süre 32 dk). Taksim’den tek kalkış saati 13:25’tir.

= Eminönü yönünden EM2: EMİNÖNÜ – KULAKSIZ İETT hattı ile 7. durak olan “Fatih Namazgah” durağında inilir (Süre 10 dk). Uygun hareket saatleri: (12:50, 13:05, 13:15, 13:25, 13:40)
Adres ve Harita: Keçecipiri Mahallesi, Kulaksız Caddesi, No:105 Beyoğlu/İSTANBUL(Kulaksız Mezarlığı ile Kasımpaşa Kulaksız Okspor futbol sahası arasında kalan yıkık minarenin bulunduğu alan)


-Basından : http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=853533&title=turk-okculugu-yaydan-cikmak-istiyor

- Basından : http://www.tgrthaber.com/news_view.aspx?guid=16828f54-8483-4df2-b18a-ad83ea76b832

- TV de ok atış gösterisi : http://www.tgrthaber.com/video_preview.aspx?guid=16828f54-8483-4df2-b18a-ad83ea76b832

BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM



Canım Arkadaşım Sevgili Fatoş’un tavsiyesi üzerine okuduğum muhteşem bir kitap.. Özellikle öğretmenlerin ve öğrencilerin mutlaka okuması gerekli bir kitap. Su gibi akıp giden bu kitabı elinize alır almaz bitiriveriyorsunuz. Bir öğretmenin anılarının anlatıldığı bu kitapta, öğretmen-öğrenci ilişkisinin ne kadar önemli olduğunu, öğretmenlerin hayatımızda nasıl hayati bir önem taşıdığını bir kez daha öğrenmiş, anlamış oluyorsunuz. Yazarın hayatında öğrencilerin payı hep büyük olmuş. Ne hayatlar, ne öğrenciler görmüş bir hayat. Ben kitabı bir solukta okudum. Ama etkisinden çıkmam uzun zaman aldı. Burdan bir kez daha canım arkadaşım Fatoş’a beni böyle bir kitapla tanıştırdığı için çok teşekkür ederim.
Kitabın Arkasındaki Not:

İdealist bir öğretmenin kitap gibi okuduğu öğrencilerini ve anılarını edebi bir dille anlattığı doyumsuz bir eser olan BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM aynı zamanda MEB’in tavsiye ettiği 100 Temel Eser’de yer almaktadır.Her çocuk, bence zevkle okumaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir. Yirmi bir yıldan beri bu kitapları yaprak yaprak,satır satır okumaya ve anlamaya çalışıyorum.Fakat hâlâ "Çocuk" adlı kitapla anlayamadığım, sökemediğim cümlelere rastladığım olur. Bu itirafımdan sonra, okuyucularım bu eserde, tecrübelerin belki haklı; fakat herhâlde soğuk ve tatsız gururunu elbette aramayacaklardır. Hayır, sevgili okurlarım elinizdeki kitap, ağırbaşlı, psikolojik bir eser olmak iddiasında değildir. Buna bir "hikâye kitabı" da denilemez. Çünkü içinde bir damlacık hayal bulamayacaksınız. Ben bu kitapta sadece, gördüklerini ve duyduklarımı değil, hissettiklerimi sunuyorum. O kadar çok sevdiğim "Küçük Dostlarım"ı, daha doğrusu binlerce küçük dostumdan, rast gele birkaçını okurlarıma da tanıtmak istedim. Bir kırık dökük çizgi, bir avuç gölge.. Boyaların parıltılı dilinden yoksun, kara kalem bir çocuk portresi, bir küçük insan kişiliği! Ve çok defa bu kişiyi benim hafızamın köklerine altın çivilerle perçinlemiş olan bir küçük olay. İşte kitabımda bunları bulacaksınız... Basit şeyler ama, içlerinde hoşunuza gidenler, gözlerinize bir damla yaş, dudaklarınıza bir küçük gülümseme getirenler, hatta başınızın karanlık bir köşeciğine titrek bir mum alevi uzatanlar olacak sanıyorum. Şüphesiz bir meşale, kuvvetli bir elektrik lâmbası değil, ancak bir mum alevi... Fakat ne de olsa bir ışık...

Kitabın Adı: Benim Küçük Dostlarım
Yazarı: Halide Nusret Zorlutuna
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 128



