31 Ağustos 2008 Pazar

Yıllardır Söylediklerim Bu Olimpiyatlardan Sonra Dile Getirilir Oldu

= Basından Spor Haberi =

- ...dünya şampiyonu olan bir okçumuz vardı ( 3. OLMUŞTUR, BİLGİ EKSİKLİĞİ VAR...) . Dünya şampiyonluğu yaşadığımız bir branşın devamında Türkiye’de okçuluk sporu var mı sorusuna yanıt arayan, araştıran bir spor yönetimimiz yok. Temel konumuz budur. Bunu değiştirmek için devletin, sosyologlar ve spor adamlarıyla bir araya gelerek bir spor politikası oluşturması gerekiyor. Bu politika, kurallar ve yasalarla desteklenirse uygulanabilir. Bütçe konusunda hiçbir sıkıntı yaşayacağımızı zannetmiyorum. Çünkü sadece İstanbul’un olimpiyat adaylığı için biriktirilen paranın üçte biri bu işe ayrılsa ...

-... Federasyonların başında o branşı bilmeyenler var.

TÜRKİYE Olimpiyat Komitesi Başkanı Togay Bayatlı, Pekin’de başarısız olmamıza pek çok neden gösteriyor. Bayatlı’ya göre ilk sırada federasyonların kötü yönetilmesi, federasyon başkanlarının, başkan olduğu spor branşını bilmemesi geliyor.

İkinci sırada ise Türkiye’de iyi antrenörlerin olmaması var. Bayatlı ‘Güreşte Mehmet Özal’ı Litvanyalı rakibi sürekli minderin dışına itti. Mehmet, minderin dışına itilmekten üç puan kaybetti, maçı da kaybetti. Bu bir taktiktir. Ama Mehmet ve antrenörü bunun farkında değil, itiraz ediyorlar. Bir antrenör bu kuralı bilmez mi?’ örneğini veriyor. Bayatlı’nın çözümü ise şöyle: ‘Okullarda spor dersi yok. Oysa mutlaka olmalı. Eğitim değişmeli, spor politikası oluşturulmalı. Yetkililer bu konuda bir an önce önlem almalı.’... DEVAMI ... >>>

29 Ağustos 2008 Cuma

HİKAYE

Her şey bir gece içinde oldu
Sabahleyin her şey tamamdı.
Bu gördüğünüz gökyüzü
İlk defa gelip yerini aldı
Gökyüzünün gelmesiyleydi
Dünyada büyük bir değişiklik oldu
Mesela, ovalar daha o gün
Yalnızlıklarını unutuverdiler
Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu
Gökyüzünün hemen arkasındandı
Denizleri gördük
Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
Baktım uçuyordu
Akşama doğruydu
Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık
Her şey yaşamaya hazırlanıyordu
Her şey gelir gelmez hayatlarını
Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler
Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı
Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
Dünyada kolayca bulmuştu
Gökyüzünde, yerde
Her ağacın, her taşın bir yeri vardı
Hatırlarım küçük kirli bir bulut
Durmuş olup bitenleri seyrediyordu
Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
Elinde olsa tutup soracaktı
Şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
Bu hiç de kolay olmadı
En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
Bu şiire girmeden önce
Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
İlhan Berk bütün bunları görüyordu.
İLHAN BERK

28 Ağustos 2008 Perşembe

MASUMİYET MÜZESİ


Sabırsızlıkla beklediğim, benim için çok özel olan Orhan Pamuk'un son kitabı "Masumiyet Müzesi" bugün rafları süslemeye başladı. En kısa zamanda satın alıp, okuyacağım ve yorumu yine burda sizlerle paylaşacağım. Bence muhteşem bir yazar, muhteşem bir sanatçı. Okurken çok keyif aldığım yazarlardan biri. "Masumiyet Müzesi"ni elime almak ve okumak için sabırsızlanıyorum ve çok heyecanlanıyorum.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Mohsen Namjoo ya da Acem Blues

Biliyordum emin olun biliyordum İran'ın mükemmel bir coğrafya olduğunu. O coğrafyada harikulade ürünlerin olduğunu. İran müziğine her zaman ilgili olmuştum. Artık ilgim bir tutkuya dönüştü dersem eksik bile söylemiş olurum. Mohsen Namjoo ile geç kalınmış bir tanışma bu. Bilenler biliyordur kendini nasıl olsa. Şimdi demesinler daha mı yeni mi? İlahi sen!!
Şu ana kadar 4 albümü bulunmakta bunlar sırasıyla
Damavand
Toranj
Gis
Jabr-e Joghrafiai

Albümleri indirebilmek için üzerlerine tıklamanız yeterli. Kendisi için İran'ın Bob Dylan'ı diyor Herald Tribune...

