31 Mayıs 2006 Çarşamba

Müfredat Tavsiyeleri

Çocuğun öğrenme sürecini ön plana çıkaran yeni müfredatta alternatif test teorisinin ölçme araçları olarak, öğretmenlerin her öğrenci için doldurduğu gözlem formu, öğrencilerin kendilerini değerlendirdiği öz değerlendirme formu, arkadaşlarının değerlendirdiği akran formu, derslerle ilgili hazırladığı projelerin bulunduğu portfolyo dosyası bulunuyor. Yapılan projelere mi, yazılılara göre mi not verileceği konusunda sıkıntı yaşayan öğretmenler çoğunlukla sadece yazılılara göre not verdi. 60 kişilik sınıflarda her öğrenci için bir anda doldurulmaya çalışılan öğrenci gözlem formlarıyla öğretmenler bir gecede binlerce kâğıt doldurdu. Form doldurmaktan konu işlemeye vakit ayıramadığını söyledi pekçok öğretmen. Küçüktepe'nin yeni müfredata göre öğretmenlere tavsiye ettiği ölçme ve değerlendirme kriterleri ve yapılması gerekenler şöyle:
Konuyu anlatırken yapılacak etkinlikleri kendi bölgenize ve sınıfınıza uyarlamak zorundasınız. Kalabalık sınıflarda bireysel etkinlikleri toplu hale getirin.
Öğrencinin öğrenme sürecini değerlendiren gözlem formlarını süreç içinde doldurun. Hepsini aynı anda doldurmak ve öğrencilerin tümünü de aynı anda değerlendirmek zorunda değilsiniz.
Size verilen gözlem formları birer örnek. Sizler bunlar üzerinde değişiklikler yapabilirsiniz. Zümre öğretmenlerinin toplanarak bu formlar üzerinde çalışın ve değişiklikler yapın. Öğrencilerin kendilerini değerlendirdiği öz değerlendirme formlarında da sıkıntılar var. Bunlarda da okulun ve bölgenin şartlarına göre değişiklik yapmak mümkün.
Öğretmenlerin çoğu formları nota çevirmekte zorlanıyor. Not verirken sınav notunun yüzde 50'sini süreç değerlendirmenin de yüzde 50'sini almak uygun. Formlarda öğrenciyi değerlendirirken işaretlenmesi gereken bölümler yer alıyor. Buralarda 'yapmadı', 'bazen yaptı' ve 'her zaman yaptı' gibi kriterler bulunuyor. En olumsuzuna en düşük puanı verin. Yapmadı 1, bazen yaptı 2, her zaman yaptı 3 puan olsun.
Sınavda 'İstanbul'u kim fethetti? ' diye sormayın. Bu tarz cevabı tek cümle olan soruları ünite sonlarında sormak daha uygun. Sınavda ise 'İstanbul fethedilmeseydi ne olurdu?' gibi bir yorum sorusu sormak daha uygun. Bu sorunun da doğrusu yanlışı yoktur. Öğrencinin fikirlerini nasıl desteklediğine bakacaksınız.
Öğrencinin portfolyosuna her şeyi koymayın. 1, 2, 3. sınıflar sizin belirlediğiniz konularda istedikleri projelerini versin. Mesela hayat bilgisinde bilinçli üreticilik tüketicilik ünitesinde iki proje isteyin. Öğrenci istediğini getirsin. 4-5. sınıflar içinse belirlediğiniz konularda istediğiniz projelerini versinler. Fen bilgisinde konu iskelet sistemi ise, iskelet maketini isteyin bir de yazdığı kompozisyonu.
Örneğin 4. sınıf fen bilgisi öğretmenleri toplanın, hangi ünitede hangi projeyi isteyeceğinizi kararlaştırın. Böylece okul için de bir standart oturtursunuz.
1. sınıf öğretmenleri 'Öğrencinin ürün dosyasına ne koyacağım?' diye soruyor. Her şeyi koyabilirsiniz. İlk çizdiği çizgi, son yazdığı yazı, yaptığı resimler.
Öğrenci ürün dosyasındakileri mutlaka veliye sunacak. Öğretmenler veliye çocuğunuz bunları yaptı diye anlatmayacak. Çocuk, sadece öğretmen, velisi ve kendisinin olduğu sınıfta sunumunu yapacak. Velilerin hepsini çağırıp öğrencilere sırayla sunum yaptırmayın. Çünkü veliler çocuğunu diğer öğrenciler ile karşılaştırıyor.
Okul yönetimi ile anlaşın her öğrenci velisine 15 dakika randevu verin. Diğer öğretmenle anlaşıp 'bu hafta ben velileri çağırdım benim sınıfla orta ders yapın' diyebilirsiniz.
Pek çok öğretmen gözlem formları evine götürüyor. Formlar öğretmende kalmayacak. Formlar çocukların portfolyolarına konacak. Portfolyo dosyalarının ise sınıfta bırakılması gerekiyor.