23 Mayıs 2009 Cumartesi

ÖSS Konusunda Müzisyenlerle Röportaj

Bu yazı ÖSS’ye girecek öğrencileri bilgilendirmek amacıyla yazılmıştır.
ÖSS yüzünden en güzel yıllarımda bir sürü şey yapabilecekken, kurduğum gruba devam edebilecekken, okul tiyatrosunda yer alabilecekken, futbol takımında bir yıl daha oynayabilecekken tüm bunları lise sonda bırakmıştım. Bir daha da toparlamak mümkün olmadı. Bir de üstüne üniversite sınavı kağıdında yanlış tercih işaretleyip İktisat’a girince (tıpkı Emre Aydın’ın yaptığı gibi!) dört yıl boyunca fikri işkenceye uğradım. O dört yıl boyunca İktisat’ı bırakıp tekrar sınava girmeyi düşündüm ama Hele bir diplomayı al sonra başka bir şey de okursun, Medyada, sinemada para yok, sen hele bir diplomayı cebine at, sonra hobilerinle (!) uğraşırsın arada diyenler yüzünden onu da yapamadım. Tamam diplomayı cebe attık da, ne işe yaradı onu anlamadık. Bu tabii ki benle kalmıyor, yanlış bölüme girmek Türkiye’de çok sık rastlanan bir durum. Bu yüzden de insanlar sevmedikleri mesleklerde hayatlarını çürütüyorlar. İşte bu yüzden şu günlerde geri sayım yaptığınız ÖSS’ye doğru stresinizi biraz giderelim istedik, müzisyenlerimize ÖSS ile alakalı sorular yönelttik. Satır aralarında TRT’deki Hayatımız Sınav’ı sunan şişman amcanın söylediklerinden çok daha faydalı nasihatlar var, iyi okuyun sevgili çocuklarım :)
Tüm müzisyenlere sorulan sorular:
1- ÖSS sınavına giderken veya sınav esnasında ya da sonrasında yaşadığın enteresan olaylar var mı?
2- ÖSS’ye çalışırken müziğin sana olumlu olumsuz katkıları oldu mu?
3- Sınav nasıl geçti, nereyi kazandın?
4- Kazanamasaydın “dünyanın sonu” şeklinde bir düşünceye kapılır mıydın?
5- Sınava gireceklere önerilerin ve öğütlerin neler olabilir?
6- E-okul'u nasıl buldun?
Melis Danişmend (ÜÇNOKTABİR)
1- Acayip bir trafiğe takıldığımız için az kalsın sınava yetişemiyordum. Bir de sınavdan önce kardeşimle şu şeker, yedek kalem geyikleriyle acayip dalga geçiyorduk. Sınav için sınıfa girdiğimde milletin masasında 8’er kalem görünce bir süre sınava konsantre olamamış, kendi kendime güldüğüm için de garip bakışlara maruz kalmıştım.
2- Ben çalışırken bir şey dinleyemeyenlerdenim. Aklım müziğe gidiyor.
3- Annem ve babam, kardeşim ve benle ilgili gayet ümitsizdi, o yüzden kazandığımız yeri duyunca şaşırmışlardı: İstanbul Üniversitesi – İletişim
4- Şimdi düşünüyorum da, benim kafamda kazanamamak diye bir şey yoktu. Ama bu inek hırsı gibi bir şey değil. Başka türlüsü olamaz gibi geliyordu. Nasıl emekleme- yürüme- koşma gibi şaşmaz bir düzen var, ortaokul- lise- üniversite de böyle bir şey zannediyordum. Bu durumda kazanamasaydım dünyanın falan değil, kainatın sonu olurmuş benim için :)
5- Rahat olsunlar.
6- Çok güzel bir sistem e-okul.
Yağmur Sarıgül (MANGA)
1- Enteresan bir anım yok. Gayet sıradan bir sınavdı benim için. Kalem, silgi, pet şişede su ve saat.
2- Ders çalışırken müzik dinlemenin çok faydalı olacağını pek düşünmüyorum, sessizlik konsantrasyon için daha faydalı olur bence. Ama aktif olarak müzik ilgilenme durumlarımı soruyorsanız, hayatımın o döneminde de başka gruplarla stüdyo çalışmalarım oluyordu tabii ki. Şu anki mesleğimi de bu çalışmalara borçluyum açıkçası, ÖSS’ye değil.
3- Barajı geçmiştim, daha sonra yetenek sınavına girip Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü kazanmıştım.
4- Kapılmazdım, dünyanın sonunun gelmesi çok daha kötü bir şey olsa gerek.
5- Sakin olmaya çalışsınlar, hepimiz böyle bir dönem geçirdik ve bir şekilde buradayız. Hayat devam ediyor…
6- E-okul'u detaylı inceleme fırsatım olmadı ama duyduğuma göre çok güzel sistem.
Uğur Onatkut (YÜKSEK SADAKAT)
1- Sınav esnasında bir matematik sorusunu çözerken 10 haneli ÖSS numaramı ezberledim.
2- Ders çalışırken kesinlikle müzik dinleyemezdim. Çünkü aklım hep ne çaldığına, nasıl çalındığına giderdi.
3- Benim amacım konservatuara girmek olduğu için sadece barajı geçmem gerekiyordu. Dört kere girdim toplam ve her seferinde de çalışmış kadar iyi notlar aldım. İkinciden sonra da hiç çalışmadım sınava. Üçüncü seferde az kalsın normal bir bölümü kazanıyordum. Hiç kitap kapağı açmadan girdiğim için böyle söylüyorum. Tekrar tekrar sınava girmemin sebebi yetenek sınavlarını kazanamayışımdır.
4- Hayatım boyunca hiçbir konuda böyle bir şey düşünmedim zaten.
5- Sakin olmalarını söyleyebilirim sanırım.
6- E-okul'dan haylaz kardeşimin notlarına bakıyorum. Artık sahte karne dönemi bitmiştir. :)
Birol Namoğlu (GRİPİN)
1- O zamanlar ÖSS ve ÖYS vardı. ÖSS’de iyi bir sonuç alınca sanırım biraz havaya girdim ve ÖYS’de hiç beklemediğim kadar kötü bir sonuç aldım.
2- Müziğin, gerçekten dinlemeye değer müziğin insana hiç olumsuz katkısı olabilir mi? Müzik olmadan zaman geçiremeyen birisiyim. O zaman da öyleydim. Ders çalışırken mutlaka müzik olması gerekirdi. Mutlaka olumlu katkısı olmuştur.
3- ÖSS gerçekten iyi idi. %1,5’luk dilime girmiştim. Ama ÖYS’de öyle olmadı. Yıldız Teknik Üniversitesi’ne girdim. Malzeme ve Metalurji mühendisliği okudum. Biraz uzun sürdü, şimdi Galatasaray Üniversitesi’nde işletme yüksek lisans öğrencisiyim.
4- Asla böyle bir düşünceye kapılmamak lazım. Ya da istenilen bölümü kazandıktan sonra Tamamdır bu iş demek de çok yanlış. Hayat 3 saatlik sınavlardan, 4 senelik okullardan daha karmaşık bir yol. Çok bulutlu ve sonsuz bir yol. Önemli olan mutlu edecek yolları belirleyip aklın ve iyiliğin yolunda sürekli ilerlemek olsa gerek.
5- Rahat olsunlar. Ama rahatlıkla tembelliği asla karıştırmasınlar. Hayatta dostlar ve aileden başka herkesin, her şeyin bir yedeği var. Ama öte yandan boşa geçen zaman şu kısa hayat içindeki boş satırlar anlamına geliyor. ÖSS’YE girecek arkadaşlarımız kendilerini tanımayı başardıklarına inanıyor ve hedeflerini belirlemişler ise o hedeflere ulaşmak için daha fazla zaman kaybetmemeli, çalışmalı ve diledikleri yola girmeliler. Keşke çok farklı bir düzen içinde daha anlayışlı bir sisteme sahip olabilseydik, daha doğrusu pastada hepimize ait eşit ve lezzetli dilimler olsaydı her şey daha kolay olurdu.
6- E-okul hakkında bir fikrim yok.