GELİBOLU' DA OKÇULUK

-Hakan ÇAKIROĞLU... >>>

- 2008 yılı faaliyet programında yer alan; 23-24 Ağustos 2008 tarihleri arasında Çanakkale / Gelibolu' da yapılan Minikler Zafer Kupası Okçuluk Türkiye Birinciliği (Minik - Süper Minik) yarışması, Gelibolu Kaymakamı Sayın Adnan ÇAKIROĞLU ve Gelibolu Belediyesi Belediye Başkanı Sayın M. Cihat BİNGÖL' ün de katılımıyla sona erdi.

- Sekiz kategoride toplam 170 sporcunun ok attığı yarışmada, klasik yay(recurve-olimpik) minik bayanlarda Gelibolu Yarımadaspor Kulübü adına yarışan Neslihan Çakıroğlu ; 72 okta 651 puan, 30 okta 330 puan ve eleme turlarında 12 okta 113 puan elde ederek yeni Türkiye rekorlarının sahibi olurken aynı zamanda Türkiye şampiyonu olmasını da bildi.


YARIŞMANIN SONUÇLARI :

- Bireysel Sıralama (Toplam Puan) Sonuçları ... >>>

- Bireysel Madalya Listesi ... >>>

-Gelibolu'unun Çakırağası olarak tanınan Sayın Hakan ÇAKIROĞLU, bu yarışmayı da çok güzel organize etmişti ve biz Gelibolu' da hem yarıştık hem de güzel vakit geçirdik . Yazının devamı ... >>>

19 Ağustos 2008 Salı

HAYAT



Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..

Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum,
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.


NIETSZCHE

13 Ağustos 2008 Çarşamba

OKÇU DOĞRUYU SÖYLER

- ATATÜRK' ümüzün bir kaç sözüyle giriş yapmak istiyorum.
'' Her çeşit spor etkinliklerini, Türk gençliğinin millî eğitiminin ana unsurlarından saymak gerekir. Bu işte hükümetin, şimdiye kadar olduğundan daha çok ciddî ve dikkatli davranması, Türk gençliğini spor bakımından da millî heyecan içinde özenle yetiştirmesi önemli tutulmalıdır.1937 (Atatürk'ün S.D.I, s. 387)
Başarılı olmak için her türlü yardımdan çok bütün milletçe sporun niteliği, değeri anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî görev saymak gerekir.1926 (Atatürk'ün S.D.1I, s. 245
)
Ünlü güreşçi Kurtdereli Mehmet'e yazdığı mektup:Seni cihanda büyük ün almış bir Türk güreşçisi olarak tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle açıkladığını da öğrendim: "Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm!" Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek ilkesi olarak belirtiyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın.1931 (Tarih IV, Türkiye Cumhuriyeti, Haz: T.T.T.C, s. 268)''

- Kaynak: http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=FikirDusunceler&IcerikNo=64

-Haydi bakalım, bizim (okçuluk) için olimpiyat bitti; beklenildiği gibi yine elimiz boş dönüyoruz !
-Yine dalgalandıramadık bayrağımızı, yine başımız önde; oysa ki Dünya'ya okçuluğu öğreten bizim milletimiz değilmidir, Türk milleti olmasaydı bir çok şey gibi bu günkü okçulukta yarım yamalak olmayacakmıydı?. Öyleyse ... Devamı ... >>>

12 Ağustos 2008 Salı

Einstein'ın Buzdolabı

Bu kitapta birbirinden tuhaf, inanılması hayli güç öyküler var. Ancak tuhaf olduğu kadar da ilginç ve eğlenceli olan bu öykülerin her biri gerçektir, yaşanmış olaylardır.

Kafası kesilmiş olduğu halde aylarca yaşayan, hatta şehir şehir dolaştırılıp sahibine ufak bir servet kazandıran tavuktan, yangın bombası olarak kullanılmaya kalkışılan yarasalara; petrol için sondaj yaparken açılan delikten akıp giden gölden, seçimi kaybetmek endişesiyle boşaltılmayan şehirle birlikte yanardağ lavlarının altında kalan valiye kadar her şey gerçek, hepsi yaşanmış olaylardır.