24 Mayıs 2006 Çarşamba

Okulun İlk Günü

Şu Edebiyat Öğretmenleri yok mu beni öldürürler. Defter kontrolü yaparken ( nereden estiyse) Tembelce bir öğrencinin kompozisyon defteri geçti elime. Meraklandım, neler yazmış diye kontrol ettim. Kargacık burgacık kelimelerle yazılı o kadar sayfa arasından, biri dikkatimi çekti. Başlık "okulun ilk günü" son zamanlarda bir yazıdan bu kadar keyif aldığımı hatırlamıyorum. Derken bütün sınıftan aynı yazıyı istedim. Yok daha neler bu kadar olur. Netekim kompozisyonun birinde şahsım hakkımda yazılı bir şey bulmak umuduyla uğraşırken. İsabet ettim. Yok yok bir daha ki seneye biraz daha yumuşak bir başlangıç yapayım. Yazı aynen şöyle geçiyor.
"Sonra sınıf rehber öğretmeni geldi. Bizi çift sıra yapıp merdivanlerden çıkardı. Bundan sonra hep bu şekilde çıkacakmışız. Merdivenin sağından, başkalarına çarpmadan, koşuşturmadan, çevremizde öğretmen var mı diye bakaraktan. Bu kadar işi aynı anda nasıl yapacaksak"
Yazı uzayıp gidiyor. Bir hayal kırıklıkları silsilesi halinde. Oldu olacak dedim çocuklar bir de okulun son gününü yazın. Arka sıralardan biri -daha gelmedi ki hocam- dedi. Bir kahkaha patladı sınıfta doğal olarak, gülmeleri bitince. Hayal edin dedim çocuklar. Sanki bugün son günmüş gibi. ve yılın bir değerlendirmesini yapın. İlk günle karşılaştırın.
Sabırsızlıkla yarını bekliyorum. Yeni bir şeyler öğreneceğim kesin.
Konuyla ilgili bilimsel bir makale okumak isterseniz tıklayınız

Okulda Oyun

Yıl sonu geliyor. Yazılılarda bitti. Eskiden öğrenci bulamazdık Haziran deyince. Şimdikiler devamsızlık haklarını çok çok önceden kullandıkları için başımıza kalıyorlar. Hazırlıklı olmak lazım. Bir kaç çözüm önerisi var elbette. Örneğin son güne kadar ders anlatın, sizden kötüsü olmasın. Bu kadar çocuğu da başıboş bırakmakta olmaz tabii. Yılın son haftasında not verme telaşı bittiğinde öğrencileri kendi haline bıraktığım olur. O saatlerde yüzyıldır oynandığına inandığım iğrenç oyunlar bir köşeden sessizce oynanmaya başlanır. Tahmin edersinizki SOS ya da İsim - Hayvan türünden fenalık getiren oyunlardır bunlar.
Bu oyun işini ileri boyuta getiren çocuklarda var aralarında. Elbetteki bilgisayar oyunları. Bir kaçını internet kafede enselediğimde; bir hayli abarttıklarına şahit oldum. İngiltere eğitim bakanlığının yaptığı çalışma geldi aklıma. Oyunu okullara taşımak! Ancak öğretmenlerin kontrolünde.
Şu oyunlara bir el atalım hele deyip işe giriştiğim de bir dolu kaynakla karşılaştım. Çoğu sınıfta rahatlıkla uygulanabilecek zeka oyunları. Aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. Nasıl uygularsınız bilemem. Dikkat testi çok hoşlarına gitmişti mesela. IQ testinde sıkıldıklarını anımsıyorum.
Dikkat testi (Kelime oyunları)
IQ Testi (Biraz ön biligi vermek şart)
Sinir Testi (Gülmek istediğinizde oldukça ideal)
Duygusal Zeka Testi ( Rehberlik dersi gibi birşey)
Zeka Oyun Siteleri ( Kafadan siteler güruhu)
River IQ Game (Salla karşıya geçmece)
Rottus Sekans Testi (Kareleri Doldurmaca)