22 Mayıs 2009 Cuma

E-Okul Veli Bilgilendirme Sayesinde Yapabilecekleriniz

E-Okul Sayesinde;
Sınav Bilgileri bölümünden, öğrencinin sınav bilgilerine bakabilirsiniz.
Duyurular bölümünden, duyuruları okuyabilirsiniz.
Devamsızlık Bilgisi bölümünden, öğrencinin devamsızlık bilgisine bakabilir, okula gitmediği günleri görebilirsiniz.
Not Bilgisi bölümünden, öğrencinin aldığı yazılı, sözlü ve ödev notlarını görebilirsiniz.
Haftalık ders programı bölümünden, haftalık ders programına bakabilirsiniz.
Sınav tarihleri bölümünden, öğrencinin ne zaman hangi sınavı olabileceğine bakabilirsiniz.
Öğrencinin Aldığı Belgeler bölümünden, öğrencinin aldığı belgelere bakabilirsiniz.
Öğrencinin Okuduğu Kitaplar bölümünden, öğrencinin hangi kitapları okuduğunu görebilirsiniz.
Öğrenci Davranış Notu bölümünden, öğrencinin davranış notunu görebilirsiniz.
Öğrencinin diploma puanını ve yıl sonu notunu da e-okul üzerinden görebilirsiniz.

Öğrencilerin Borçları Hesaplansın

Yaşar Tüzün, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcunun yeniden hesaplanmasını önerdi.

CHP Milletvekili Yaşar Tüzün, TBMM'ye sunduğu kanun teklifi ile Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcunun yeniden hesaplanmasını önerdi. Kanun teklifine göre, öğrencinin kredi borcu, öğrenim süresinin bitimi veya kredinin kesildiği tarihe kadar faiz uygulanmadan tespit edilecek. Kredinin kesildiği tarihten, ödemenin başladığı tarihe kadar da TÜİK'in ilan ettiği TÜFE artışlarının yarısı uygulanacak. Kredi borcunun ödenmesi ise borçlunun Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilişkilendirilmesinden sonra başlayacak. Borçlu, borcunu kredi aldığı sürenin yarısı kadar sürede ve aylık dönemler halinde ödeyecek.

'Akran Danışmanlığı' Projesi

Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü "Akran Danışmanlığı" adlı projeyle okuldaki şiddet ve madde bağımlılığını önlemeyi başardı.

'Öğrenciden öğrenciye dayanışma' programı olarak nitelendirilen proje kapsamında öğrencilerin rehber öğretmen ve okul idarecileri ile paylaşamadığı sorunlarını kendi arkadaşıyla paylaşması sağlandı. Proje, öğrenciler arasındaki tüm gelişmelerden haberdar olan Milli Eğitime olumsuz gelişmelere karşı önceden tedbir alma imkanı da verdi. 2008-2009 eğitim öğretim yılı başında uygulamaya başlanan 'Akran danışmanlığı projesi' çerçevesinde 30 lisede başarılı, iletişimi kuvvetli, anlama ve ikna kabiliyeti yüksek herkesin arkadaş olmak istediği gönüllü öğrenciler belirlendi. 4 ay boyunca bu öğrencilere konunun uzmanları tarafından şiddet, madde bağımlılığı, aile içi iletişim, çok kültürlülük, meslekî eğitim, okul idare, okul öğrenci ve okul aile iletişimi konularında eğitim verildi. Eğitim alan öğrenciler kendi okullarında sorunu olduğunu hissettikleri öğrencilerle konuşup sıkıntılarına çözüm üretti. Ciddi, halledilemeyen büyük sorunların ise okul idaresiyle paylaşılarak çözüm yoluna gidildi. Projenin uygulandığı okullarda şiddet içerikli bir olay yaşanmadı. Sakarya Milli Eğitim Müdürü Murat Yazıcı, projenin 30 okulda uygulandığını ve başarılı sonuçlar aldıklarını söyledi. Öğrencilerin rehber öğretmen ve okul idaresi ile paylaşmaktan çekindiği sorunları rahatlıkla Akran Projesi eğitimi almış öğrenciyle paylaştığını belirterek, "Öğrencinin halinden en iyi öğrenci anlar. Biz bu sebeple Akran Projesi'ne aynı zamanda öğrenciden öğrenciye dayanışma programı diyoruz." dedi. Proje içerisinde yer alan öğrencilerin gerçekten okulun takdir edilen, sosyal yönü kuvvetli, arkadaşlarıyla iletişimi çok iyi olan öğrenciler olduğunu kaydeden Yazıcı şu bilgileri verdi: "Öğrencilerimiz aldıkları eğitimle çözüm önerileri de sundu. Bu proje sayesinde okullarda şiddet ve kötü alışkanlıkların büyük ölçüde önüne geçildi. Gelecek eğitim yılında projenin daha da yaygınlaşması için çalışmalar yapacağız. Bu proje ile okul idaresi, öğretmenlerin fark edemediği sorunları fark etme imkanı buldu." Gerginlikleri şiddete dönüşmeden çözdük Akran Projesi içerisinde yer alan Ali Dilmen Anadolu Lisesi öğrencisi Ali Taşvuran, çok iyi bir eğitim aldıklarını belirterek şunları söyledi: "Bu proje içerisinde yer almaktan çok mutluyum. Okulumuzda öğrenciler arasındaki gerginlikleri uzlaşmayla şiddete dönüşmeden çözümlüyoruz. Zararlı alışkanlıkları olan arkadaşlarımızı gördüğümüzde kendisine ne kadar büyük bir kötülük yaptığını anlatıyor, uzman yardımı almasını sağlıyoruz." Kız lisesi öğrencisi Şeymanur Köklükaya ise proje ile öğrencinin de okul yönetimine ciddi bir şekilde dahil edildiğini ifade ederek, "Bugüne kadar çok sayıda akranım benimle sorununu paylaştı. Aslında öğrencilerin konuşarak halledilmeyecek meseleleri yok. Ancak bütün öğrenciler okul idaresi ile konuşmaktan çekiniyor. Bir manada biz onlara aracı oluyoruz." diye konuştu. Anadolu imam hatip lisesi öğrencisi Süleyman Baş da projede yer almakla arkadaşlarına yardımcı olmanın yanında hayatta önemli deneyimler kazanma imkanı da bulduğunu kaydetti.

21 Mayıs 2009 Perşembe

DÜNYA

Senin "dünya" dediğin han
Benim elimdeki fırıldak
Bazen uzatıvereyim diyorum parmağımı
O ise acıtıveriyor canımı hiç acımadan
Büyük buzullarda parçalanan
Titanik de olsa arta kalan
Ceplarime sıkıştıracağım
Ne bulduysam ardından
Devam edeceğim...
Bildiğim yolda şaşmadan
Hatalarım cebimde
Bense pişmalık duymadan
İhtiyacım olduğunda
Sokacağım ellerimi ceplerime
Yürüyeceğim...
Hiç korkmadan.