İnsan denilen yaratık gerçekten tuhaf bir hayvan ve bu yeryüzünde zavallının başına gelmedik şey kalmıyor! Evet, okuyunca inanmakta zorluk çekeceksiniz ama hepsi aynıyla vaki!
(Arka Kapak)

Yazar: Steve Silverman
Yayın: Aykırı Yayınları
Çeviri: Ali Ercivan
Kapak Tasarımı: Uğur Alkapar
Yayına Hazırlayan: Gülşen Sayın, Betül Genç
İstanbul, 2003, 1. Basım
160 sayfa

linkler:
http://rapidshare.com/Einstein_Buzdolab.rar.html
rar şifresi:aruha

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

Einstein'ın Buzdolabı

Bu kitapta birbirinden tuhaf, inanılması hayli güç öyküler var. Ancak tuhaf olduğu kadar da ilginç ve eğlenceli olan bu öykülerin her biri gerçektir, yaşanmış olaylardır.

Kafası kesilmiş olduğu halde aylarca yaşayan, hatta şehir şehir dolaştırılıp sahibine ufak bir servet kazandıran tavuktan, yangın bombası olarak kullanılmaya kalkışılan yarasalara; petrol için sondaj yaparken açılan delikten akıp giden gölden, seçimi kaybetmek endişesiyle boşaltılmayan şehirle birlikte yanardağ lavlarının altında kalan valiye kadar her şey gerçek, hepsi yaşanmış olaylardır.

İnsan denilen yaratık gerçekten tuhaf bir hayvan ve bu yeryüzünde zavallının başına gelmedik şey kalmıyor! Evet, okuyunca inanmakta zorluk çekeceksiniz ama hepsi aynıyla vaki!
(Arka Kapak)

Yazar: Steve Silverman
Yayın: Aykırı Yayınları
Çeviri: Ali Ercivan
Kapak Tasarımı: Uğur Alkapar
Yayına Hazırlayan: Gülşen Sayın, Betül Genç
İstanbul, 2003, 1. Basım
160 sayfa

linkler:
http://rapidshare.com/Einstein_Buzdolab.rar.html
rar şifresi:aruha

Silinmiş veya bozuk linkleri yorum yazarak bildiriniz...
Lütfen emeklerimizin devamı için sitede bulunan reklamlara tıklamayı ihmal etmeyiniz..
--TEŞEKKÜRLER--

9 Ağustos 2008 Cumartesi

OLİMPİYAT OYUNLARINDA OKÇULUK YARIŞMASI - Beijing (CHN) 9-15 August 2008 - Archery Competition



*** Gelişmeleri Takip Edin :




*- Bayanlar Takım Elemeleri ... >>> ( Bu kategoride Türkiye okçuluk bayan takımı Olimpiyatlarda yüzde yüz yarışabilirdi; ama şahsi kaprislerimiz, anlık öfkelerimiz, idari yetimizin ileri görüşlü olmaması ve şahsi gurur meselelerimiz nedeniyle burada yarışamıyoruz. )
OKÇULUK YARIŞMASININ MADALYA LİSTESİ :


-Bayanlar Takım Yarışmaları Sonuçlandı :


1. Kore
2.Çin
3. Fransa


- Erkekler Takım Yarışmaları Sonuçlandı :


1. Kore
2. İtalya
3. Çin


- Bayanlar Ferdi Yarışmaları Sonuçlandı:
1.- ZHANG Juan Juan (CHN)
2.- PARK Sung-Hyun (KOR)
3.- YUN Ok-Hee (KOR)

- Erkekler Ferdi Yarışmaları Sonuçlandı :

1.- Viktor Ruban (UKR)

2.- PARK Kyung-Mo (KOR)


3.- BADENOV Bair (RUS)




*******************


OLİMPİYAT' TA OKÇULUK BRANŞINDA YARIŞAN EN GENÇ SPORCU :

Mariana AVITIA (MEX) is the youngest participant

in the 2008 Beijing archery competition. iLK 8' E KALMAYI DA BAŞARDI.


********************




Bizim sporcularımızın toplam puan sonunda (64- sporcu içinde) sıralamadaki yerleri :


16. SATIR Zekiye Keskin (TUR) : 317 + 327 = 644 - Puan : 16. sırada

23. ERGIN Yusuf Goktug (TUR) : 332 + 328 = 660 - Puan : 23. sırada


- Zekiye' nin ilk maçı ... >>> ( 12.08.2008 ) - Zekiye ilk maçında Yunan' lı sporcuya elendi, 43. sırada yarışmayı tamamladı.


- Göktuğ' un ilk maçı ... >>> (13.08.2008 ) - Göktuğ ilk maçını 106' ya 103 aldı.


