15 Şubat 2007 Perşembe

Küba'da Eğitim

Hoş, ülkemizdeki eğitimi çözdükte bir de Küba kalmadı demeyin.
Ne yapın edin bir yolunu bulun eğer yolunuz taksime düşerse; Küba Büyükelçisi Ernesto Gómez Abascal’ın düzenleyeceği seminere katılın. Görelim nasıl eylemişler. Unuttuğumuz eğitim değerlerini hatırlarız hiç olmazsa. Omadı başka ülkelerde ne edermiş bu öğretmenler bu öğrenciler onu öğreniriz.
Tarih: 17.02.2007 Cumartesi Saat: 16:00
Tel: 0212-244-35-09
Yer: Küba Dostluk Derneği
Tomtom Mahallesi Eski Çicekçi Sokak
No: 5/3İstiklal Caddesi –Beyoğlu
(Taksim Meydani’ndan Tunel’e dogru St. Antuan Klisesi’ni gectikten sonra soldaki ilk sokak)

8 Şubat 2007 Perşembe

Uzman Öğretmen

Sevgili Uzman(!) Öğretmenim Seni uzmanlıkla ödüllendirdikleri bugün, Ocak ayı maaşına, artı uzmanlık ücretin yansıyacak. Güle güle harca öğretmenim. Ve artik sen uzmansın. Peki, düne kadar aslında sen uzman değil miydin? Biz seni hep uzman olarak görmüştük oysaki… Çünkü bu malum koşullarda öğretmen olmak, baslı basına bir uzmanlıktır zaten. Bilgilerinle uzman olduğun kadar, eğitimin metalaştırılmaya, biz öğretmenlerin de piyasanın koşullarına göre köleleştirilmeye çalışıldığı günümüzde toplumun bir adim ilerisinde olan - olması gereken; öğrencisinden ilgi ve sevgisini esirgemeyen bir gönül savaşçısı değil miydin? Elinde tebeşirinden ve onurundan başka silahı olmayan bir eğitim neferi?... Öyle değil miydin öğretmenim?

O zaman sana ne vaat ettiler de kendini sınattırdın? Bir "apolet" mi? Buysa senin bu yarışa girmene sebep olan, artik bir apoletin var. Ama bu apoletlerin karsına hangi yükümlülükleri getirdiğini görmek ister misin öğretmenim?

1) Öncelikle eğitimi ticarileştirmek, öğrencini, 'sevgili öğrencini' müşterileştirmek istiyorlar. Bu müşteriyi de 'memnun etmek', öncelikle senin görevindir artik. Neden mi? Çünkü bu ticarileşmeye karsı olan çoğunluk bu sınava girmeyi reddetti, 'apolet değil, onurlu bir gelecek' istedi. Öyleyse kabul eden azınlık, bundan böyle "müşteri memnuniyeti" için gece-gündüz çalışacak. Yani sen öğretmenim.. 60 (veya 80) YTL için, 'sevgili öğrencini' karsına alacak, onun kanını emmek isteyen tüccar zihniyetli patronların safında yer alacaksın.

2) 600 bin öğretmeniz seninle… oran olarak kaç öğretmene apolet verdiler biliyor musun? Ayırdıkları kontenjanı asla dolduramadılar. Çünkü öğretmenler protesto ettiler. Çünkü öğretmenler bu tuzağı gördüler ve buna alet olmadılar.. Ama alet olan azınlıktasın sen, olsun. Belki sesimiz ulaşmadı sana, bu bizim suçumuz, senin değil. Ama sesimiz şimdi ulaşıyorsa, olacakları gör öğretmenim; Okulunda Toplam Kalite Yönetimi (TKY) ekipleri oluşturulacak. Amaç, yine aynı: eğitimi ticarileştirmek. Senin okulun bir 'ticarethane', öğrencin de bir 'müşteri' olsun diye.. Ve senden bu verimi, yani 'kârı' arttırmak için, gece-gündüz "beyin fırtınası" yapmanı isteyecekler. Buna itiraz etmeye kalkışırsan, 'dur bakalım, biz sana apolet verdik, artık bir uzmansın ve bu isi yapacaksın' diyecekler. Yetmedi, 'kalite çemberinde' devamlı sınanacaksın. TKY'nin kalite çemberinde 'zayıf halka' düşer, yani öğretmenlikten atılır. Ama dikkat, bütün gözler üzerinde, senin zayıf halka olmaman gerekir. Çünkü uzmanlığın şanına yakışmaz. O zaman ne yapacaksın öğretmenim? Bir arkadaşının, ayni mesaiyi paylaştığın bir eğitim emekçisinin ayağını kaydırmaya bakacaksın. Evet, kıyasıya rekabet. Zaten apolet dağıtma, bir rekabet yaratma değil miydi? Bizi birbirimize düşürme planının ta kendisi olduğunu yoksa fark etmedin mi öğretmenim?