ZÜHRE BOSNALI

20 Mayıs 2009 Çarşamba

PES 2010

PES 2010Evet arkadaşlar, derslerinize çalışıp iyi bir karne getirdiğinizi düşünerek bu yazıyı yazıyorum. Eğer babanızdan karne hediyesi isteyecekseniz en güzel hediyelerden biri hiç kuşkusuz PES 2010 olacaktır. Yalnız bunun için biraz beklemeniz gerekecek çünkü PES 2010, 2009 yılının dördüncü çeyreğinde piyasaya sürülecek. PES 2010'un bir futbol oyunu olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Aşağıda PES 2009'da oyun içinden çekilmiş bir fotoğrafı görüyorsunuz.
PES 2010Oynanış bakımından pek bir değişiklik olacağını düşünmesek de PES 2010'un gerçekten enfes olacağını umuyoruz. Ben PES serisi ile 2007 yılında PES 2008 ile tanıştım. Daha önceden PES'in iğrenç bir oyun olduğunu düşünen ben PES 2008 ile tanıştıktan sonra PES hayranlarının arasındaki yerimi aldım. İlginçtir pekçok eski PES tutkunu PES 2008'in seri içindeki en kötü oyun olduğunu düşünüyor. Ben ise öyle düşünmüyorum. Şu an için seri içindeki PES 2009'dan sonra en iyi oyun PES 2008. Kısa bir yazı oldu, şu günlerde yazı yazmaya pek vakit bulamıyorum ancak yazımı bitirirken KONAMI firmasından bir istekte bulunacağım. Lütfen bu yılki oyununuzda Turkcell Süper Lig de yer alsın. Aslında bu istekten öte bir dilek, çünkü KONAMI yetkililerin bu yazıyı okuma ihtimalleri çok düşük. İyi eğlenceler. (:

OKUMA AŞKI


Sevgili Hayata Dairlerim beni mimlemiş. En sevdiğim konu ile hemde. Demiş ki, "Okuma serüveninizde unutamadığınız, hayatınızın bir dönemine, özellikle de çocukluğunuz ve ilk gençliğinizin hayal dünyasının oluşumuna etki eden yazar kim? Hangi kitabı elinize aldığınızda döner gidersiniz o günlere?"

Okuma aşkım okuma-yazma öğrendiğim günden beri devam etmekte. Okumayı söktüğüm günü dün gibi hatırlıyorum. Hemen kırmızı bir kurdela ile ödüllendirilmiştim. En çok da artık dedemin ve annemin kütüphanesindeki kitapları okuyabileceğim için çok mutluydum. Annem ilkokul öğretmeni olduğu için, babamda okumayı çok sevdiği ve elinden kitap düşürmediği için, bizim evde kitap ve okuma aşkı doğmaması mümkün değildi zaten. İlkokula başlamadan önce bir defterim vardı, annem okula giderken bana ödevler verirdi. Düz çizgi, eğik çizgi, yılan gibi şekiller çizip, ben gelene kadar bunları bitir derdi. Nasıl hevesle yapardım anlatamam. O heyecanımı ve sevincimi hala hatırlıyorum. Okuma öğrendikten sonra okuduğum ilk kitaplar arasında Karlar Kraliçesi, Jane Eyre, Alice Harikalar Diyarında, Kaşağı, Denizn Altında 20.000 Fersah, Harika Çocuklar, Çocuk Kalbi. Aynı zamanda bende izi bırakanlardır bunlar. Ortaokul yıllarında ise bu kitaplara olan düşkünlüğümü Türkçe öğretmenim farkedip desteklemiştir beni. Ortaokul yıllarında ise, bende iz bırakanlar Reşat Nuri Güntekin'in Akşam Güneşi, Hüseyin Gürpınar'ın İffet, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Kiralık Konak, Halide Edip Adıvar'ın Ateşten Gömlek, HAlit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu. Lise ve üniversite ise daha farklı kitaplar ve yazarlarla tanıştım, tanıştıkça yeni dünyalara girdikçe mutluluktan uçuyordum. Üniversitede her sınav döneminin son günü kendimi ödüllendirip kitap alır ve hemen okurdum. Keşke bu kitap günlüğüne çok çok küçük yaşlarda başlasaydım.


Bende sevgili Zero'yu, sevgili Evoironi'yi ve sevgili Sera'yı mimlemek istiyorum.

Üniversitelerin Kontenjanlarını Belirlenecek...

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulu, üniversite kontenjanlarını görüşmek üzere yarın toplanacak.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında yapılacak toplantıda Niğde Üniversitesi'ne rektör seçimi yapılacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderilmek üzere üç isim belirlenecek. Toplantıda ayrıca, üniversite kontenjanları ele alınacak.

Mavi Önlüğe Devam...

İlköğretim ve lise öğrencilerinin kıyafetlerini değiştirip mavi önlüğü kaldırmayı planlayan Milli Eğitim Bakanlığı, bu kararını 'ileri bir tarihe' erteledi.

Bakanlık 9 Eylül 2008'de 2009-2010 eğitim-öğretim yılından itibaren mavi önlük zorunluluğunun kaldırılacağını duyurmuş, hazırladığı alternatif modelleri kamuoyuna sunmuştu. Öğrencilerin penye ve tişört giyebileceği 4 alternatifli kıyafet modeli için anket düzenleyen bakanlık, içlerinden birinin öğrenci kıyafeti olacağını belirtmişti. Ancak tekstil sektörünün ekonomik kriz sebebiyle zor durumda kalması bakanlığı bu kararından vazgeçirdi. Tekstil sektörü temsilcileriyle görüşen bakanlık yetkilileri, 'stokta bekleyen ürünler tüketilinceye kadar mevcut kıyafetlere devam edilmesine' karar verdi. Kıyafet değişikliği ile ilgili geçen sene yapılan açıklamada, önlüğün kaldırılması ile kıyafet serbestisi getirilmediği vurgulanarak, "Okullarımızdaki tertip, düzen ve disiplinden vazgeçilmeyecektir. Bununla okul disiplini içerisinde öğrencilerimizin rahat edebilecekleri kıyafetlerin belirlenmesi amaçlanmıştır." denilmişti. ÖĞRENCİLER TİŞÖRT GİYECEKTİ Kız ve erkek öğrenciler için bahar ve kış aylarına göre detaylı bir şekilde hazırlanan modellerde öğrencilere gömlek yerine tişört veya penye giyme imkanı veriliyordu. Eski yıllarda kız öğrencilerin kullandığı altlı üstlü tek elbise olan jile de modeller içinde yer alıyordu. Kız öğrenciler için pantolonun da bulunduğu modellerde, polar mont gibi normal zamanda da rahatlıkla giyilebilecek kıyafetler yer alıyordu. Üst kıyafetlerde özel veya bazı devlet okullarındaki gibi okul arması bulunması zorunluluğu getiriliyordu.