- Göktuğ' un İkinci Maçı ... >>> (13.08.2008) - Göktuğ ikinci maçını 109 ' a 117 kaybetti ve 22. sırada yarışmayı tamamladı.








- Resimler ... >>>

( Sonuçlar ve Resimler FITA' dan )


8 Ağustos 2008 Cuma

İşte KORE

-

--------

- Recurve yay (Olimpiyatlarda yarışması olduğu için olimpik yay da deniliyor) kategorisinde tartışılmaz lider ülke Kore. Özellikle de bayanlar kategorisinde geçilmezler, rakipsizler. Ama sadece antrenör ve sporcularıyla değil, seyircileriyle de rakipsizler. Bu fotoğraflar zaten her şeyi anlatıyor. Darısı başımıza.
- Pekiyi, okçulukta biz ne yapmalıyız da Kore' yi geçmeliyiz, ya da en azından onlar kadar başarılı olmak için nasıl çalışmalıyız. Yakında bu konuyla ilgili çok geniş (gelmiş geçmiş yapılan yalnış ve doğru çalışmalar, şimdi ve ileride neler yapılmalı vb.) bir değerlendirme yazımı sizlerle paylaşacağım inşaallah ...



6 Ağustos 2008 Çarşamba

CEVDET BEY VE OĞULLARI

Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk. Beni etkileyen 3 kuşak romancılardır. Anlatımları, dilleri, sürükleyiciliği ve en önemlisi de bireye yaptıkları iç yolculuklardan dolayı diğer yazarlardan oldukça farklıdır ve çok güzeldir.

Bu yazarı okuduğumda en az Gogol’dan, Dostoyevski’den, Tolstoy’dan, Balzac’dan, Goethe’den ve daha birçok klasik yazarlardan aldığım zevki ve hazzı duyuyorum. Okuduğum Orhan Pamuk kitaplarından oldukça farklı bir tarzdadır Cevdet Bey ve Oğulları romanı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Nişantaşılı tüccar bir ailenin ( sanırım kendi hayatından da esinlenmiş) üç kuşağın yaşadığı değişim rüzgarlarını ve nesiller arasındaki geçişi, bireyler arası uyuşmazlıkları, değişen tüketim zevklerini inanılmaz güzel bir seçicilikle anlatmıştır. Ayrıntılar sizi çok etkileyecektir eminim.


Cevdet Bey ve Oğulları, 22 yaşında yazmaya başladığı 26 yaşında bitirdiği ilk romanıdır Orhan Pamuk’un. İlk romanı 600 sayfa olması, tarih bilgisinin çok geniş olması ve bu romanın bu kadar çok okunması yazarın başarısını bir kez daha kanıtlıyor bence. 1979 Milliyet Roman ödülü ve Yaşar Kemal ödülünü alan bu romanı herkese tavsiye ediyorum. Bu kitabı okuduktan sona diğer Orhan Pamuk kitaplarını da okumak isteyeceksiniz. Sıkılmadan okuyacağınız mükemmel bir kitap. Kalın olması sizi korkutmasın, emin olun ki, 3 günde bitireceksiniz.


Kitabın Arkasındaki Not:

Nişantaşlı bir ailenin üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor. Yüzyıl başında İstanbul'da Abdülhamit'in son yıllarında küçük dükkan sahibi, ilk Müslüman tüccarlardan Cevdet Bey'in tutkusu hem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir; hem de 'Batılı anlamda' çağdaş, modern bir aile kurmak. Kökü taşraya uzanan kendi geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen yalnız ve tüccar Cevdet Bey'in ve oğullarının günümüze uzanan hikayesi bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin özel hayatının da hikayesidir. Ev içlerinin, yeni apartman hayatının, Batılılaşan büyük ailelerin, Beyoğlu'na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman Orhan Pamuk'a hak ettiği ünü getiren olgun bir ilk kitaptır.


5 Ağustos 2008 Salı

VAR GİT ARTIK




Buralarda gece uzun
Gün ışığı yakındır
Var git artık
Bakma ardına
Ölüme fazla sokulma ama
Düşün ki
Mevsim rüzgarlarının savurduğu
Bir orman insan
Sev onu, sokul, konuştur
Doludur fazla üstüne varma

Hep susmak susmak...
Yetmiyor bazen
İşte bu yüzden
Bütün ışıkları yanmalı yeryüzünün
Ozanlar herşeyi anlatmalı
Var git artık acıyı aşındırma
Tut
Ve at sevdaya uzan çağlayana

YILMAZ ODABAŞI