22 Mayıs 2006 Pazartesi

Ulusal Sosyal Bilimler Sempozyumu

Bu hafta İstek Vakfı Okullarının düzenleyeceği, Ulusal Sosyal Bilimler Sempozyumuna yolculuk var. Programın tümüne katılmayıp benim gibi sadece kendinizle ilgili kısma katılmak isterseniz buyurun aşağıdaki gibidir. Siz yine de TCK'nın internet sitesine girip programın tümüne bakın. Orada olacağım. Neylermiş bizim coğrafyacılar, şöyle kuytu bir köşeden bakacağım.

26 Mayıs 2006 Cuma

COĞRAFYA OTURUMU:
Oturum Başkanı: Doç.Dr. Barbaros GÖNENÇGİL - Melda HATUNOĞLU
16.00-17.00 3. Çağrılı Konuşmacı: “Su ve İstanbul”
Prof. Dr. Turgut ÖZTAŞ (Mimar Sinan Üniversitesi)
17.00-17.15 “1990-2001 Yılları Arasındaki Büyükçekmece’nin Çakmaklı Köyü ve Kıraç
Beldesindeki Arazi Kullanım Değişimleri” Akif KARATEPE (İstek Uluğbey Okulları Coğrafya Öğretmeni)
17.15-17.30 “Onbirgöller Vadisi ve Şelâleleri, Hacılı Köyü, Ağva, Şile/İstanbul”
Tülin BABAL* (İstek Acıbadem Lisesi Coğrafya Öğretmeni)
İlknur ÖZSOY (İstek Acıbadem Lisesi Coğrafya Öğretmeni)
Işıl ÖZHEKİM (İstek Acıbadem Lisesi Tarih Öğretmeni)
Sevil ALGAN (İstek Acıbadem Lisesi Kampüs Müdürü)
Sedat AVŞAR (İstek Acıbadem Fen Lisesi 9. Sınıf Öğrencisi)
Mete ÖZTÜRK (İstek Acıbadem Fen Lisesi 9. Sınıf Öğrencisi)
Aydın ATICI (Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu)
Atakan ERTEK (Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu)
E.Nabi EVREN (Şile Çevre Gönülleri Derneği Başkanı)
Y.Doç.Dr. Ahmet ERTEK (Türk Coğrafya Kurumu)
17.30-17.45 Çay-kahve molası
17.45-18.15 4. Çağrılı Konuşmacı: “Yenişehir Havzasının Genç Tektoniği (Bursa)”
Y.Doç.Dr. T.Ahmet ERTEK (İstanbul Üniversitesi)
18.15-18.30 “Coğrafya Bilimi’ne Dair” A.Aydan ÖZKAN (Yeditepe Üniv. Eğitim Fak. Öğretim Görevlisi) İlknur ÖZSOY* (İstek Acıbadem Lisesi Coğrafya Öğretmeni)
18.30-18.45 “Karacadağ (Diyarbakır) Volkanı” Ergin CANPOLAT (Maçka Akif Tunçel Anadolu Teknik Lisesi Coğrafya Öğretmeni)
18.45-19.00 “Suçun Önlenmesinde Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Kullanımı”
Yasin BEŞER (Özel Avrupa Koleji Coğrafya Öğretmeni)


İletişim:
Işıl ÖZHEKİM
İSTEK Acıbadem Lisesi
Sosyal Dersler Bölüm Başkanı
34718 Acıbadem, Kadıköy-İstanbul.
(0216) 325 30 75 e-posta: isil.an@isnet.net.tr