19 Mayıs 2009 Salı

Okulların Kapanma Tarihi

Evet sevgili öğrenciler. Okulların kapanmasına bir aydan az bir süre kaldı. Birçoğunuzu ÖSS ve SBS stresi sarmış durumda. Bunun korkulacak bir durum olmadığını daha önce dile getirmiştik. Dilerseniz merak eden arkadaşlarımız için okulların kapanma tarihini verelim. Okullar 12 Haziran 2009 tarihinde kapanıyor. ÖSS sınavı ise okulların kapanmasından tam iki gün sonra yani 14 haziran 2009 Pazar günü yapılıyor. Hepinize bol şans dilerim. Allah zihin açıklığı versin. (:

Yüksek Lisanslılara Burs Verecek

Özyeğin Üniversitesi, dünyanın sayılı üniversitelerinden ABD Michigan Üniversitesi ile İşletme Yönetimi Yüksek Lisansı (MBA) anlaşması yaptı.

İki yıl önce öğretime başlayan üniversite, bu yıl açtığı MBA programıyla yıllardır benzer programlar uygulayan Koç, Sabancı ve Bilkent üniversiteleriyle rekabete başladı. Türkiye'de ilk kez yüksek lisans programında gece bölümü ve kısmi zamanlı (part time) uygulamayı başlatan üniversite, işsiz kalan veya mesleğinde sıçrama yapmak isteyen girişimci yöneticiler yetiştirmeyi amaçlıyor. Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut, dünyanın her tarafında kriz durumlarında yüksek lisans programlarına ilginin arttığına dikkat çekerek, "Zaten iş sıkıntısının yaşandığı böyle dönemlerde yöneticilik yapmak isteyenler iki yılda kendini yeniler veya sıçrama yapmak isteyenler için bir fırsat olur." dedi. İş dünyasıyla doğrudan ilişkili 22 öğretim üyesi ile İşletme Fakültesi'nde eğitim-öğretim yaptıklarını anlatan Prof. Erhan Erkut, fakültedeki 18 hocanın bir yıl içinde 150'nin üzerinde buluş ve patente imza attığını kaydetti. Bütün dünyada MBA programlarının burssuz olmasına rağmen Özyeğin Üniversitesi'nin girişimci ve başarılı işadamlarına burs ve kredi imkânı sağladığını ifade eden Erkut, şöyle konuştu: "Biz kriz dönemini fırsata çevirmek istiyoruz. Kalitesine göre bizde herkes yüzde 25 ile yüzde 100 arasında burs alabilir. Ayrıca Finansbank ile anlaşmamız var. 14 bin liraya kadar iki yıl geri ödemesiz kredi verebiliyoruz. Şirketlerle ikili görüşmeler yapıp yöneticilerinin yetişmesine katkı yapmalarını istiyoruz. Bugün ABD'de şirketler yöneticilerinin en az yarı parasını vererek master yaptırıyor. Sonra da o şahısla kontrat imzalayarak 3-5 yıl kendi şirketlerine bağlı kalmalarını istiyorlar. Bu, insan kaynağına yatırımdır." Türkiye'de benzer uygulamaların yaygın olmadığını ifade eden Rektör Erkut, hazırladıkları programla şirketlerin kendi personeline yatırım yapmasına yardımcı olacaklarını kaydetti. Prof. Dr. Erkut, Türkiye'de şirketler üzerinde yaptıkları bir araştırmada yöneticilerinin çoğunun mühendis kökenli olduğunun ortaya çıktığına işaret ederek, bu sebeple yöneticilerin muhasebe, finans ve ekonomi konularına yabancılık çektiklerini ifade etti. Erkut, işletme masterının bu açığı da kapatacak bir program olacağını söyledi. Özyeğin Üniversitesi İşletme Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Celal Aksu da MBA konusunda Türkiye'de olmayan pek çok yenilik getirdiklerini kaydetti. Michigan Üniversitesi'yle yaptıkları anlaşma çerçevesinde MBA alanında öğrenci değişim programı uygulayabileceklerini vurgulayan Aksu, ayrıca uluslararası şirketlerle yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'de ilk kez yüksek lisans öğrencilerine yurtdışında staj imkanı sunacaklarını açıkladı. Sabancı'da 23 bin lira, Koç'ta 30 bin lira, Bilkent'te 16 bin 900 lira olan MBA programı Özyeğin Üniversitesi'nde 28 bin lira olarak belirlendi.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Derste Motivasyon Artırma Arayışı

Jale Tezer Koleji, anaokulu ve ilköğretimde “çift” öğretmenli sınıf eğitim sistemi ile motivasyonu artırmayı amaçlıyor.

Jale Tezer Koleji, Ankara'da ilk defa uygulanan bir sınıfta 2 öğretmen uygulaması ile başarıyı ve motivasyonu artırma arayışında. Jale Tezer Koleji'nde çift öğretmenli sistemde bir öğretmen dersi anlatırken diğer öğretmenin dikkati dağılan öğrencilerle ilgilenerek onların derse motive olmalarını sağlaması amaçlanıyor. Kolej yönetimi yaptığı açıklamada, çift öğretmen uygulamasının birebir iletişim, birebir ilgi anlamında öğrenci öğretmen iletişimin artıran bir yöntem olması sebebiyle Jale Tezer Koleji olarak anaokul ve ilköğretimde çok önem verilen bir uygulama olduğunu söyledi.

Çantada 'Barbie Yerine Keloğlan'

Okul çantası, araç ve gereçlerinde kullanılan yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürler yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan figürleri kullanılacak.

Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü, öğrencilerin okul çantası, araç ve gereçlerinde kullanılan yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürler yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan gibi Türk milli kahramanların figür ve resimlerinin kullanılması için çalışma yaptı. İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan, son yıllarda öğrencilerin okul araç ve gereçlerinde yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürlerin kullanımında artış olduğuna işaret ederek, "neredeyse müstehcenliğe yakın resimlerin çocukları hayal dünyasında gezdirdiğini, gerçeklerden kopardığını" söyledi. Batı'nın kendi değerlerine uygun ürettiği hayali kahramanların Türk kültürünü istila etmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade eden Ceylan, şöyle konuştu: "Bu konuda sivil toplum örgütleri, öğretmenler ve ailelerden çok sayıda şikayet aldık. Öğrenciler genellikle çizgi film karakteri olan hayali kahramanlar aracılığıyla kültür istilasına maruz kalıyor. Bu sorunu çözmek için çeşitli girişimler yaptık. Söz konusu resim ve figürlerin bulunduğu okul araç ve gereçlerini yasakladık. Ancak, yasak kesin çözüm olmadı. Bunun üzerine çocuklara milli kültürü ve milli kahramanları sevdirecek projeler geliştirdik." Öğrenci çantalarında Atatürk, Türk Bayrağı, Yunus Emre, takım armaları görmek istediklerini anlatan İbrahim Ceylan, "Eskişehir Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü ve Meslek Lisesi öğretmeni Bala Arı, milli kahramanları Eskişehirspor renkleri ile tasarladı. Biz Milli Eğitim Müdürlüğüyüz. Her şeyimizin milli olması gerekiyor" dedi. Ceylan, ilk olarak Eskişehirspor forması ve kramponu giyen Nasreddin Hoca ve Keloğlan tasarladıklarını belirterek, üretim aşamasında Yunus Emre, Mevlana ve diğer milli kahramanlara da yer vereceklerini bildirdi. Tanıtım amaçlı basılan ürünlerin çok beğenildiğini ifade eden Ceylan, şöyle devam etti: "Otomobile yapıştırdığımız çıkartmalar çok ilgi çekiyor. Çocuklarımızı yabancı kültürün istilasından korumamız gerekir. Bunun için milli kahramanlar, milli kültürün öne çıkarılması gerekir. Barbie bebekler yerine Keloğlan, örümcek adam yerine Yunus Emre, Dalmaçyalı köpekler yerine Sivrihisar'ın Akbaş köpeği kullanılacak. Sadece çanta için değil, şapka, bardak, tişört, otomobil çıkartması da tasarladık. Bununla ilgili örnekleri geliştireceğiz."

E-Okul Veli Bilgilendirme Sistemi

Milli Eğitim Bakanlığı'nın e-okul hizmeti çok tutuldu. Neredeyse ülkemizdeki tüm öğrenciler en az bir defa uğramıştır e-okul'a. E-okul'un açılış amacı karnelerini velilerinden saklayan veya hileli yöntemlerle not konusunda velisini kandırma yoluna giden öğrencilerin önüne geçmekti. E-okul ilk açıldığında herkes tarafından veli bilgilendirme sistemi olarak biliniyordu. Ancak, artık e-okul veli bilgilendirme sisteminden çok öğrenci bilgilendirme sistemi olarak işliyor. Öğrenciler karnelerini karneleri almadan belki de haftalar önce görebiliyor. İşte bu öğrenciler açısından çok iyi bir durum. Karne kaygısı sona eriyor. Karne günü yaşanan stres ortadan kalkıyor. Nerede eski karne günleri diyoruz ve burada yazımıza son veriyoruz. Derslerinize iyi çalışın. Okulun değerini bilin. Bir daha geri gelmez. :)

17 Mayıs 2009 Pazar

BU HAYATTA 33 YIL

33 yıl önce bugün dünyaya gözlerimi açtım. İyi ki canım annnemle babamın kızları olmuşum, iyi ki canım kardeşimin ablası olmuşum, iyi ki canım kocamın eşi olmuşum ve iyi ki canım oğlumun annesi olmuşum. Ve bana kitap sevgisini, aşkını, okumanın güzelliğini veren dedeme, anneme ve babama çok çok teşekkür ederim. İyi ki sizlerleyim ve sizleri çok seviyorum.

Kaybetmekten Kesinlikle Korkmayın

Fransa'nın en büyük edebiyatçılarından Emil Zola, üniversiteye giriş sınavlarında sözel bölümü kazanamamış, başka bir üniversite sınavında da daha önceki sınavı kötü geçtiği için sınava bile girmemiştir. Ama o yılmamış, yeni bir edebiyat akımının öncüsü olup dünya çapında üne sahip olmuştur.

Dünyaca ünlü İtalyan müzisyen Enrico Cariso'nun ilk müzik öğretmeni sesinin aşırı kötü olduğunu söyleyerek ona ders vermemiştir. Fakat bu onu yıldırmamış ve onu İtalya'nın en ünlü müzisyenlerinden biri yapmıştır.

İngiltere'de milletvekili olan B. Disraeli, meclisteki ilk konuşmasında ıslıklanmış ve konuşması yarım kalmış. Yerine geçmeden önce de şimdi beni konuşturmuyorsunuz, gün gelecek hepiniz benim konuşmamı pürdikkat dinleyeceksiniz demiştir. O, yıllar sonra İngiltere başbakanı olmuştur.

10 yaşında öğretmeni onu öldüresiye dövdü. Ailesi onu okuldan aldı. 17 yaşında istediği okulun sınavlarını kazanamadı. 24 yaşına geldiğinde iki ay tek başına tek odalı bir hücreye hapsedildi. 27 yaşında aynı işi yaptığı bir kişi kahraman ilan edildi, onun adı geçmiyordu bile. 37 yaşında böbreğinden rahatsızlandı. 2 ay yalnız hastanede yattı. 38 yaşında işinden oldu. Cebinde sadece seksen lirası vardı. Hakında tutuklama kararı çıktı. Yine aynı yaşta en yakın arkadaşları onun aleyhinde oy kullandı. 39 yaşına geldiğinde idama mahkum oldu. Daha sonra ne oldu bilmek ister misiniz? 42 yaşında Türkiye'nin Cumhurbaşkanı oldu. Bu kısa yaşam hikayesi Ulu Önder M. Kemal Atatürk'ün hikayesi.

Yukarıdaki örnekler gibi dünya üzerinde milyonlarca daha örnek vardır. Siz neden bunlardan biri olmayasınız. Başarısız olsanız bile başarabileceğinizi bildikten sonra umutsuzluğa kapılmanın hiçbir sebebi yok.

