27 Haziran 2005 Pazartesi

Kırlangıç


o sesi ilk duyduğumda çocuklar bir oyuncak bulmuşlar, benimle eğleşiyorlar herhal dedim kendi kendime. ertesi gün yine aynı saatte aynı içkin kuş seslerini duyunca balkona çıkmaya karar verdim. görünürde kuş muş yoktu. diğer günlerde bu ötme ve benim balkona çıkma olayım tekrarladı. bu sırada merağımda arttı. komşulara sordum öten bu kuşun adını bilmedikleri gibi, kuşun varlığından bihaberdiler. iki akşam önce, saat 8 sularında kuşu teşhis ettim. telefon tellerine dizilmişler çakırkeyf bir halde yoğun geçen günün bitişini selamlıyorlardı. sayıca oldukça kalabalıktılar. bugün dışarıda bir sürekavı başlattım ve dahi yuvalarını buldum. yaptıkları yuva muhteşem bir tasarımdı. yarım koni şeklindeki yuvalarında, yumurtaları olduğunu tahmin ediyorum çünkü nöbetleşe kalıyorlar. sonra webde kırlangıçlar hakkında bir araştırma yapayım dedim. her zaman olduğu gibi türkçe hiçbir kaynak bulamadım. swallow diye tarattığımda çok güzel kaynaklara ulaştım. bir çok kuş türünü tanımış oldum. korkarım belgesel çekme teşebbüsünde bulunacağım. "boğazın kuşları" adında. eyvah diyenleri duyar gibiyim. bu arada bizim akasya ağacındaki kırlangıçların, kargalarla rekabeti başladı. gündüzleri kargalar adım attırmıyorlar benimkilere. bakalım ne olacak.

Sinek

yaz mevsimini olduran şeyler var. daha başında güneşin tam tepemizde yükselmesi, gün boyunca geniş bir kavis çizerek doğudan batıya yer değiştirmesi akla gelmeli. bunu çoğaltalım; sıcak, ter ve nem, tatile çıkanlar, yıllık iznini bekleyenler, piknik hareketleri, turist denen gezgin kişiler, akşam yürüyüşleri, bomboş tv kanalları, sebze ve meyve sayısının aritmetik artışı, transfer haberleri, dondurma ( gerçi kışın da yiyin diye yırtınıyorlar ama yemezler..) karpuz, hisar konserleri, deniz denen sulu tuzlu kumlu vıcık vıcık şey. gerisini siz getirin..
bende yaza ait daha bireysel şeyler var, örneğin yalnızlıktan geberirim şu sarı mevsim gelince. varsa eğer bütün arkadaşlarım tatile çıkmıştır. öğlen üzeri uyanırım hep. ihtimal çocuklara takılırım basketbol sahasında, çiçek falan yetiştiririm balkonda, oldu olacak bahçeyi sularım.
bu yazda yine aynı sıkıntılarla uğraşırken yakaladım kendimi. ama bir eksiklik vardı bu yaz; bir boşluk, yapmayı unuttuğum bir şey, belki eski bir arkadaş: SİNEK
sahi ne oldu bu hayvanlara!? neredeler? karpuzu bu kadar rahat yememden anlamalıydım bir eksiklik olduğunu. hey dostlar görenler bir haber etsin. huzursuzlanıyorum, belediyeye haber mi versem. benimki de iş olsun yani. hayvanları ilaçlaya ilaçlaya onlar yok etmedi mi. çevre ve doğa gönüllülerine mi gitsem bir koşu ama onlarda tatile çıkmıştır şimdi, akdenizde eylem meylem yapıyordurlar. ben iyisi bir bataklık kenarına gideyim. orada vardır sinekler, sivrisinekler, yusufçuklar. doya doya izler, kaşınırım. belki yarın sabah yüzümde gezinen kara bir sinek tarafından uyandırılırım. burnumun ucunda bir vızzzzzz. günaydınlaşırız.

26 Haziran 2005 Pazar

MaSiALopen


gençliğimin yol arkadaşı, sana hep geç kaldım. sen nerede konser verdiysen, ben o kente bir gün sonra geldim. senin geçtiğin yerlerden hep bir adım sonra geçtim. öylesine yakındım ki sana sihirin, büyün bozulmasın diyedir belki de hiç karşılaşamadık. şu güzelim sesini, nice acıdan damıtarak oluşturduğun ezgilerini dinleyemedim dünya gözüyle. ziyan değil be çocuk. bir gün hopa'nın o yemyeşil dağlarından çekilir kapkara bulutlar. doğar o sımsıcak ışıltılarıyla güneş. bir yağmur sonrasının dinginliğiyle çalar tulumlar. bir hoyrat horona dururlar denizin çocukları. hep bir ağızdan şarkılarını söylerler. anlatırlar seni yeni doğmuş çocuklara.