17 Mayıs 2006 Çarşamba

Aşk Tesadüfleri Sever

Nihayet ele geçirdim albümü. Üzerinde çokça tartışılacağından meseleye hiç girmiyorum bile. Meseleye alakadarsanız bir şekilde ilginizi çekmiştir nasıl olsa. Ama illada ilgili bir haber istiyorsanız radikal2'de oldukça güzel bir yorum var. Benim size yapabileceğim şey pek moraliteme uymasada Albümü indirebileceğiniz bir link vermek. Artık vicdan muhasebesi mi yaparsınız yoksa bilgisayarınıza indirip keyifle dinler misiniz orasını bilmem. Bildiğim bir şey varsa o da şarkıları çok beğendiğimdir. Hele o kemanlar yok mu. Adamlar zalim yahu.Mr. Tambourine Man' (albümde 'Hayat Berbat') adlı şarkıda Bob Dylan'ın Türk olduğu söylencesine inanacaktım neredeyse.

16 Mayıs 2006 Salı

Kedi

Bugün sabah okula varır varmaz bir öğrenci güruhu etrafımı çevirdi. Hallerinden çok önemli bir şeyi başarmış gibi görünüyorlardı. Bu kadar farklı sınıftan öğrencinin bir arada olmasına şaşırmış olmalıyım.
- Ne var?
- İntikamınızı aldık.
- Ne intikamı?
- Fener'in intikamı.
- Ne halt karıştırdınız yine?
- Biz karıştırmadık hocam.
- Kim karştırdı?
- Kedi karıştırdı.
- Nasıl yani?
- Mahalledeki kedileri tek tek yakaladık. Sonra balkonlardaki bayraklar fırlattık. Haliyle sarı kırmızı bayraklar indi aşağı.
- Hepsi mi?
- Canımızı zor kurtardık hocam.
- Ne oldu ki.
- Bütün mahalleli kovaladı bizi.
- İyi olmuş?!!

10 Mayıs 2006 Çarşamba

Diyet

Yaz geliyor ya, iyiden iyiye gündeme girdi şu fazla kilolar problemi. Etrafımdaki herkes bir diyettir tutturmuş gidiyor. Öğlen aralarında hominidi gırtlak beslenen canım hocalarım. Ota çöpe kadar getirdiler vaziyeti. Tamda bu sırada rastladım Taş Devri Diyetine. Uygulasam hiçte fena olmayacak.
Taş devri diyeti
Felsefe: Taş devri 5-10 bin yıl önce bitmiştir. O zamandan bu zamana kadar genlerimizde çok az değişiklik olmasına rağmen çevresel şartlar ve özellikle de yiyeceklerimiz çok büyük oranda değişmiştir. Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.
Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir. Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk , kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız.

Genel ilke: Üç beyaz (tuz, şeker ve un) yasaktır ya da çok azaltılmalıdır. Her yiyecek doğadaki şekline en yakın olarak tüketilmelidir. Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz. Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır.

Etler (yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek)
Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbest. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemeli.
Sakatat: Çok yararlı. Fakat hastalıklı olmamasına dikkat.
Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer)
Balık (ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, balık çiftliği balıkları tercih edilmemeli)
Yumurta: En Kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre 1. çiğ (enfeksiyon olmadığından eminseniz!), 2. rafadan, 3. Lop, 4. kızartma (mümkünse yenmemeli, yenile-cekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)
Sebzeler ve yeşil yapraklılar: her çeşidi yenilebilir. Daha çok çiğ tüketilmeli. Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (kemik erimesinin önlenmesi!) ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir. Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmel. Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.
Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemeli. Turp, havuç ve patlıcan da şeker içeriği yüksek olduğu için fazla tüketilmemeli.
Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri. Her gün en az iki diş yenilmeli. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin.

Soğan: En az sarımsak kadar değerli.

Zeytin: Mümkün olduğunca tuzu çıkartılmalı. Sele zeytininin tuzu daha rahat çıkıyor. Daha çok yeşil zeytin tercih edilmeli.

Meyveler: Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenmeli. Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli). Üzüm çekirdeği ve kabuğu, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahip.