Gençler-Büyükler-Yıldızlar Gençlik Kupası Okçuluk Yarışması / Samsun / 15-17 Mayıs 2009

- Bu iki sporcu kendi sporcum olduğu için değil, örnek sporcular oldukları için özellikle bu sayfaya koydum. Dinçer Ekiz; tüm imkansızlıklara ve engellemelere rağmen bu sporu tam 18 yıldan beri yapan Türkiye' deki tek okçudur. Hak ettiği halde bazı kişilerin ferdi egoları yüzünden tam dört yıl milli takıma alınmadı ama O hep birinci oldu, rekorlar kırdı hiç yılmadı. Bu işten para da kazanmadı sadece okçuluğu sevdi. Her zaman milli takım kadrosuna girmeyi başardı ama sadece yılda bir kez, yıllık iznini kullanıp mili takım kamp ve yarışmalarına katılabildi. 10 yıl evvel sahip çıkılsaydı şimdiye kadar 10 Dünya ve Avrupa madalyası getirebilirdi.İş imkanı da sağlanmadı, çünkü O Türktü, Türkiye' de bir Türk antrenör tarafından yetiştirildi, yurtışından gelmedi. Tebrikler Dinçer Ekiz.
- Yeni yetişen yıldız sporcumuz Elif Çıtlak; okçuluk sporu yaparken Kocaeli Fen Lisesi gibi çok yoğun eğitim veren bir okul kazandı. Halen de yoğun okul hayatına rağmen planlı çalışarak okçuluk sporunuda çok başarılı bir şekilde yapabiliyor, diğer öğrencilere çok güzel örnek olan Elif Çıtlak' ı da tebrik ediyoruz.

- Kocaeli' nin rekortmen milli sporcusu Dinçer Ekiz yine şampiyon oldu.
Compound yay büyük erkekler kategorisnde yarışan Dinçer hem toplam puanda
hem eleme turlarında rakipsiz şampiyon oldu
Okçuluk Federasyonunun 2009 yılı faaliyet programında yer alan Gençler-Büyükler-Yıldızlar 19 Mayıs Gençlik Kupası Okçuluk Şampiyonası, 15-17 Mayıs 2009 tarihlerinde Samsun ’da yapıldı :
\ Yarısma Sonuçları \ =

Samsun Yarışması Haberi ve Sonuçları ... >>>
( Orjinal Kaynak : http://www.kuzeyhaber.com/read.asp?id=8606 )




- Kocaeli' nin genç yeteneği Elif Çıtlak compound yay yıldız bayanlarda şampiyon oldu. Dinçer abisini örnek alan Elif, Kocaeli fen lisesinde öğrenimini sürdürüyor. Çok yoğun öğrenim hayatına rağmen planlı çalışarak okçuluk antrenmanlarını da aksatmadan yürütebiliyor. Elif de Dinçer abisi gibi hem toplam puanda hem de eleme turlarında rakipsiz şampiyon olmayı başardı.
- Federasyonun sitesinde yarışma resimleri yerine şans oyunlarının fotoğraflarını gördüm, yarışma resimleri arayanlar için ben de yarışmada çektiğim bir kaç fotoğrafı size sunmak istedim : Samsun Yarışmasından Görüntüler ve Yarışmanın Yorumu >>>

Pimsleur dil setlerinin tamamı



linkler:
Pimsleur dil setlerinin tamamı

1- Pimsleur Çek Dili
http://rapidshare.com/users/3XE7X6


2- Pimsleur Hollandaca
http://rapidshare.com/users/BDARJR


3- Pimsleur Yunanca
http://rapidshare.com/users/HKRGLB


4- Pimsleur Polish
http://rapidshare.com/users/9A9QK2


5- Pimsleur Farsça
http://rapidshare.com/users/4ZMY1O


6- Pimsleur İtalyanca I, II & III
http://rapidshare.com/users/FH4Z2W
http://rapidshare.com/users/VVH96
http://rapidshare.com/users/WGJC71


7- Pimsleur Almanca I, II, III & PLUS
http://rapidshare.com/users/OLMENA
http://rapidshare.com/users/F7K88N
http://rapidshare.com/users/89NHG7
http://rapidshare.com/users/YBGIEV


8- Pimsleur İspanyolca I, II & III
http://rapidshare.com/users/ESLF7Y
http://rapidshare.com/users/GWSE79
http://rapidshare.com/users/NLSGH


9- Pimsleur Urdu Dili
http://rapidshare.com/users/DLAG4W


10- Pimsleur İsveççe
http://rapidshare.com/users/WU8P2F


11- Pimsleur Fransızca I, II & III
http://rapidshare.com/users/P3NBNP
http://rapidshare.com/users/CKKP9
http://rapidshare.com/users/S5OLVI


12- Pimsleur Rusça I, II & III
http://rapidshare.com/users/YS1QDO
http://rapidshare.com/users/ANELY5
http://rapidshare.com/users/E3VEFV


13- Pimsleur Japonca I, II & III
http://rapidshare.com/users/QMOK2X
http://rapidshare.com/users/B34LDX
http://rapidshare.com/users/RT8ZUS


14- Pimsleur Hırvatça
http://rapidshare.com/users/YGZG6K


15- Pimsleur Romence
http://rapidshare.com/users/DOLBCP


16- Pimsleur Mısır Arapçası
http://rapidshare.com/users/WIU1VN


17- Pimsleur Doğu Arapçası (Suriye Arapçası ağırlıklı)
http://rapidshare.com/users/VBNDAY


18- Pimsleur Brezilya Portekizcesi
http://rapidshare.com/users/DREPKP
http://rapidshare.com/users/OG8HNM
http://rapidshare.com/users/U9E2CN


Pimsleur Portekizce
http://rapidshare.com/users/QNDV7U


Dil Paketleri:

1- İngilizce (UK) Seviye 1 & 2:

http://rapidshare.com/files/5983596/ENGUKlvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5983628/ENGUKlvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5983607/ENGUKlvl1_2.z02
http://rapidshare.com/files/5983612/ENGUKlvl1_2.z03

2- İngilizce (USA) Seviye 1 & 2:

http://rapidshare.com/files/5983651/ENGUSAlvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5983677/ENGUSAlvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5983655/ENGUSAlvl1_2.z02


3- Arapça Seviye 1&2

http://rapidshare.com/files/5981666/ARABlvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5981671/ARABlvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5981672/ARABlvl1_2.z02
http://rapidshare.com/files/5981680/ARABlvl1_2.z03
http://rapidshare.com/files/5981682/ARABlvl1_2.z04
http://rapidshare.com/files/5981677/ARABlvl1_2.z05
http://rapidshare.com/files/5981675/ARABlvl1_2.z06
http://rapidshare.com/files/5981685/ARABlvl1_2.z07
http://rapidshare.com/files/5981681/ARABlvl1_2.z08
http://rapidshare.com/files/5981683/ARABlvl1_2.z09