3) Ve bu birilerinin ayağını kaydırma ve kendini kabul ettirme çabasının sonunda, performansın ölçülecek. Biliyor musun, verdiğimiz onca mücadeleden dolayı performans olçum sistemini bir turlu hayata geçiremiyorlardı ki, sen simdi buna imkân sağladın. Çünkü 'düz öğretmen', 'uzman öğretmen', 'başöğretmen' ayırımı var artik. 'Düz öğretmen' olarak ben "bu tuzağınıza düşmem, performansımı da ölçtürmem" desem de, en azından apolet dağıttıkları öğretmenlerin performansını ölçeceklerdir ki, buna hakları var. Çünkü mesai arkadaşlarınla aynı işi yaptigin halde sana fazladan 60–80 YTL ödüyorlar. Bu yüzden itiraz etmeye hakkın olmayacak. Ve daha da kötüsü nedir, biliyor musun öğretmenim? Ayni isi yapıp senden az maaş olan yanı basındaki arkadaşların da seni savunamayacaklar. İste bizim korktuğumuz, onların ise tek istediği bu.Yani sevgili uzman öğretmenim, belki bilerek, belki de bilmeyerek hem kendine, hem de bize çok büyük bir kötülük ettin. Dahası, eğitimdeki kârdan ağızları sulanan liberal beylerin işini yürütüyor olmaktan dolayı büyük bir yıkıma sebep olmak üzeresin. Fakat "geriye donup çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacağız?" duygusu, biz öğretmenlerin peşini hiçbir zaman bırakmaz öğretmenim. İşte bu yüzden diyoruz ki; meslek onurumuz için, çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için hala birlikte yapacak bir şeylerimiz var: Sen Uzman öğretmenim, başöğretmenim ve sevgili öğretmenlerim, gelin " eşit ise eşit ücret" ilkesini savunalım, bu ayırımcılığın bedeli olan 60 YTL’ yi ret edelim. Gelin onurumuz için, hep birlikte apoletleri söküp atalım…
Yazan: Hamide Yiğit www.sendika.org

7 Şubat 2007 Çarşamba

Da Vinci Sergisi

Hatırlarsınız kasım-aralık aylarında Rahmi M. Koç müzesinde The Genuis of Leanardo adlı bir sergi vardı. Yani başka bir deyişle bütün çabalarımıza rağmen okul olarak katılamadığımız sergi. Nedendir bilinmez özel okulların tümüyle katıldığı bu sergiye bir türlü rezarvasyon yaptıramamıştık. Herneyse deyip geçmek isterdim ama olmuyor işte .
Belki telafi olur diye British Library'nin sitesinde bulduğum şu programı önermek istiyorum. Turning the Pages. Sadece Leanardo değil bir dolu eski (yazma)yı bulup görebileceğiniz, mükemmel bir çalışma. Hatta Memluklu sultanı Baybars'ın hazırlattığı el yazması bir kur'an da bulabileceğiniz çalışmalardan biri. Yalnız sisteminizde macromedia shockwave programının kurulu olması gerekiyor.

Kütüphane

Eğitim ve kütüphane birbirinden ayrılmaz ve bölünmez kavramlardır. Öyle ki bu iki kavramdan biri yok olduğu zaman diğerinin de yaşaması mümkün değildir. Okul kütüphaneleri tıpkı üniversite kütüphaneleri ve halk kütüphaneleri gibi eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Amerika’da ilköğretim ve liselerde yapılan bir araştırma buna örnek olarak verilebilir. İyi bir kütüphanesi ve kütüphanecisi olan okullarda okuyan öğrencilerin, ülke çapında yapılan standart testlerde okul kütüphanesi olmayan okullarda okuyan öğrencilere göre daha iyi sonuçlar aldıkları görülmüştür.

Günümüzde okul kütüphaneleri sadece ders çalışılan ve ödevlerin yapıldığı hikaye, roman ve diğer eserlerin okunduğu bilgi merkezleri değillerdir. Bu kütüphaneler, bilgi toplumunun bireyi olan öğrencilerin yeni teknolojileri tanımalarını ve başarıyla kullanmalarına imkan sağlayan, okulların öğretim programında belirtilen eğitimsel amaçları destekleyen, öğrencilerin yaşam boyu öğrenme becerilerini kazanmalarına yardımcı olan kurumlardır.

Hızlı gelişen teknoloji ve bilgi toplumu elektronik ortamda bilgiye erişim, elektronik kitap ve dergilerin kullanımının artması, tam metin veri tabanlarının yaygınlaşması ile artık okul kütüphaneleri Kütüphane ve Medya Merkezi olarak, okul kütüphanecileri ise Kütüphane ve Medya Merkezi Uzm
anı olarak anılmaya başlanmıştır. Kütüphane ve medya uzmanı okuldaki herkesle birlikte çalışan, diğer kütüphanelerle bağlantı kuran, okul kütüphanesinin planlamasından sorumlu olarak görevini mümkün olduğunca iyi yapan mesleki uzmanlık niteliklerine sahip görevlidir. Kütüphane ve Medya uzmanı görevlerini yerine getirebilmek için öğretmenler, yöneticiler ve öğrencilerle sıkı ilişki içinde olmalı ve bütün eğitim programlarının içinde yer almalıdır.