Süt ve süt ürünleri
Köy ya da mandıra sütü tercih edilmeli. İmkan yoksa pastörize günlük şişe sütü kullanılabilir. Homojenize kutu sütler kullanılmamalı. Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.

Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmeli. Kefirle mayalanmış süt çok yararlı. İçerdiği çok sayıda probiyotik (faydalı bakteri) ile sindirim bozukluklarını önlüyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor.

Baklagiller (Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb) haftada 2-3 kereden fazla yenmemeli (12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli, ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli.
Soya: Söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir. Protein sindirimini ve bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır. Tiroid hormonu sentezini bozar. Erken ergenlik belirtileri, kısırlık ve adet düzensizliklerine yol açabilir. Alerjilere neden olabilir. Çok az yenmeli hatta hiç yenmemelidir. Az miktarda fermante soya ürünleri yenilebilir.

Kabuklu kuruyemişler (ceviz, fındık, fıstık, ayçiçeği, kabak çekirdeği, badem vb). Günde 1-2 avuç (25-50 gram kadar) oldukça yararlı. Çiğ ve az tuzlu olanı tercih edilmeli.

Yağlar: Yağ kısıtlaması vücut için zararlıdır. Sanılanın aksine yağı az, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha çok acıktırır ve daha çok şişmanlatır!
Margarin: Kesinlikle yasak!
Tohumlu sıvı yağlar (ay çiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya vb.): Kullanılmamalı ya da çok az kullanılmalı. Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozuyor. Sıcak presten çıkan bu yağların yıpratıcı özellikleri var.

Zeytinyağı: Mükemmel! Halis sızma olanlar tercih edilmeli
Riviera ikinci seçenektir.

Fındık yağı: Zeytinyağına çok benzer özelliklere sahip, ikinci seçenekkullanılabilir.

Tereyağı: Mükemmel! Mümkünse özgür otlayan hayvanların yağı(köy tereyağı). Piyasada sahtesi (margarin üzerine giydirilmiş) çok. Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla leke bırakır.

Urfa yağı: Tereyağ gibi
Kuyruk ve iç yağı: Tereyağı gibi yararlı

Balıkyağı: Hayat iksiri! Büyük ölçüde omega-3 yağ asidi içeriyor. Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar herkes kullanmalı. Günde en az 1-2 kapsül (0.5-1 gr). Balıkyağı şişmanlatmaz. Yaz-kış kullanılabilir. Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmemesi yapabilir.

Keten tohumu: Balık yağından sonra ikinci önemli omega-3 kaynağı. Önce hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonra günde 2-3 tatlı kaşığı yemeklere, yoğurda veya salatalara serpin. Omega-3 gücü balık yağının onda biri kadar
Kızartmalar: Vücut hücrelerini paslandırdığı için zararlı. İllaki yenilecekse tereyağı, zeytinyağı, veya fındık yağı ile yapılmalı. Kızartmaların zararlı etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin.

Tahıllar ve unlu gıdalar: Hızlı emilen şeker miktarları yüksek olduğu için insülin direncini arttırırlar. Bu nedenle ekmek, bulgur, mısır, çavdar, makarna, pirinç vb. gibi tahıllar ve bunlar ile yapılan yemekler ve hamur işleri yenmemeli ya da iyice azaltılmalıdır. Diyete adapte olmada güçlük çekenler kısa bir süre için tam buğday ekmeği (köy ekmeği), kepek ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği ve bulgur yiyebilirler.

Çaylar: Hepsi çok yararlı. Şekersiz içilecek!
Kahve-nestkahve: Yasak, arada bir Türk kahvesi içilebilir.

Turşular: Oldukça yararlı. Tuzunu azaltın. Sirke (özellikle halis üzüm sirkesi). nar ekşisi, şalgam suyu ve meyan kökü suyu çok yararlı.
Tuz: Yiyeceklerin içinde doğal olarak bulunan tuz vücudu-muzun ihtiyacını karşılar. Tencere yemekleri içine az mik-tarda tuz katılabilir. Yemeklerin ve salataların üzerine tuz serpmeyin. Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırın.
Baharatlar: İçerdikleri vitamin, mineraller ve antioksidanlar açısından açısından oldukça yararlıdır.