4- Fransızca Seviye 1:

http://rapidshare.com/files/5981825/Fr1.zip
http://rapidshare.com/files/5981830/Fr1.z01
http://rapidshare.com/files/5981829/Fr1.z02
http://rapidshare.com/files/5981831/Fr1.z03
http://rapidshare.com/files/5981832/Fr1.z04

5- Fransızca Seviye 2:

http://rapidshare.com/files/5981928/Fr2.zip
http://rapidshare.com/files/5981939/Fr2.z01
http://rapidshare.com/files/5981935/Fr2.z02
http://rapidshare.com/files/5981934/Fr2.z03
http://rapidshare.com/files/5981937/Fr2.z04
http://rapidshare.com/files/5981936/Fr2.z05

6- Çince Seviye 1:

http://rapidshare.com/files/5981999/CHlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982015/CHlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982014/CHlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982012/CHlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5982022/CHlvl1.z04
http://rapidshare.com/files/5982016/CHlvl1.z05

7- Çince Seviye 2

http://rapidshare.com/files/5982126/CHlvl2.zip
http://rapidshare.com/files/5982145/CHlvl2.z01
http://rapidshare.com/files/5982146/CHlvl2.z02
http://rapidshare.com/files/5982152/CHlvl2.z03
http://rapidshare.com/files/5982150/CHlvl2.z04
http://rapidshare.com/files/5982148/CHlvl2.z05
http://rapidshare.com/files/5982154/CHlvl2.z06

8- İspanyolca (Latin Amerika) Seviye 1&2:

http://rapidshare.com/files/5982193/SLAlvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5982204/SLAlvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5982209/SLAlvl1_2.z02
http://rapidshare.com/files/5982206/SLAlvl1_2.z03
http://rapidshare.com/files/5982208/SLAlvl1_2.z04

9- Portekizce (BR) Seviye 1&2:

http://rapidshare.com/files/5982238/P_Br_lvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5982244/P_Br_lvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5982249/P_Br_lvl1_2.z02
http://rapidshare.com/files/5982248/P_Br_lvl1_2.z03
http://rapidshare.com/files/5982250/P_Br_lvl1_2.z04

10- Almanca Seviye 1&2:

http://rapidshare.com/files/5982270/GElvl1_2.zip
http://rapidshare.com/files/5982276/GElvl1_2.z01
http://rapidshare.com/files/5982277/GElvl1_2.z03
http://rapidshare.com/files/5982278/GElvl1_2.z04
http://rapidshare.com/files/5982312/GElvl1_2.z05
http://rapidshare.com/files/5982280/GElvl1_2.z06
http://rapidshare.com/files/5982304/GElvl1_2.z07
http://rapidshare.com/files/5982281/GElvl1_2.z08

11- Latince Seviye 1:

http://rapidshare.com/files/5982451/LTlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982423/LTlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982456/LTlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982424/LTlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5982425/LTlvl1.z04
http://rapidshare.com/files/5982429/LTlvl1.z05

12- Hollandaca Seviye 1:

http://rapidshare.com/files/5982490/DUlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982497/DUlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982499/DUlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982523/DUlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5982522/DUlvl1.z04
http://rapidshare.com/files/5982543/DUlvl1.z05

13- Hollandaca Seviye 2

http://rapidshare.com/files/5982603/DUlvl2.zip
http://rapidshare.com/files/5982605/DUlvl2.z01
http://rapidshare.com/files/5982631/DUlvl2.z02
http://rapidshare.com/files/5982604/DUlvl2.z03
http://rapidshare.com/files/5982617/DUlvl2.z04

14- Danimarkaca Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5982708/DAlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982739/DAlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982682/DAlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982715/DAlvl1.z03

15- Lehçe Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5982821/PLlvl11.zip
http://rapidshare.com/files/5982840/PLlvl11.z01
http://rapidshare.com/files/5982837/PLlvl11.z02
http://rapidshare.com/files/5982839/PLlvl11.z03
http://rapidshare.com/files/5982836/PLlvl11.z04
http://rapidshare.com/files/5982867/PLlvl11.z05

16- Galler İngilizcesi Level 1

http://rapidshare.com/files/5982936/WLlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982917/WLlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982921/WLlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982918/WLlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5982919/WLlvl1.z04

17- Urduca Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5982985/HIlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5982988/HIlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5982989/HIlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5982990/HIlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5982992/HIlvl1.z04

18- İsveççe Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5983034/SWElvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5983032/SWElvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5983060/SWElvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5983030/SWElvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5983061/SWElvl1.z04

19- Japonca Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5983092/JAPlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5983124/JAPlvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5983095/JAPlvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5983127/JAPlvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5983109/JAPlvl1.z04

20- Japonca Seviye 2

http://rapidshare.com/files/5983157/Japanese.2.zip
http://rapidshare.com/files/5983165/Japanese.2.z01
http://rapidshare.com/files/5983199/Japanese.2.z02
http://rapidshare.com/files/5983203/Japanese.2.z03
http://rapidshare.com/files/5983166/Japanese.2.z04
http://rapidshare.com/files/5983171/Japanese.2.z05
http://rapidshare.com/files/5983207/Japanese.2.z06

21- Yunanca Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5983435/GRElvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5983437/GRElvl1.z01
http://rapidshare.com/files/5983464/GRElvl1.z02
http://rapidshare.com/files/5983451/GRElvl1.z03
http://rapidshare.com/files/5983450/GRElvl1.z04


22- Türkçe Seviye 1
http://rapidshare.com/files/5983533/TURlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5983568/TURlvl1.z01

23- Swahili Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5983692/SWAlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5983729/SWAlvl1.z01

24- Thai Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5983770/THAIlvl1.zip
http://rapidshare.com/files/5984042/THAIlvl1.z01

25- İtalyanca Seviye 1

http://rapidshare.com/files/5984091/ITAlvl1.part1.rar
http://rapidshare.com/files/5984183/ITAlvl1.part2.rar
http://rapidshare.com/files/5984072/ITAlvl1.part3.rar

Password: www.aequitas.be

bazı linkler ölmüş olabilir şansınıza artık (linkler alıntıdır)