17 Haziran 2005 Cuma

plan


yandaki şekilde görüldüğü gibi, planım hazır. kırmız renk güzergahında bir yolculuk yapmayı tasarladım ancak mavi renkteki tali yolları da kullanabilirim. bu biraz ekonomik yapıya bağlı. İstanbul-fenike arasındaki bu yol 1200 km civarında. elbetteki köyüne varmaya çalışan kamyon şoförleri gibi bir günde almaya çalışmayacam bu yolu. ilk gün Erdek'e varırsam iyi. Ertesi gün bargama'ya ulaşırım herhalde. 3. gün İzmir civarında bir yerde konaklama 4. gün Didim sahillerine varış, bir iki gün kalırım didim'de. sonra, sonrası bodrum, marmaris, datça fethiye nihayet fenike'de konaklama. yok yok bu yolculuk benim tahminimden uzun süreceğe benziyor. ha bu arada konaklama yerlerim belli, yaşasın sosyal devlet, yaşasın öğretmen evleri sloganı size bir şey hatırlatacaktır. hazırlıklara başlamalıyım. evvela nasıl hangi vasıtayla gideceğimi belirlemeliyim. mototsiklet nasıl olur? uçma oğlum uçma. yok yok ben bir motosiklet bulayım. zaten yaş kemale ermek üzere. şimdi motosikletle çıktık çıktık. yoksa ileride romatizma, kireçlenme bin küsür hastalık. neme lazım. Mahmutpaşa'da yolculuk için bütün malzemeler var, tahmininizden de ucuz. yola çıkacaklara hatırlatayım dedim.

Pencere


bu da oldu işte, tatile girdim. 2 ay boyunca ben ne yapacam demeye başladım. görüldüğü üzere karanlık bir evden dışarıya bakıyorum şimdilik. dışarısı aydınlık, dışarısı sımsıcak. güneş tepemizde zenitle dik açılar oluşturuyor. ev soğuk, ev loş. şimdi çıksam gözlerim kamaşır. "asıl kötüsü" diyor ozan "bilerek veya bilmeyerek mahpusu içinde taşıması insanın" bunları bilen ben harita üzerinde çalışmaya başlıyorum.

6 Haziran 2005 Pazartesi

Karne



Hani bugünlerde karneleri hazırlıyoruzda hatırlatayım dedim. Neme lazım, kulak denilen uzuv elle tutmaya, çekmeye çok müsait. Birde o kulağın sahibi yıl boyunca yaptığı haşereliklerle canınızı sıktıysa. Maazallah koparda. İşin komik yanı anahaber bültenlerinde uzmanlar birer ikişer boy göstermeye başlarlar. - efendim herşeyin sonu değil... - başarısızlığa daha farklı yaklaşmalıyız... Şimdiden bir köşede kıs kıs gülüyorum. Cuma günü acil servislere kaç kulak getirilecek bakalım. Yandaki velede baktıkça yüreğim burkuluyor yahu.. Şu not defterini bir kez daha mı gözden geçirseydim ne?

2 Haziran 2005 Perşembe

Alemdağ'da Var Bir Yılan

Sait Faik'in Alemdağ'da var bir yılan hikayesini okudunuz mu bilemiyorum ama bugünlerde bu başlığa uygun bir hikaye yaşanıyor Alemdağ'da. Alemdağ'lı okul istemezuk diye tutturmuş. İstanbul'un uzak semtlerinden biri Alemdağ. Bilirsiniz ormanıyla doğasıyla İstanbul'un mesire yerlerinden. Giderek büyüyor, sürekli göç alıyor Alemdağ. Hatta bir belediyesi bile var. Ama lisesi yok. Devlet bir lise yaptırmak için kıt kanaat imkanlarıyla seferber olmuş. İş bu ya istememişler semtlerinde liseyi. Bir imza kampanyası bile başlatmışlar. Onlara kalırsa meslek lisesi açılsa daha iyiymiş. Olayın arkasında neler var kestirmek hem güç hemde güç değil. Aslında bilinir niçin istenmez bir semtte lise. Düşünün, açılan bir lise ile neler değişebilir. Ne kazandırır ya da Alemdağlıların korktuğu üzere; ne kaybettirir. Yoksa Alemdağlılar uğradıkları orman talanını unutup, bir lise yapımına karşı mı birlik olmuşlar? Düşündürücü. Belkide insanlarda oluşan lise, liseli öğrenci imajınında bunda katkısı vardır. Ne Dersiniz? Yüzbinlerce çocuğun okul beklediği bir ülkede çok ilginç gelişmeler bunlar.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim aramızda kalsın. Öyle ya da böyle bahsedilen okul yapılacakmış. Alemdağ'da Var Bir Yılan. Yılanoğlu demeli belki de.