Şekerler
Rafine şekerler (çay şekeri, früktoz vb) ve bunlarla yapılan yiyecekler (pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf vb) yasaktır.
Çikolata: Haftada bir kere orta boy, sütsüz (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir (şart değil!). Çikolata kadınlarda adet öncesi dönemde görülen depresyonu azaltır (en iyi magnezyum kaynağı).
Bal: Halis ise şifa verir. Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir. Alelade ballar, her çeşit reçel ve pekmez aşırı şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Piyasadaki balların en az %95’i doğal değildir.
Tatlandırıcılar ve bunlarla yapılmış diyet ürünleri yenilmemelidir. Özellikle aspartam (Canderel ®, Sanpa®, Aspartil®, Diyet-Tat®, Nutra-tat®, diyet kola, şekersiz sakız, birçok diyet yiyecek içinde bulunur) depresyon da dahil olmak üzere birçok yan etkilere yol açabilir.

İçki: Günde 1-2 kadeh şarap (özellikle kırmızı kırmızı), rakı ya da eşdeğer içki içilebilir. Mecburiyet yoktur!

Meşrubat: Her türlüsü yasak. Evde yapılan taze meyve suyu (posası ile birlikte) içilebilir. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu veya meyan kökü suyu için.

Su: Günde 6-8 bardak su için. İdrarınız koyu ise yeteri kadar su içmiyorsunuz demektir. İçtiğiniz su aşırı soğuk olmasın. Kaynak suyunu için. Şebeke suyunu mümkünse içmeyin (klorlu !). Klor, mikropları öldürmek için suya konulur. Fakat kanser de yapabilir. Filtre edilmiş şebeke suyu içilebilir. Şebeke suyunu musluktan aldıktan sonra en az bir saat dinlendirirseniz kloru uçar.

Pişirme: Yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli (güveçte pişirme tercih edilmeli). Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) sakıncalıdır. Dondurulmuş yiyecekleri fazla tüketmeyin. Konserve yiyecekleri ise mümkünse hiç yemeyin.

Yemek yeme sıklığı: Diyet başlangıcında, kan şekeri düşebileceği için daha sık yemeli. 1-2 hafta içinde insülininiz terbiye olur ve günde 3 öğün yemek (çocuklar için 4-5 öğün) yeterli olur. Lokmaları iyice çiğneyin! Sabah kahvaltılarını kuvvetli yapın; akşam yemeği hafif olsun. Yemek miktarlarını şöyle bölümleyin. Sabah :(3), öğle:(2), akşam: (1) ya da Sabah (2), kuşluk (1). Öğle(1), ikindi (1), akşam:(1). 19.00-20.00’den sonra mümkünse yemek yemeyin.

Herhangi bir yiyeceği yedikten 0.5-2 saat sonra o yiyecek midenizi bulanıyor, karnınızı ağrıtıyor, rahatsızlık hissi uyandırıyorsa, yorgunluk hissetmenize yol açıyorsa ya da karnınızı çok çabuk acıktırıyorsa (şeker düşüklüğü !) o yiyeceği azaltın ya da hiç yemeyin (Vücudunuzun sesini dinleyin !)

Hareket: Günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılmalı ya da yavaş koşulmalı ve merdivenler çift çift çıkılmalı. Günde en az 3-5 dakika kültür fizik hareketleri yapılmalı. Yorgun düşüren hareketlerden kaçınılmalı. Egzersiz ağırlığı tedricen artırılmalı. Hedefinizi iyi seçin. Her gün yapabileceğiniz egzersizleri yapın.

Güneşlenme: Güneşli havalarda en az yarım saat (gözlüksüz olarak) güneşe maruz kalınmalı (kışın tercihen 11.00-13.00 arası). Güneş ışınları daha rahat uyumanızı sağlar, depresyonu azaltır ve D vitamini sentezini artırır. D vitamini kemik hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, kansere (deri kanseri dahil!) ve çeşitli müzmin hastalıklara karşı koruyucudur. Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte fazla kalmayın (özellikle 11.00-13.00 arası). Dengeli şekilde yanın, haşlanmayın!!.

Uyku: Mümkünse 22.00’den önce yatın. 5 saatten az 9 saatten fazla uyumayın.